adaletsiz her lokmada bir hücresini doğurdu
ateşin pişiremediği insan ve ölüm meleği
bin bir yüze girip büyüttü savaş tanrısını
cıbıl cıbıl, gözleri donuk
ne kadın yüzü ne erkek kasları
sarkık uzun memesi üstünde kara bulutun
bir yanı çöle, bir yanı dağa bakardı
yenişemediği hayvan kokusu gelirdi burnundan
iki taş mı eşitti, iki insan mı, ağaç mı
köy mü kasaba mı / iki kardeş mi yoksa
vuruştura vuruştura kırardı eşitliğini doğanın
hükmünü kılıçla yazdırdığından beri
kitap çevrildi yetmiş iki millete
ateşin pişiremediği / türünden doğdu insanın
kan içinde savaş tanrısı kitap ve korku
kılıçtan kırbaçtan namludan
cıbıl cıbıl dökülüp paslanmış gözleri ile
düşmanlar ürüyordu durmadan
kabileler çoğalıp çıktığında oyuğundan kayanın
yakın uzak demeden bilinmeyen yönlerde ancak
yaşamak adına / su başlarına tutundular
çıkara kurban kimsesizler kalmıştı taşların altında
kaleler yükseldi ard arda / birbirini besleyerek
ve etrafında köleleri aç, susuz
zindanlar içinde elleri bağlı hak arayıcıları
sahipsiz kaldılar
taştan kılıca, kılıçtan namluya silahlar yarıştı
ve bombalar / kıtadan kıtaya vuran
istila güçleri ve piçleri savaş tanrısının
memeden taştıkça sütü / daha çok savaş demekti ki
daha çok insan ölümüydü zürriyeti için tanrının
ateşin pişiremediği insan savaş tanrısını doğurdu
kapısını kapadığından beri hakka ve özgürlüğe
isyanlar yükselirdi ard arda fakir fukara çocuklarından
ve isyanlar / savaş tanrısının ordusuyla bastırılırdı yine
fakir fukara çocuklarının eline bağlanan namluyla
serçeden kartala / ceylandan çakala
çiçeğin kokusu yayılırdı toprağa
ve anaların gözyaşları / dervişlerin hayra yorduğu
ve dağlar / hayvandan insana evirilmiş
her dağın bir efsanesi / karanlığa yazılmış
umut yeşertmişti bağrından
ve korku yedirilirken kitapla
süt diye kanını içecekti savaş tanrısına karşı çıkanın
el pençe durması için
kitaplar dikilirdi önüne yetmiş iki milletin
yetmiş iki rengine, ceddine göre
silahlar kusardı böğrüne
patlamış memelerinden / özel mülkünü insanın
özel mülk ki bir evdi hepsi, çevresi çitle örülü
özel mülküyle bağlıyordu kendine
çözülmesin diye kitabın sırrı
ve görülmesin diye gökyüzü
Toprak Tutsun Külümü