37. Olağan Kurultayında CHP, 'İkinci Yüzyıla Çağrı Beyannamesi' derken geçmiş Karanlık Yüzyıla bir ‘’Çizgi’mi çekmek istemektedir? Dostlarımızla birlikte ''Hedef İkttidar'' diyen CHP, bunu nasıl ve hangi programla pratikleştireceği konusunda hala 'Utangaç' davranıyor..
Bundan yedi-buçuk önce ‘CHP bildiğiniz gibi..’ adlı bir makale kaleme almıştım.
Adı geçen makale’de daha çok CHP’li Birgül Ayman Güler’in “Türk ulusu ile Kürt milliyeti eşit olamaz” sözleri ile İsmet İnönü'nün torunu CHP milletvekili Gülsün Bilgehan'ın Dersim tartışmaları süreken Dersimlilerle ilgili, "İyi ki sürülmüşler. Hiç değilse o kötü koşullardan kurtulmuş adam olmuşlar" yönünde bir açıklaması vardı.
Üstelik Kılıçdaroğlu, ‘’O sözlerde problem yok!’’ diyerek diyerek Bilgehan’ı adeta aklama yolunu seçtmişti..
Yine CHP’nin (Dersimli) Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, ‘’Kürtçe de dahil herkesin kendi dilinde eğitim alması Türkiye'yi böler’’ deyiminin yanı sıra Dersim Soykırımı konusunda ise Kılıçdaroğlu, ‘Dersim’de yaşananlar, devletin, CHP’nin ve Atatürk’ün rolü’ bağlamında yapmış olduğu mülakatlardaa adeta ‘’Dersim dosyasını kapatmaya çalışması’’ yönünde beyanatları oduğu hala hafızalarda.
Kaldıki sayın Kemal Kılıçdaroğlu, İhsan Sabri Çağlayangil ile ilk-canlı röpörtaj yapan gazetecidir.
O söyleşide Çağlayangil’in kan donduran, ‘’Dersimlileri mağaralara doldurduk ve fare gibi Zehirli Gaz ile Öldürdük’ demesi arşivlerde durmaktadır..
Yine Onur Öymen, Birgül Ayman Güler’in, İsmet İnönü’nün torunu CHP milletvekili Gülsün Bilgehan'ın vb siyasetçilerin CHP’nin gerçek yüzünü, asli misyonu’nu, yani ‘Altı Ok’unu temsil ettiğinide biliyoruz.
CHP’nin altı oku’nun görünürde ‘’devrimcilik, laiklik, devletçilik, milliyetçilik, halkçılık ve Cumhuriyetçilik’’ olduğu ancak söz konusu Kürtler, diğer halklar ve inançlar ile Aleviler olduğunda ne anlama geldiğini de biliyoruz.
Özellikle, "Bir Dersimlinin Dersim dosyasını kapatmaya çalışması trajik" olmakla beraber aynı zamanda hem geçmişi ile yüzleşmeden kaçması, hem mevcut statünün devamı, ve hem de yeni tuzaklarında ufukta görünüyor olması anlamına gelmektedir.
Bu vb açıklamalar ise Türkiye’nin ilk Adalet Bakanı CHP’li M. Esat Bozkurt’u hatırlatıyor. Bozkurt, ‘Benim fikrim, kanaatim şudur ki, bu memleketin kendisi Türk’tür. Öz Türk olmayanların Türk vatanında bir hakkı vardır, o da hizmetçi olmak, köle olmaktır’ demişti..
Tam bir Nazi kafası yani ancak Almanya’da Naziler o tarihlerde henüz iktidara gelmiş.. (1932 seçimlerinde Naziler tüm diğer partileri geçerek, oyların yüzde 33’ünü aldı. Ocak 1933’te Hitler şansölye, yani Alman hükümetinin başı olarak atandı ve pek çok Alman, uluslarını kurtaracak kişinin bulunduğuna inandı.)
Bütün bu olup bitenleri bir kenara bırakıp CHP’nin 37. Olağan Kurultayı’na bakıldığında ise geçmişten farklı kulağa hoş gelen, dişe dokunur yeni bir şeyin olmadığı görülmektedir.
