EMASYA Protokolü, Türkiye’nin siyasal ve idari yapısının temellerinden birini oluşturan asker-siyaset dengesini belirleyen ve askerin egemenliğini pekiştiren bir belgeydi. EMASYA’nın açılımı Emniyet Asayiş Yardımlaşma Protokolü demek. 7 Temmuz 1997’de İçişleri Bakanlığı ile Genelkurmay Başkanlığı arasında imzalandı. İller idaresindeki kanundaki değişikliği içeriyordu. Polisin yeterli olmadığı yerlerde askerin toplumsal olaylara müdahalesine dönük düzenlemeydi. Yani Protokolde “Askeri birliğin belirli görevleri jandarma ya da polis ile birlikte yapması halinde komuta, sevk ve idare, askeri birliklerin en kıdemli komutanı tarafından üstlenilir” görüşüyle askeri komutanlara geniş yetkiler tanınıyordu. Özcesi askerin istediği zaman istediğini yapabilme hakkıydı... 28 Şubat Darbesi diye tanımlanan sürecin de bu düzenlemenin fikriyatı ve zikriyatı ile ilişkisi vardı.
AKP iktidara geldiği ilk zamanlarda “Askeri vesayeti kaldırdığını propaganda ederken OHAL’i ve EMASYA Protokolü’nü kaldırdığını” söylüyordu. Ama durumun öyle olmadığı şimdi daha iyi anlaşılıyor. Çünkü 4 Şubat 2010’da kaldırıldığı iddia edilen EMASYA Protokolü, kaldırıldıktan sonra operasyon yetkileri içişleri bakanlığına bağlı ve valilikler üzerinden gerçekleştiriliyordu. AKP bunu siyasi sivil irade olarak lanse ediyordu.
Asker 2008-2015 yılları arasında PKK karşısında aldığı askeri yenilginin bedelini Balyoz, Ergenekon davalarıyla darbelenerek verdi. PKK karşısında başarısız olan askere siyasetten el çektirme operasyonu olarak yaşanan süreçte Fetullah Gülenciler ile Tayyip Erdoğancılar ittifak yaptı. Ancak PKK’nin olağanüstü etkili politikası bu ittifakı ortadan yardı. Gülencilerle Erdoğancılar kapıştı ve hala kapışıyor. Bu kez de Erdoğan köşeye sıkıştığı için cezaevlerine koyduğu ya da cezaevlerine girmesine göz yumduğu asker ve polisleri tekrardan görevleri başına getirdi. Çünkü hem Fetullahçılarla kapışmış hem de PKK karşısında çok zor durumda kalmıştı.
İşte tam bu süreçte savaş yeniden büyüyünce Tayyip Erdoğan her zaman yaptığı gibi çark etti. Ergenekoncular, ulusalcılar, sosyal faşistler ile yeni bir protokol imzaladı. Kendisine, Saray’ına, ailesine karışılmayacak ve bunun karşılığında askerden alınan tüm yetkiler birer birer geri verilecek. Erdoğan bunu kabul etti ve Kürdistan’daki savaşı gerekçe gösteren asker tankları, topları, uçakları ile il ve ilçe merkezlerine girdi. Çocukları, kadınları, yaşlıları gençleri vurdular. Cenazaleri yaktılar. Evleri ateşe verdiler. Yani suç işlediler.Ve bütün bu suçlar kayıt altına alındı. Asker bu kez daha dikkatliydi ve Erdoğan’dan kendilerini koruyacak yasal zırh istedi. Çünkü bunu devletin ve milletin bekası için yapıyordu. Erdoğan da AKP hükümetine talimat verdi. Asker ve polis işlediği suçlardan dolayı yargılanmayacak. Asker gelip Meclis’e bu durumu AKP, CHP ve MHP’ye de anlatıp dikte edince ortaya EMASYA Protokolü’nü de aşan, OHAL ve sıkıyönetim uygulamalarını geride bırakan yeni bir yasa hazırlığı yapılmaya başlandı. AKP’nin 28 Şubat Darbesi’nden hesap sorduğunu sandığı bu süreçte EMASYA Protokolü şimdi daha farklı ve daha tehlikeli bir içerikle hazırlanıyor ve yasallaştırılıyor. Hem de AKP’nin eliyle ve de CHP ve MHP’nin de desteğiyle...
Bu yasa ile asker ve polis suçlarını gizleyecek, yargılanmayacak. Bunun izni Başbakanlık, bakanlık ve valilikler arasındaki kıdeme göre olacak. Ama durum öyle olur mu! Bu binlerce asker içinde kafayı yiyecek olanlar olacak, katlettikleri insanları nasıl katlettiklerini gidip anlatacaklar, görüntüler ve fotoğraflar paylaşıyorlar, paylaşacaklar... Yani eninde sonunda Kürt illerinde insanların kanına giren, evlerini yakanlar bir şekilde yargılanacaklar... Bu yapılanların geçmişte olduğu gibi bugün de yarın da kimsenin yanına kar kalmayacağını herkes iyi görmeli ve bilmeli.