Kürt seçilmişe kayyım atamak ise Türk devletinin ali görevidir. Kürt halkının oy çoğunluğu ile seçilmiş, ona vız gelir. İslamo faşist-ırkçı Türk sömürgeciliği için seçimmiş, halkın iradesiymiş önemli mi? Kaldı ki, Reis gayet açık söylüyor. Burada Kürdistan yok, al ananı git, diyor.
Kürdistan yoksa Kürt olur mu?
Ya teslim olup baş eğeceksin, ya da başını vereceksin diyor. Kürde sadece ölüm, zindan, işkence diyen bir Türk sistemi var ortada.
Reis, Ağustos ayı zafer ayıdır, diyor. Bu ayda yeni zaferlere imza atacağını bağırarak söylüyor. Demek Kürt Belediye Başkanlarına beş ay bile tahammül edememiş. Kürdistan‘a sefer yapmak için milyonlarca Kürde hizmet veren Amed, Van ve Mardin Belediye Başkanlarının eli kolu bağlanmalıdır. Bunların yerine kayyım atayıp lüks banyo odalarında eğlenmeleri, milyonlarca Lira çerez yemeleri, hediyeler dağıtmalarını, Kürt halkının verdiği vergileri AKP‘ye yönlendirmelerini sağlayacaktır.
Parantez açıp sorayım. Tunceli‘nin şu sözde „komunist“ Başkan‘ı kayyım hakkında tek kelime söyledi mi? Ben duymadım. Ama Kayyım belediyeyi borçlandırmış, komunist Başkan halktan para toplayıp beldeye hizmet verecekmiş. Komunizm bu mu? Utanılması gerekirken, halktan para toplamaya ne diyelim? Ahmet Türk ve diğer başkanlar Tunceli‘nin Komunist Başkanı gibi kayyıma sessiz kalsalardı belki görevlerinde kalırlardı. Ama herşeyden önce insanın onuru vardır. Onuru bayrak yapan tehlikeyi de göze alır.
2015 yılında Amed Belediye Başkanı Sayın Gültan Kışanak‘ı makamında ziyaret etmiştim. Başkan‘ın nasıl sade, nasıl gösterişten, israftan uzak olduğuna tanık oldum. Cam bardakla ikram edilen zencefil çayı bana unutulmaz bir tad vermişti. Odasında bir iki bizzat baktığı çiçeklerini gösterdi. Ama ardından atanan Kayyım, binayı saraya çevirmiş. Basından gördük. Gültan Kışanak tüm temizliği ve sadeliğiyle zindanda, kayyım sarayda. Sonra da Kürt halkının emektar dürüst politikacısı Ahmet Türk‘ün daveti üzerine Mardin‘e gitmiştim. Aynı sadelik.
Reis‘in emrinde hava sarayı gibi uçaklar (13 uçak), karada tüm Osmanlı sarayları ve Ankara‘daki 1100 odalı saray, Egenin bir koyunda, sahil kumu Kuveyt‘ten getirilecek 300 odalı saray, Van Gölü‘ne bir saray, yani ülkeyi saraylarla donattığına göre, kayyım ondan geri kalır mı? Onlar da lüks isterler. AKP lüks içinde olsun, Kürt ölmüş kalmış umurlarında olur mu?
Reis‘in Ağustos zaferine dönersek, önce PENÇE, sonra Pençe 1-2, ardından da „KIRAN OPERASYONU“ başlatan, biliyor ki düşman yaratmadan, savaş yapmadan bu zenginliği koruyamaz. „Tutun beni Rojava‘ya gireceğim“ diye diye ABD‘yi kendisiyle müzakereye zorladı. „Güvenli Bölge“ veya „Barış Koridoru“ demesine bakınca, kimin güvensiz, kimin savaş yanlısı olduğu aşikar görülür. Bu Türk İslam faşizmi. Hitler‘in „Endlösung“ dediği Kürt soykırımını yapmak istiyor.
Kayyım atamadan sonra, Medya Savunma Alanlarına devletin tüm gücüyle çıkarma yapıp oradaki savaşı daha derinleştireceği anlaşılıyor. ABD, NATO müttefikini Rusya‘nın kucağına itmemek için oradaki soykırıma, Afrin‘deki gibi göz yumar. Barzani, kardeş kanını dökmemiş olur, ancak bu işi Türklerin görmesine de memnun kalır.
Ağustos zaferi için bir başka olasılık da Rojava‘ya saldırıp kantonlar arasını işgal etmek olacaktır. Yani neresinden bakarsanız bakın, Reis, devleti ardına alıp Kürtleri imha etmeyi başat görev yapmış. Reis, „getürkt“ enformasyonlarla, terör yaftası altında Kürt soykırımı yaparken, MHP, İP, Türkçü Kemalistler ve faşist İslam „Ole!“ deyip çılgınca alkışlayacaktır. Bakın Türk basınına, nasıl çığlık çığlığa Kürt Başkanlara; „İhanet!“ „Terör destekçisi“ deyip hukuksuzluğa hak hukuk kılıfı verdiklerine.
Kürt halkının önünde ise, ya birlikte kurtulma, ya tarihin çöplüğüne atılma seçenekleri vardır. Cemil Bayık, Karayılan ve arkaşlarının kahramanca duruşları Kürdün gurur kaynağı olmalıdır. Kürt halkı ağır sömürgeci baskı ve yokolma karşısında, gözünü, kalbini, varlığını bu gururla ortaklaştırmazsa sonu felaket olur. Kurtulmak ancak birlikle olur. O parti bu
parti, veya o fikir bu fikir böylesi ortamda sadece ortaklaşmaya odaklanmalıdır. Kaldı ki, Murat Karayılan‘ın geçen hafta yayınlanan röportajını okuyan, Medya Savunma Alanları, sömürgeci ırkçı Türk-İslam faşizminin elini kolunu sallayarak gireceği yerler değildir. Beş-altı yıl önce Rojava Kürdü, bugünkü sistemi yaratacak, denseydi kim inanırdı. Ama bugün Kürtler Rojava‘da saygın bir halk olduklarını dünyaya gösterdiler. Kürtler, ayak altından çıkışlarının ilk işaretlerini verdi. Birlik olup yükseltmek gerekir.