Farklı olan tek şey yada şeyler salt söylem bazında dile getirilen ancak sonrasında uygulanılmayan yada uygulamadıkları bazı sözlerdir.
Örneğin, Kurultaya Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu'nun açıkladığı 'İkinci Yüzyıla Çağrı Beyannamesi' damga vurdu belirlemesi medya tarafından öne çıkarıldı. Bu ‘İkinci Yüzyıl’ın ne anlama geldiği konusunda ise doyurucu bir açıklama henüz gelmedi.
İlhan Cihaner’in ‘acımasız eleştirileri’ parti içi ‘sözde’ demokrasiyi ön plana çıkarırken yine Aydın Belediye Başkanı Özlem Çerçioğlu’nun divan başkanlığına seçilmesi, aynı kişinin Pir Sultan, deniz Gezmiş vb öne çıkan kişi yada önderlerden övgü ile bahsetmesi vs hem şaşkınlık yarattı ve hemde öne çıktı, çıkarıldı.
Ancak bu şahsın, (Özlem Çerçioğlu) Aydın Büyükşehir Belediye Başkanı olarak, Rojava’da, Afrin’e düşen ve Çocuk, Kadın bir çok sivilin yaşamını yitirdiği bombalardan birinin üzerinde, ‘’Aydın Büyükşehir Belediyesi – Özlem ÇERÇİOGLU – AFRİN #Zeytin Dalı’’ yazması da unutulmadı. Bu konuda İlhan Cihaner, ‘’Kürtlerden nasıl oy isteyeceksiniz, bu kadın ne yazıkki burada, aramızda’ diyerek tepki göstermişti fakat bu konu üzerinde fazlaca durulmadı..
“Hedef İktidar” sloganıyla toplanan Kurultayda, Kürt sorunu’na kısmen değinildi, yuvarlak laflar ile geçiştirilmeye çalışıldı ve “dostlarımızla iktidar olacağız” denilerek bu dostların kim olduğu konusunda ise ‘utangaç’ ve çekingen ifadeler dile geirildi.
Snuçta Kemal Kılıçdaroğlu tekrardan CHP Genel Başkanlığına seçildi ancak bu CHP’nin demokratikleşeceği anlamı gelmiyor. Kılıçdaroğlu’nun performansını iyi-kötü son 10 yıldır gördük. Çok iyimser olmaya fazlaca gerek yok.
CHP ve onun genel başkanı, yönetim organları vs hala Kürt halkına karşı ‘korku’ ile yaklaşıyor. Şeffaf, temiz ve halkların gözü önünde –kendisini de iktidara taşıyacak- ittifaklardan kaçınıyor, kaçak dövüşmeyi seçiyor.
Oysa (adı konulmamış olsada) birlikteliğin, bir cephede buluşabilmenin ne kadar önemli olduğu 31 Mart 2019 Yerel Seçimlerinde (HDP’nin de çok önemli Stratejisi ile) başarı elde ettiği görülmüştür.
Demekki istenilirse ve bu konuda samimi davranılır, açık ve şeffaf biçimde Türkiye halklarını ve inançlarının özgürlüğü için ‘’Demokrasi İttifakı’’ oluşturulduğunda bu gücün yaratacı sinerji ile ancak iktidar yolu açılabilecektir.
Fakat hal böyle olmayınca, yani tek başına “Hedef İktidar” yada “dostlarımızla iktidar olacağız” gibi ‘Ortaya karışık’ tarzdan vurgulamalar söylemden öteye gitmiyor, gitmez ve Üsküdar’ı çoktan geçen At bir daha da dönmez..
Elbette demokrasi ittifakı için inisiyatif almasını ve partisini daha kapsayıcı, savaşa karşı politikalara taşımasını temenni ediyoruz ancak yazının girişinde bahsedilen bazı can alıcı yada Zurnanın ‘Zırt’ dediği noktalarda CHP bugüne değin hiç te samimi olmadı..
Ayrıca her şeyden önce CHP’nin Dersimlilerden biir özür dileyerek ‘’37-38 Dersim Soykırımı’ ile yüzleşmesi borcu vardır ve bunu ivedilikle yerine getirmelidir.
Sadece Dersimlilerden özür dilemesi yetmeyecektir.
