Kürtler, istediği yön, istediği açıdan, istediği politik düşünceden Kürt sorununa bakıp analiz edince, kurtuluş için ortak bir bileşke görmüyor veya çıkaramıyorsa, dönüp kendisine baksınlar.
Ne yazık ki, halkımızın önder kadroları daha ortak bir görüş çıkarmış değil. Kendilerine göre çıkmış olsa da bütün toplumu bağlamaktan uzak olduğundan ortak ses çıkmıyor.
Kürtlerin sömürgeci baskı altında olmalarında bile bir ortak görüş çıkmıyor. Bu durum acilen uluslararası komplolara bağlanıyor. Böyle olunca da Kürdistan'ı kendi aralarında işgal eden Kürt halkına faşist ırkçı baskı uygulayan Türk, Fars ve Arap sistemleri gözden kaçırılıyor.
Kürdistan'ın emperyalist devletler tarafından bölündüğü gerçekliği bizim realitemiz. Ama bugüne bakınca dünün emperyalisti Fransa, İngiltere, ABD'sinin yerini alan Türkiye, İran ve Arap ırkçı faşist, emperyalist sistemleridir.
Uzakta emperyalist arayıp haklı olarak suç yüklerken, yakındaki; bize doğduğumuzdan ölümümüze kadar her türlü baskı, sömürü ve işkenceyi yapana, daha açık göz ve dikkatle baksak fena olmaz.
Rojava halkımızın öncü kadrolarının oluşturdukları kadın erkek eşitliği, etnik, dinsel özgürlükçü sisteme dayanan yönetim, demokratik sosyalizmin ortadan kaldırıldığı günümüzde, dünyada saygı görüyor. Her Kürt ve her özgür insan için Rojava sistemi bir gurur kaynağıdır.
Türkiye, bu sistemin varlığını kendisine beka sorunu yaptığından, İslamo-faşist ırkçı Türk sistemi bugün Idlip'te kan döküyor. Erdoğan:„Suriye halkının özgürlük mücadelesi 82 milyon Türkiye insanının beka mücadelesidir." diyor. Kamuoyu araştırmalarında oy kaybı olduğunu görünce, hemen Kürde saldırmayı başat görev yapıyor. Ardından kamuoyunda hem itibarı, hem desteği artıyor. İşte size nurtopu kardeş Türk halkı! Kürt kanı dökülmesine „ole" çekiyor. Baltayı vuranın hınk deyicisi, Kürt kanı dökülmesini alkışlayan bu halk ile mevcut koşullarda kardeşlik hayaldir. Şüphesiz saygın Türkler var. Şüphesiz demokrat Türkler var. Şüphesiz Kürt sorunu için hayatını ortaya koyan çok sayıda Türk var. Fakat bunlara bakınca arkadaki ormanı görememek, değerlendirmemek hata olur. Aslında o gerideki devasa sömürgeci, ırkçı halkı görmek gerekir.
Bakın 1937/38 de Dersim'de büyük bir soykırım yapıldı. Hitler Almanyasından zehirli gaz satın alıp Dersimli Kürtleri mağaralarda imha ettiler. Bir çeşit Türkiye Auswitsch'i diyebileceğimiz bu soykırım Türk üniversitelerinde konuşuldu mu? Bugüne kadar kaç Türk bilim adamı bu soykırım hakkında araştırma yapıp tez yazdı? Ama 12 Şubat 2020'de T24 te Ali D. Ulusoy -@t24.com.tr „PKK'yı legalleştirmek kime yarar? PKK'nın uluslararası hukuk açısından "legalleştirilmesi" Türkiye'de yaşayan Kürtlerin de Türklerin de lehine olmayacaktır." yazmaktadır. Bu ırkçı, türkçü prof'a sormak gerekir, PKKyi doğuran koşullar hakkında neden tek satır yazmadın? Kürtlerin anadili yasak, çocukları anadilini öğrenemiyor, kendilerini Kürt olarak ifade edemiyor. Kürtlerin politik özgürlüğüne yasak getirip seçilenlerine kayyım atanıyor. Yani Kürtler özgür eşit koşulları mı terkedip dağa çıktılar? Yoksa bekasını Kürt yokluğu üzerine kuran bu faşist ırkçı Türk sistemi, Kürde temel insan haklarını vermediğinden mi PKK ortaya çıktı?
Akademisyeni, faşist-ırkçı Türkçüsü, Müslümanı, Kemalist solcusu ile Türkler, Kürde saldırının bayraktarlığını yapıyor. Kürdün varlığını kendi beka sorunu yapmış böyle bir halk ile kardeşlik olur mu? Oturup kalkıp „kardeş Türk halkı" desek, gerçekten kardeş olur muyuz? Kemalizm ve faşist İslamizmin ırkçı yaptığı, Kürt kanı dökmekten memnun olan saldırgan halk ile kardeşlik kurmak hayaldir. Önerim: „Kardeşi" iyi tanımaya bakınız.