Lütfen bekleyin..

Ali Çatakçın

21. yüz yılda Türk Devletinin Kürt İmha Planı

13 Ekim 2019, 15:51

Meşruluğunu yitiren, aciz duruma düşen, kendi içinde çatırdayan AKP-MHP faşizmi, geçmiş savaş hükümetleri döneminde olduğu gibi savaştan beslenen, Kürt karşıtlığını kendine bayrak edinen bütün güçleri etrafına toplayarak içinde olduğu krizi aşmak için bölgesel bir savaşı gündeme getirmiştir.

Türkiye, Türk devletinin Kürtlere karşı başlatmayı planladığı top yekin savaşın eşiğinde. ABD, Rusya ve diğer aktörlerden aldığı icazetle Suriye ve Irak sınır boyunu kapsayan 480km uzunluğunda, 30 km derinliğinde bir sahayı işkal senaryosu, planlanan.

Dün itibarıyla 130 km uzunluğunda bir saha Türk savaş uçakları tarafından bombardımana tutuldu.

Bu işkal planı, DAİŞ’in güç olarak ortadan kaldırıldığı, Suriye’de toplumsal barış ve demokratik bir yönetim tarzının toplumun ortak istemi haline gelmeye başladığı bir momentte yapılıyor.

DAİŞ’in son bir kaç yıldır ne bölgede, nede Avrupa ülkelerinde etkili eylemler geliştiremediği bilinir. Oysa daha dört yıl önce AB ülkelerinin çoğu kanlı eylemlerin durağı olmuştu. Aynı eylemler Türkiye’de de Demokrasi güçleri, Kürtler ve dini azınlıklara karşı rutin bir saldırı halini almıştı.

Reyhanlı, Suruç, Diyarbakır, Malatya yayın evi, Antep, İstanbul Reyna, Ankara Gar katliamı bunlardan bir kaçı.

Bugün 103 kişinin öldüğü Ankara Gar Katliamının dördüncü yıl dönümü. Bu katliamların tetikçisi DAİŞ terör örgütü Irak ve Suriye toprakları üzerinde, Türk devletinin koruma şemsiyesi altında, kendisini İslam Devleti olarak ilan etmişti.

Uluslararası koalisyon güçleri ve Kürtlerin ortaklığıyla DAİŞ’e karşı yürütülen savaş, DAİŞ’ın alan hakimiyetine son verdi. Alan hakimiyetini kayıp eden DAİŞ’ın 12 bin savaşçısı QSD’nin elinde esir, bu sayının en az iki misli oranında Türkiye’ye geçti ve geri kalanı Irak ve Suriye’de uyuyan hücreler olarak varlığını sürdürüyorlar.

Türk devleti dört yıl aradan sonra yeniden DAİŞ’ı toparlama ve alan hakimiyetine kavuşturma savaşını başlatıyor.

Türk devletinin DAİŞ’i yeniden toparlama çabaları, ‘Suriye Milli Ordusu’ adı altında sayıları 50 binle ifade edilen DAİŞ’lilerin bir araya getirilmesiyle sonuçlandı. Bir hafta önce Türkiye de ilan edilen ‘Suriye Milli Ordusu,’ dağılan DAİŞ’in Türkiye’ye sığınanları ve DAİŞ’in kardeş guruplarından oluşuyor.

Bu işin ikinci adımı Kürtlere karşı savaş başlatma ve DAİŞ’i legal bir görüntü altında pazarlamadır ki, Türk devletinin yaptığı da budur.

Trump yönetimi, RTE'nın Fırat'ın doğusuna askeri operasyon düzenleme isteğine karşılık, QSD’nin elinde olan 'DAİŞ'li tutuklu teröristlerden Türkiye’nin sorumlu olması’ ve muhtemelen askeri ve ticari yeni tavizler koparma sonucu onay verdi. Bu karşılıklı taviz politikasında DAİŞ’ın Türk devletine teslim edilmesi, ’Ciğerin Kediye teslim’ edilmesi gibi bir şey. Bu kötü değiş tokuşun cezasını sadece Kürtler ve Ortadoğu halkları değil, AB, ABD ve bütün dünya insanlığı çekecek.

Türk devletine teslim edilen DAİŞ belasının, tekrardan bütün dünya insanlığını tehdit edecek güce kavuşması sadece zaman meselesi. Bu tehlikeli silahın Erdoğan ve Bahçeli gibi iki paranoyak ve Şizofrenik katile teslim edilmiş olması ise, Dünya insanlığı için bambaşka bir tehlike.