Çünkü CHP’nin Ulusalcı damarları çok güçlüdür ve kökleri Jön Türkler ve dolayısı ile İttihat-Terakki’ye kadar uzanır.
Ve bu ulusalcı, tek’çi damar ise 1914 Süryani, 1915 Ermeni, , 1919 Pontus, 1921 Koçgiri, 1925 Amed, 1930 Zilan, 1937-38 Dersim, 1955 6-7 Eylül, 1978 Maraş, , 1980 Çorum, 1993 Sivas, , 1995 Gazi, 1999 Ulucanlar,2000 Hapishaneler'e kadar var ola gelmiştir.
Ne yazık ki CHP’de hala zaman zaman, 'Vuralım, kıralım, sürelim, oh olmuş vb' söylemler acımasız çıkışları ile yaşam bulmaktadır.
Kaldı ki eğer CHP yada CHF (Cumhuriyet Halk Fırkası) bu ülkenin kurucusu olduğu idda ediyorsa ki öyledir. O halde kuruluşu ve sonrasında gerçekleşen bütün soykırım ve katliaimmlarla da yüzleşmelidir, yada gündemleştirerek gerçek bir ‘soyal demokrat’ olduğunu dosta düşmana ispat edebilmelidir.
37. Olağan Kurultayında CHP, 'İkinci Yüzyıla Çağrı Beyannamesi' derken geçmiş Yüzyıla bir ‘’Çizgi’mi çekmek istemektedir?
Sonuçta geçmiş Yüzyılda bu toraklarda çok kan akıtıldı, çok derin acılar yaşandı ve bu acıların izleri hala orta yerde durmakta. Bu acılı tarihin büyük bir bölümünde ise CHP tek başına iktidarda veya koalisyon ortaklığı yapmakta idi..
Ayrıca CHP, kendi mevcut yapısı ve programı ile yine mevcut iktidarın da alternatifi değildir, böyle bir programı, projesi ve pratiği de yoktur, olmamıştır.
Hatta CHP, yukarıda dı geçen bazı acılı süreçlerin bir anlamda planlayıcısı, uygulayıcısı ve ne gariptir ki bir de ‘gizleyicisi’ konumunda olagelmiştir.
Bunca yükün, kanlı ve karanlık tarihi ile yüzleşirmi, biraz olsun yüzünü demokrasiye, özgürlüklere, barışa ve kardeşliğe çevirebilirmi hep birlikte göreceğiz..
‘’Cumhuriyet’’ kavram olarak çok önemli, derin, özgürlükleri içermesine rağmen CHP’nin ‘’Cumhuriyet’in partisi ise ‘’Tek’çi lik üzerine şekillenmiştir.
Yada ‘’Cumhuriyet’’in kuruluşu sonrası bu değerlerden uzaklaşmıştır.. ‘’Tek Millet, Tek Vatan, Tek Dil, Tek Bayrak’ söylemleri CHP’nin ‘’Cumhuriyet’’inin temel taşları olmuştur.
CHP bu temel taşlardan vaz geçmeyecektir.
Olmayan, çöken bir sözde hilafeti yıktığını iddia ederek onun yerine Diyaneti’de CHP kurmuştur..
‘’Laik’’ sözcüğünü dilinden düşürmeyen CHP, Aleviler ‘’Tek taraflı bir Aşk’’ ile yakınlaşmıştır ancak CHP’nin Cumuhriyet’i Alevilerin bu tek taraflı aşkına etmediğini bırakmamıştıır..
Bu açıdan unutmayalımki CHP, eğer şu anda meclis çatısı altında ise bunu başta Alevilere ve Kürtlere, birazda ‘Türk demokratlara’ borçludur..
Her şeyden evvel Cumhuriyet Halk Partisi’ (CHP), önceikle ‘’Soyal Demokrat’’ bir parti’de olması gerek asgari özelliklere sahip olmalı, evrensel değerleri kabullenip içselleştirmeli ve bu değerleri savunmalıdır.
Elbette CHP içinde bazı demokrat, ilerici ve mevcut sorunların çözümüne yönelik çabaları, gayretleri olan kişi bazında siyasetçi yada milletvekili vardır ama ‘dümen’ yukarıda adı geçen ‘tek’çi ve ulusalcı kanadın ellerindedir. .
