Mesela, Kürtler ve her türden düzen muhalifleri henüz iklim değişikliğinden suçlu sayılıp yargılanmadılar daha...
Bazen yazıp çizdiklerimiz gerçeği açığa çıkarmaya yetmez. Bu anlamda, sadece kırmızı ışığın yandığı karanlık bir odada, bir fotoğrafı tap eder gibi bakalım Türkiye’nin negatif haline.
Mesela, birçok kötülük yapıldı ama daha evinde kitap olanlar suçlu ilan edilmedi. Hitler Almanya’sında olduğu gibi meydanlara toplanıp törenle, zevkle, yakılmadı kitaplar. İnsanın gözleri değil, ateşin gözü alev sayfalarının arasına girmedi daha. İyiyiz, iyi...
Mesela, bir pazar günü çocuklarını elinden tutarak evinden cadde ve sokaklara çıkanlar, görüldükleri yerde, çocuklarının gözleri önünde gözaltına alınmadı daha. Benzer birkaç örneği genelleştiremeyiz. İyiyiz, iyi...
Mesela, mevsimine göre giyinenler görüldükleri yerde durdurulup, mevsim fazlası giysilerine el konularak, mahkemelerde delil olarak kullanılmadı daha. Bu duruma iddianame hazırlayacak savcılar analarından doğmadı daha. Daha nur topu kötü günlerimizden çok uzaktayız. İyiyiz, iyi...
Mesela, gazeteler uzun zamandır vatandaşın aklını karıştıran binbir manşetle çıkmıyor artık. Bütün gazeteler tek manşet çıkıyor. Birine göz atmak, hepsine göz atmakla aynı hale getirildi. Bunun kolay yapıldığını sanmayın sakın. İyiyiz, iyi...
Mesela, epey bir zamandır darbeler ülkenin ‘milli ordusu’ tarafından gece saat üçte bir düdükle gerçekleşmiyor artık. O köprünün altından çok sular aktı, uygarlaştık, dünyanın medeni ulusları içine girdik. Bu duruma, darbelerin yerini sandıklar, silah ve mermilerin yerini oylar aldı diyemezsiniz. Aklınız neredeyse bir an önce başınıza gelsin. Titreyin ve kendinize dönün. İyiyiz, bayağı iyi...
Mesela, Kürt kentleri yerle bir edildi demeniz büyük bir haksızlık. Oralar bir nevi Kırkpınar gibi milli minderdi ve Cumhuriyet tarihinin en büyük karşılaşması yapıldı. Karşı duranlar binalarla beraber tank ve top gibi silahlarla tuş edildi. Hepsi bu. Kispet yırtıldı, kel göründü diyemezsiniz. Bir günü diğerine bağlayarak yaşamamız için, her kötülükten bir iyilik çıkarmak zorundayız. İyiyiz, iyi...
Göçlerle beraber taşınmaz mallarımız üzerinde ikamet edip, ekip biçmekten mahrum bırakılmış olsak bile, kentlerin en dibinde yaşayıp çöplüklerinden beslenmemiz elimizden alınmadı daha. Bu yüzden kağıtla, çöplere atılmış kitaplarla, üzgün somun ekmek, morali bozulmuş sebze ve meyvelerle tanıştık. Vallahi, billahi iyiyiz, iyi...
Mesela, büyüyünce erkeği baştan çıkarır diye kız çocukları doğar doğmaz öldürülmedi daha. Kız kardeşlerinizin gözlerinde ölümü değil, serpilip büyüyen hayatı görüyorsunuz. Daha ne istiyorsunuz. İyiyiz, iyi...
Mesela, evrim teorisini yerle bir etmek içine seferber olup ormanlara dalarak maymunları tek tek avlamadılar daha. Maymunlar bunun farkında olmasa da siz farkında olanlar bu durumun kıymetini bilin derim. İyiyiz, iyi...
Mesela, tümden yasaklanmadı çok uzağa atılsa bile barıştan söz edebiliyoruz hâlâ. Adını Barış koyduğumuz çocuklar, tabanca gibi birer suç aleti sayılıp, hayatlarına el konulmuyor. Hayattan saat, gün, ay, yıl alarak büyüyorlar. O, ‘gitmesek de görmesek de bizim olan’ uzak yerlerde, doğdukları evlerde bir suç aleti gibi görülmüyorlar. Daha ne istiyorsunuz? Öpün başınıza koyun. İyiyiz, iyi...
Tespih taneleri gibi bir ipe sırayla dizerek anlatırsak eğer:
Mesela, Kürtler ve her türden düzen muhalifleri henüz iklim değişikliğinden suçlu sayılıp yargılanmadılar daha; Güne bakan çiçekleri yüzlerini her saat güneşe döndürmekten suçlu bulunup başları vurulmadı daha; ‘Seviyor, sevmiyor’ diyerek papatya falı baktığımızda ‘Sevmiyor’ sonucundan bizi sorumlu tutup yargılamadılar daha; Musa kılıcıyla Kızıldeniz’i ikiye ayırıp ümmetini kurtardığı için bölücü sayılmadı daha; Tarihi yattığı tozlu raflardan uyandırılıp, Osmanlı'nın mağlubiyetlerinden dolayı ölmüş dedelerimizi suçlu sayıp yargılamadılar daha; ‘Su akar yatağını bulur’ deyiminden yola çıkarak bütün akarsular yardım ve yataklıktan yargılanmadılar daha. İyiyiz, inanın kötünün içinde ölmeden yaşayacak kadar iyiyiz...
Paranın günden güne eriyerek pul olması; Anadilimizin suç sayılması, uzay çağında ulusal farklılıkların hâlâ zenginlik sayılmaması gibi nice konuları burada sıralamamıza gerek bile yok. Yüzüp yüzüp kuyruğuna gelsek bile, önümüzde kayyımları geldikleri yerlere geri postalamak gibi bitirmemiz gereken iyi bir işimiz var daha...