Bu tehlikenin ilk sinyalleri gelmeye başladı bile. DAİŞ başkent olarak ilan ettiği Rakka’ya, dünden beri saldırılarını başlattı. Eş zamanlı AB’nin bazı ülkelerinde de(Almanya, Fransa) DAİŞ’ın saldırıları baş göstermeye başladı. Tesadüf mü?!

Türkiye halkı dört yıl aradan sonra yeniden güçlü bir şekilde DAİŞ ile ‚komşuluk ilişkileri ağı içine düşerek, ülkesini bu terör gurubuyla paylaşmanın eşiğinde.

AKP-MHP faşist devleti Kürtlere karşı kullanma gerekçesi altında, DAİŞ’ı Türk toplumuna sevdirmeye çalışıyor. Fakat unutulmaması gereken, bu tecavüzcü çeteler sadece Ezidi Kürtlerin kadın ve kızlarını köle pazarında satmakla kalmadı, kendisini besleyen AKP’nin bütün babalık şefkatine rağmen, kameralar önünde bazı Türk askerini yaktı, bazısının da satırla kafalarını kesti.

Kürtler elbette büyük acılar ve kayıplara maruz kalacaklar. Fakat Kürtler Ortadoğu halklarının en örgütlü halkı. Vatan savunması gönüllülerinden oluşan fedai bir savunma gücüne sahip tek halk.

Bu nedenle Türk halkı, Türkiye içinde AKP-MHP’nin koruması altında uyuyan DAİŞ hücrelerinin gazabına hazır olmalıdır. Tek güvencesi devlet olan bir halktan bahis ediyoruz. gelecek tehlikenin devlet destekli olmasından kaynaklı ortaya çıkacak tahribatların vahametini anlatmaya gerek var mı?

Savaş bir anda milyonlarca insanın acil gündemi olan olası bir Deprem, Doğalgaza, elektriğe, köprülere, PTT hizmetlerine yapılan zamlarla sosyal yaşamlarını zindana çevirecek ekonomik kötü gidişata, AKP-MHP faşizminin toplumu zaptu rapt altına alan baskı politikalarına karşı mücadeleyi unutturdu.

Tek başına bu dahi, bu savaşın sadece ve ama sadece AKP-MHP faşizminin ömrünü uzatma ve Kürtlerin kazanımlarını yok etme hesaplı olduğunu ortaya koyuyor. Ortaya koyuyor da, bunu anlayan toplumun kaçtan kaçı? İşte bütün sorun burada düğümleniyor.

Selefi, cihadist çeteleri kullanarak, bugüne kadar barış içinde yaşayan Suriye halklarına saldıran AKP-MHP iktidar bloğu, DAİŞ barbarlığının başaramadığını başarmaya çalışıyor.

Türk devletinin bu soykırımcı savaş politikasının önüne geçmek, Türkiye’deki bütün yaşam savunucularına, demokratik kitle örgütlerine, sendikalara, emekçilere, kadın örgütlerine ve sivil topluma düşmektedir.

Bu savaşı durdurmak, ölüm iradesine karşı yaşamı savunmakla mümkündür. Bunun için uluslararası kurum ve kuruluşlar, insan hakları ve barış savunucuları, insanlık düşmanı DAİŞ’in Devlet versiyonu olan AKP-MHP barbarlığının Kürt soykırımı planına karşı çıkmalıdır. Şayet bu savaş Kürt imhasıyla sonuçlanırsa, bu bütün Dünya insanlığının kaybı olacaktır.

İnsanlık onurunu korumak için Suriye’de, Irak’ta DAİŞ barbarlığına karşı savaşarak binlerce şehit veren Kürtler, kurtarılan insanlık onuru için DAİŞ’ın Devlet versiyonu olan Türk devleti tarafından cezalandırılmak isteniyor. İnsanlık, binlerce şehit vererek onurunu kurtaran Kürtlerin imhasına karşı sessiz kalmamayı Kürtlere borçludur.

Kürt inkârı ve soykırımının 21. yüzyılda sürdürülmesine sessiz kalınırsa, Dünya demokrasi güçleri ve İlerici insanlığı için utanç tablosu olarak tarihe geçecektir.

10.10.19

Bu haber 677 kere okundu
  • Bu haberi paylaşın:
UYARI: Konuyla ilgisi bulunmayan, hakaret içeren cümleler veya imalar, inançlara saldırı, şiddete teşvik ve tamamı büyük harfle yazılan yorumlar onaylanmamaktadır.
Yazarın Diğer Yazıları
1663 gün önce
1930 gün önce
1946 gün önce
2015 gün önce
2700 gün önce
2771 gün önce
2848 gün önce
3040 gün önce
3217 gün önce