‘Tayyip Erdoğan, Ahmet Davutoğlu’nu tasfiye etti’ cümlesi ile başlayan analizler AKP’nin ve Türkiye’nin içine girdiği durumu tam anlamı ile ifade etmeye yetmiyor. Çünkü durum Tayyip Erdoğan ve Davutoğlu arasındaki koltuk, liderlik, siyasi egemenlik meselesi ile sınırlı değil. Tabii ki bu var. Tayyip Erdoğan’ın ve Ahmet Davutoğlu’nun siyasi ve kişilik bozukluğu bu duruma el veriyor. Ama Tayyip Erdoğan ve Ahmet Davutoğlu arasındaki kriz, öyle bir birlerini alt etmek için verilen kavganın sonucunda çıkmadı. Krizin asıl nedeni Tayyip Erdoğan ve Ahmet Davutoğlu’nun birlikte bitirmeye, diz çöktürmeye çalıştıkları PKK ve Kürt halkını yenemedikleri, diz çöktüremedikleri için bir birlerine girme durumu sonucu ortaya çıkmıştır.
Yani eğer Tayyip Erdoğan ve Ahmet Davutoğlu 24 Temmuz 2015’te başlattıkları topyekün saldırıları sonuç almış olsalardı öyle bir birlerine girer miydiler! Sanmıyorum. Ama Cizre’de, Sur’da, Nusaybin’de Şırnak’ta istediğini alamayan, Kürdistan dağlarında gerilla ile baş edemeyen, Rojava’da ve Suriye’de bataklığa saplanan, diplomaside dünyaya rezil olan Tayyip Erdoğan ve AKP hükümeti mecburen içe dönüp kriz yaşamak zorunda kaldı. Çünkü Davutoğlu diyordu ki “24-25 Temmuz 2015’te ben genelkurmaya emir verdim, yüzlerce uçak saldırısı ile PKK’yi bitirelim”... sonrasında da özyönetim direnişleri başladığında sonbaharda bitecek, Ocak’ta bitecek diyordu. Gidip Mardin’de “AKP’nin Master Planı”nı açıkladı. Ama durum öyle değildi. Çünkü TSK ve Polis yenilmişti. Cizre, Sur, Nusabin, Şırnak farklı bir aşamaya geçmişti. Yani krizin temel nedeni buydu. Ve Erdoğan çıkıp “başkomutan benim, sen yapamadın çekil!” dedi. Ama durum Erdoğan için de hiç iyi değil. Olmayacak da.
Erdoğan daha fazla kriz yaşayacak... Çünkü Ahmet Davutoğlu’nun tasfiyesi, zora giren ve yargılanma korkusu yaşayan Tayyip Erdoğan’ın kendisini korumaya almak için attığı bir adımdır. Yani Erdoğan, AKP’nin bir bütün olarak kendisine karşıt bir hal alabileceğini düşünüyor. Hala da öyle. Ve Erdoğan sadece Davutoğlu’na değil, onun yanındaki, arkasındaki ve önündekilere güven duymuyor.
Her fırsatta birilerini tasfiye edecek. Ama bu kişiler öyle kişiliksiz ar ve ahlak damarları öylesine düzeysiz ki, hemen direksiyonu kırıp “Biz Erdoğancıyız!” diyerek yazılar yazıyor, mesajlar atıyor, havlıyor, tuhaf sesler çıkarıyor. Düne kadar Ahmet Davutoğlu’ya “Hoca iyi adam, hoca öyle böyle iyi yapıyor” diyenler, şimdi Davutoğlu’nu “nankör, ABD ajanı; kişiliksiz vb” diyerek tarif edip Tayyip Erdoğan’a yanaşmaya çalışıyorlar. Yani AKP içinde ve medyasında, iş çevresindeki kişilik bozukluğu, ahlaksızlık, ilkesizlik dizboyudur.
Geçmişte göklere çıkardıklarını, bugün yerin dibine batıranlar, yarın kimsesiz olduklarını da görecekler. Düşünün Türk özel savaş medyasında eskiden yıllar yılı köşe tutanlar, AKP döneminde birkaç aylık, haftalık ömürlerle ancak yaşayabiliyor. Yani eskiden özel savaş elemanları yıllarca kullanılırken AKP döneminde bu kullanılma süreci çok daha kısalmış durumda. Çünkü AKP öyle ilkesiz ve ahlaksız bir yapılanmaya dönüştü ki, kimsenin kimseye güveni kalmadı. Parayı gören, gücü eline alan diğerini satıyor. Yan yana tv programlarında sağa sola afra tafra yapanlar sonra birbirlerine küfür ediyor. Maalesef AKP’nin gerçeği bu. Bu yüzeysellik, bu ahlaksızlık ise temelini saraydaki diktatör bozuntusundan alıyor.