Üç çocuğu bulunan Ermeni Tamrazyan ailesi dokuz yıl önce baba Sasun Tamrazyan’ın siyasi faaliyetleri nedeniyle ölüm tehditleri alması üzerine çareyi ülkesi Ermenistan’ı terk etmekte buldu. Aile Hollanda’ya gelerek burada sığınma talebinde bulundu. İlkin mahkeme tarafından sığınma talebi kabul edildi. Aileye beş yıllık oturum izni verildi. Ancak beş yıl sonra Hollanda devleti ailenin oturum iznini uzatmayı reddetti ve onların Ermenistan’a geri dönmesi gerektiğini bildirdi. Aile bu sefer de beş yıldan fazla bir süredir Hollanda’da yaşayan çocuklara sığınma hakkı verilmesini öngören, ancak nadiren kabul edilen yasadan yararlanmak için başvuruda bulundu. Bu talep de reddedildi ve Tamrazyan ailesi bir mülteci kampına transfer edildi.
Sınırdışı edileceği kesinleşen aile Lahey’deki bir Protestan Kilisesi’nden yardım istedi ve ailenin beş ferdi 25 Ekim 2018 günü üyesi olduğu Bethel Kilisesi’ne sığındı. Kilise, Tamrazyan ailesinin sınırdışı edilmemesi için polis ve kilise arasında bir centilmenlik anlaşmasını uygulamaya koyarak kesintisiz ayin başlattı. Zira Hollanda’da emniyet güçlerinin ayin sırasında kiliseye girmesi yasaktı. 400 rahip bir araya gelerek her gün 24 saat ayin yapmak üzere Lahey’de toplandı. Bu sayı Avrupa’nın dört bir yanından gelen din adamlarıyla 650’yi buldu. Bir rahibin elindeki mumu diğerine teslim etmesiyle dönüşümlü-kesintisiz ayin gece gündüz sürdü. Kilisenin kapısı 24 saat açık tutuldu. Polis anlaşmayı sonlandırmak isteyince protestan pastörler direnmekten vazgeçmedi. Milletvekillerini aracı yaparak devletle yeni bir centilmenlik anlaşması yaptılar. Geniş bir protestan cemaati de Tamrazyan ailesi sınırdışı edilmesin diye seferber oldu ve yüzlerce kişi düzenli bir şekilde kesintisiz ayine katıldı. Aile sivil halk tarafından güçlü bir şekilde sahiplenildi.
Hollanda’daki merkez sağcı koalisyon hükümeti nihayet 30 Ocak 2019 günü aylardır süren bu büyük ve anlamlı direniş karşısında geri adım attı ve yasada istisnaya gitti. Buna göre beş yıldan uzun bir süredir ülkede yaşayan çocuklu ailelerin affedilmesini öngören, fakat siyasetçiler tarafından çok da kabul görmeyen “çocuk affı” maddesinde yetki göçmen dairesine bırakıldı.
Bununla birlikte Hollanda’da aralarında Tamrazyan ailesinin çocuklarının da bulunduğu en az 630 çocuğun ailesine oturma izni verilecek. Bu kararla aylardır süren direniş sonlandırıldı ve aile 96 gün sonra kiliseden çıktı.
Böyle bir çırpıda okuyunca birçok kişiye Tamrazyan ailesi çok şanslı bir aileymiş gibi gelebilir. Oysa ki “şanslı” değil, sadece bilinçli, örgütlü ve direnen bir aile. Birçokları gibi “takdir-i ilahi” deyip “kader”ine boyun eğmediler ve direnme yolunu seçtiler. Ailenin kiliseye üye olması, maddi ve manevi destek sunması da kurumun onları daha çok sahiplenmesinin yolunu açtı. Hollanda’nın mülteci politikalarından rahatsızlık duyan halk aileyi yalnız bırakmadı. Dönüşümlü kesintisiz ayin direnişiyle birlikte sürdürülen diplomatik girişimler başarılı bir sonuç verdi.
Bu da bize bir kez daha gösterdi ki, örgütlü direnişin olduğu her yerde zafer kaçınılmazdır. Yeter ki iyi örgütlenilsin, yeter ki direniş sahiplenilsin ve yeter ki zalime karşı çıplak yürekleriyle direnenler yalnız bırakılmasın.