‘’Ekonomi nasılsa kötü. Bu iktidar da mutlaka gidecektir’’ biçiminde bir yaklaşımla olup biteni salt izlemek pozisyonu ise mevcut iktidara karşı alternatif olmaktan çok uzaktır.
Türkiye’de mevcut şartlar göz önüne alındığında CHP’den elbette beklentiler vardır. Hatta CHP, ‘Ana Muhalefet’ olması nedeniyle kendisiyle birlikte irili-ufaklı bütün muhalif güçlere öncülük te ederek tarihinde görmediği bir başarıyı da yakalayabilir..
Fakat diğer yandan mevcut sistemin alternatifi veya Türkiye’nin ağırlaşmış-çözülmemiş, toplumsal, siyasal, etnik, inanç vb sorunlarına çözüm ise mevcut yapısı, programı ile ne CHP ve nede Kemalizm, değildir..
Başta Kürdler ve Aleviler olmak üzere ötekileştirilenlerin birlikteliği olmazsa olmazların başında gelmektedir.
Bunun içinde bütün demokrasi güçleri (her ne kadar var ise) açık-seçik bir ‘Demokrasi Cephesi’n de mutlaka buluşabilmelidir.
Aksi halde dövünüp durmaktan başka bir şey yapamayız ve başka gündemlerin peşinden gitmeye devam ederiz hep birlikte.
Bunun en büyük mebali ve günahi da CHP, onun yeniden seçilen genel başkanı ve yönetim organları olur...
Tek başına, “Hedef İktidar” sloganı yeterli olmayacaktır. İktidar olabilmek yada iktidara gelebilmek biraz da ‘Risk’ almakla gerçeğe, ete-kemiğe bürünür.
CHP 70 Yıl sonra “Hedef İktidar” diyebiliyor ise buda bir gelişmedir ancak bu söylemin içini önemli ve gerektiği ölçüde yerine getiremez ise bu slogaan ‘Deve’de kulaktır’dan öte bir anlam taşımaz.
Her şeye rağmen iyimser olup, umut tazelemek ve bütün bu olup bitenlere bakarak İnsan ‘CHP biraz değişebilse’ diye düşünmeden edemiyor ama malesef ‘’CHP (hala) bildiğiniz gibi..’’
Algılar üzerinden siyaset yapmak belki bir süre daha müşteri bulur ama uzun vadede bir getirisi olmaz. CHP, Türkiye ve bölgede olup-bitenleri görmezden, duymazdan, bilmezden gelemez.
CHP’nin 37. Olağan Kurultayı için, ‘Vatana millete ve demokrasiye hayırlı olsun’ demek isterdik ama bundan önce 36 kurultay sonrası pek te hayrını göremedik..
Kılıçdaroğlu liderliğindeki CHP'nin HDP’ye, yani Kürtllere karşı bir şekilde AKP’yii desteklediğini gördük.
Bir an için, HDP’nin siyasi hayatımızda olmadığını ve Kürt konusunun hiç gündeme gelmediğin düşünelim.
Ne olacak, yada CHP bu durmda ne yapacak dersiniz?
Bu durumda CHP, en az HDP kadar Kürt halkının beklentilerine cevap olabilecekmidir, hak ve hukukunu savunabilecekmidir?
Öyle ise bir Yedi buçuk Yıl sonra yine, ‘’CHP (hala) bildiğiniz gibi..’’ dememek için biraz gayret ne olur..
Hatta mümkünse biraz 'Sosyal Demokrat' ol, 'Başka ihsan istemeyiz' ey CHP..
(Bu arada bir süredir yaz(a)madım ama her zaman olduğu üzere yine son dönemlerde, cinsel tacizler, kadına yönellik şiddet, Aleviler, Xızır’ın Davarı’na ilşkin katliamlar, Ayasofya, Ekonomi, ‘’7 düvele karşı’’, savaşlar, hak ve hürriyetler, sosyal medya, cezaevleri, baskılar, gözaltılar ve en önemliside Pandemi vb bir çok konu ve başlıklarla ilgili zaman zaman yazmaya devam.)
27.07.2020