Belçika’da İslam devleti hedefleyen ve “haremlik-selamlık otobüs” talebiyle tartışma yaratan bir partinin başkanı bir televizyon programına davet edildi. Burada kadın makyöz tarafından kendisine makyaj yapılmasına izin vermeyen “erkek ve müslüman” parti başkanı, katıldığı TV programında konuk olan gazeteciyle de “kadın olduğu” gerekçesiyle konuşmadı. Brüksel’deki Eşit Haklar Merkezi (Unia) ile kadın gazeteci ayırımcılık yapan bu kişi hakkında suç duyurusunda bulundu. Kadın gazeteci ile konuşmayan ve ona bakmayan parti başkanı bu davranışı nedeniyle Brüksel Mahkemesi tarafından yargılandı ve kadınlara yönelik ayırımcılık suçundan 6 ay hapis ve para cezasına çarptırıldı. Buna göre parti lideri bakmayı reddettiği gazeteciye 5 bin, Unia’ya da 650 Euro tazminat ödemeye mahkum edildi. Verilen 6 aylık ceza ise ertelendi.
Konu medyaya yansıyınca ayırımcı kişinin başka bir programda başka bir kadın konuğa daha bakmayı reddettiği, 16 yıl öncesinde de eşine şiddet uyguladığı gerekçesiyle 6 ay hapis cezası aldığı ve bunun 3 yıl şartlı cezaya çevrildiği ortaya çıktı.
Binlerce yıldır insanlar dinleri kendi çıkarları doğrultusunda kullanıyor ve din tacirleri çok sayıdaki bomboş inanmışı arkalarında sürüklemeyi başarıyor. Söz konusu din olduğunda akan sular duruyor ve insanlar hiçbir şeyi sorma veya sorgulama gereği duymadan iradesini teslim edebiliyor. Kendilerine ne denilse inanmaya çoktan hazır olan bu boş inançlı kitle aslında inandığını iddia ettiği dini hiç tanımıyor, bilmiyor. Hal böyle olunca da onları kandırmak çor zor olmuyor.
Kadına bakmayı ve onunla konuşmayı “günah” veya “haram” sayan din tacirleri diğer taraftan hırsızlık yapmayı, hak yemeyi, taciz ve tecavüzde sınır tanımamayı sürdürüyor. Kuş sütü eksik sahur ve iftar sofralarında tıka basa yerken açların halini anlamıyor, kendisi gibi olan “müslüman”lardan başkasına sofrasında yer vermiyorlar. Başkalarının kurduğu iftar sofrasını dağıtmakta, oruç tutan gerçek müslümanları yerlerde sürüklemekte bir sakınca görmüyorlar. Çünkü onlar “müslüman” ve sadece kendisine.
O nedenle çocukları ölmesin diye mücadele eden annelerin sesini de duymazlar. Sıkı sıkıya örtünen, açıklığı büyük bir günah olarak gören bu “pek müslümanlar”, kendinden olmayan örtülü bir kadının saç örtüsünün açılmasını hiç önemsemezler. Hatta kendileri açarlar ki, kendinden olmayanı rencide etsin, küçük düşürsünler. Peygamber hadisi “cennet annelerin ayakları altındadır” dese de, onların birincil görevi dünyayı annelere ve kadınlara cehennem etmektir. Nitekim bunu yapıyorlar da.
Bu pazar Anneler Günü. Her yıl olduğu gibi bu yıl da Anneler Günü kutlanacak, sevgi dolu mesajlar paylaşılacak, yılın anneleri seçilecek. Oysa bunlar gerçeklerden çok uzak. Öyle değil mi? Her gün görsel basında görüyor, gazetelerde okuyoruz. Gerçek bu değil.
Bugün hala geri kalmış toplumlarda olduğu gibi, birçok batı ülkesinde de kadına hak ettiği değer verilmiyor, kadınlar ayırımcılığa uğruyor ve hor görülüyor. Kadınların örgütlenerek verdiği mücadele küçümseniyor ve görmezden geliniyor. Oysa kadınlar var ve tahmin ettiğinizden de güçlü.
Kanıt gerekiyorsa, dönüp cezaevlerinde açlık grevinde olan çocuklarına ses olmaya çalışan annelere ve kadınlara bakmak yeterlidir. Onca işkenceye ve insanlık dışı uygulamalara sadece barış gelsin diye tek bir adım dahi geri atmadan direniyor.
Barış için her şeyi göze alan annelerin Anneler Günü kutlu olsun.