Geçen haftasonu Paris'te 60-70 devlet başkanı 1.Dünya Savaşı'nı anma toplantılarına katıldı.
Bunların tümünü ortaya koyunca, sadece turistik bir haftasonuna katıldıklarını göreceksiniz.
Bazıları ise, bugün sürdürdükleri savaşların keyfiyle oradaydı.
Fransız devlet Başkanı Macron, Ortadoğu'da savaşta değil mi? Suudi Arapistan'a silah sevkıyatını sürdürüyor mu? Yemen onun silahlarıyla yerlebir edilmiyor mu? Peki bu zatın ev sahipliği ne kadar inandırıcı?
Kuzey Koreye gözdağı vererek, savaşların savaşını yaparım, diyen Trump ne kadar barışçı?
Ya Putin? Ortadoğu'yu karıştıran birbirine vurduran Putin eğer barış yanlısı biri olsaydı, Türk faşizminin Afrin'e girmesine izin vermezdi. Ama onun için devlet çıkarları önde geliyor. ABD'yi Suriye'de geriletmek, hatta kovmak için Nato üyesi Türkiye'ye Afrin olanağını tepside sundu. Orada öldürülen binlerce Kürt ve sürülen yüz binlerin kaderine acıdığı söylenebilir mi?
Merkel, hani Paris'te milliyetçiliğe karşı olduğunu söyleyen, Türkiye'nin haksız hukuksuz Afrin saldırısında bile Türkiye'ye silah sevkiyatı durdurmadı. Türkiye'ye ekonomik olanaklar verdi.
7.000 Alman firmasının devlet garantili çalışmasını sağladı.
17. milyon insanın öldürüldüğü 1.Dünya Savaşı'nı anarken, halkların kardeşliğini savunup barışçı olacaklarını düşünen oldukça saftır?
Ya Erdoğan, kendisine önder gördüğü Osmanlı Türk ırkçı sisteminin 1. Dünya Savaşı içinde soykırım yaptığı bir buçuk milyon Ermeni insanının acısına ortak bir davranışı oldu mu? Hep suçu Ermenilere atmasına ne demelidir? Ya Erdoğan'ın savaş seven söylemi, „Bir gece ansızın gelebiliriz!" diye Kürt illerini hem içerde hem ülke dışında bombalamasına her türlü katliamlarına ne demeli?
Erdoğan Kürdü sevdiği için mi katlettiriyor?
Yoksa Kürde olan ırkçı, Türkçü ve islami nefretiyle mi soykırım yapıyor.
Bu devlet büyükleriyle barış olamayacağı çok açık ortada duruyor. Çünkü hepsi önce benim ulusum diyor.
Avrupa Birliği aslında mükemmel bir bir projeydi. Ulus anlayışı geriletilecek, düzinelerle dil ve kültürler kaynaşacak, sınırlar ortadan kalkacak, halklar bir arda eşit ve özgür yaşayacaktı. Şimdi görüyoruz ki bu devletlerin hemen hepsi Ulus-Devlet zehiriyle birbirlerine bakıyorlar. Onun için ulus-devlet bataklığına giren AB artık yürümesi, yürütülmesi çok zor bir proje oluverdi.
Demem şu ki, bu toplantıya katılan devlet başkanları ulus devlet anlayışıyla savaşları önlemezler. Ulus devletler yeni savaşlar yaparlar.
Bugün 3. Dünya Savaşı zaten en şiddetli şekliye Kürdistan'da hüküm sürüyor. Suriye Irak Yemen savaş içinde. İran' ekonomik ambargo uygulanıyor. Paris'te barış yanlısı görünenin, politik sahtekarlık yaptığını unutmayınız. Trump'ın, Türkiye hatrı için Kürt liderlerine getirdiği önlemler ise, insana karşı yapılması düşünülen en büyük saldırıdır. Kürt halkının elini kolunu bağlayıp türk ulus ırkçılığını üzerine sürmek yapılan en büyük zulümdür. ABD, Kürtleri bir çok defa sattı. Anlaşılıyor ki bu kez de satmak istiyor. Bu politik kafada olan devlet adamları yeni savaşlara, yeni ölümlere hazır olduklarını Paris'te gösterdiler. Bunlardan ne doğaya sadık davranış, ne iklimin normalde tutulması, ne halklar arası dostluk ve kardeşlik beklenir.
Bunlar ulus devlet savaşlarına angaje politikacılardır. Barış beklemek nafiledir.
www.haydar-isik.com
https://www.facebook.com/haydar.isik2
https://twitter.com/#!/yazarhaydarisik