Sizinle değişecek her şey

16 Nisan referandumu öncesi AKP’li Gümrük ve Ticaret Bakanı Bülent Tüfenkçi çok iddialı konuşmuş ve “referandumda evet çıkarsa ekonomi şaha kalkacak, depara kalkacak. Ben onun için bu referanduma ‘deparandum’ diyorum” demişti. Ancak referandum sonrasında depar yapan Türk ekonomisi değil, başta Dolar ve Euro olmak üzere döviz, dış borçlar, işsizlik ve birbiri ardına gelen zamlar oldu.

Çamura saplanmış Türkiye ekonomisinin üzerinde uzunca bir zamandır kapkara bulutlar dolaşıyor. Türk Lirası sadece bu yıl içinde yüzde 17 değer kaybetti, neredeyse eridi gitti. Dolar 4.50 YTL’yi, Euro ise 5.50 YTL’yi zorluyor. Benzin fiyatları 6.19 YTL ile rekor kırmış durumda ve mazot fiyatı 5.67 YTL ile ondan geri kalmıyor.

55 milyar doları bulan cari açık yüzünden Türkiye’de ne faiz ne de döviz kontrol altına alınabiliyor. Sadece mart ayında verilen cari açığın miktarı 4.8 milyar dolar ve suç dinen haram bulunduğu için kitabına uydurularak “kâr payı” olarak adlandırdıkları “faiz”in üzerine atılıyor. Faizler düşerse enflasyon da düşecekmiş!

Etin kilosu Türkiye’de 58 YTL, kıymanın kilosu olmuş 52 YTL. Yandaş gazetelerde et tüketmenin zararlarından bahseden doktor ve diyetisyen yazarlar iki yakasını bir türlü bir araya getiremeyen vatandaşı durmadan kurubaklagillere yönlendirmeye uğraşsa da nohutun kilosu 16.50 YTL, kurufasulye 11 YTL, mercimeğin kilosu 11.75 YTL. Bir nevi “ekmek bulamıyorlarsa pasta (makarna) yesinler” durumu söz konusu olan.

Türkiye halkı gitgide fakirleşiyor. Tarım ve hayvancılık bitmiş durumda. Kuru saman bile artık ithal ediliyor ve bununla bile iftihar ediyorlar. Vatandaşın gözünün içine baka baka “şu kadar ithalat yaptık” diyerek daha ithalatın kelime anlamının ne demek olduğunu bilmeyen insanlarda iyi bir şey yapmışlar algısı yaratmaya çalışıyorlar. Halktan vergi ve zam yoluyla toplanan bütün paralar hiçbir dönüşümü olmayan, fakat büyük bir rant elde edilen inşaat sektörüne yatırılıyor. Şu anda iki milyon konut stoku olan Türkiye’de inşaat sektörü ciddi şekilde alarm veriyor. Konut satışlarında Katma Değer Vergisi’nin altı aylığına yüzde 18’den yüzde 8’e indirilmesi ve 1.25 ila 1.35 arasında oynayan konut faizlerinin yüzde 0.99’a çekilmesi bile durumu kurtar(a)mıyor.

Van’ın Gürpınar ilçesinde yollar kar nedeniyle kapalı olduğu ve sesini yetkililere duyuramadığı için üç yaşındaki oğlu Muharrem Taş’ı kaybeden ve sonra da çocuğunun cesedini bir çuvala koyarak on altı kilometre boyunca sırtındaki çuvalda taşıyan babadan utanmadan yaptıkları yollarla övünüyorlar.

Konya-Ereğli’de camları kırık olduğu için penceresini naylonla kapattığı tek odalı kerpiç evde zatürre olan kırk günlük bebeğini kucağında yitiren anneyi, Adana-Seyhan’da çocukları soğuktan donarak ölmesin diye saç kurutma makinasını açıp altı yaşındaki oğlunun eline verdikten sonra kendisini asan Emine Akçay’ı hiç kimse hatırlamıyor.

Türkiye gündemine baktığınızda bunlardan hiçbir şekilde bahsedilmiyor.

Varsa yoksa “15 Temmuz Destanı.”

Şimdi de sanki 16 yıldır ülkeyi kendileri yönetmemiş, ülkeyi bu duruma onlar getirmemiş gibi “itibarlı yasama, güçlü yönetim ve bağımsız yargı” vaadinde bulunuyorlar.

Dikkatlice okuyun: “İtibarlı yasama, güçlü yönetim ve bağımsız yargı…”

Hiçbir fonksiyonu kalmayan Türkiye Büyük Millet Meclisi, ekonomisi batmış bir devlet, ne yapacağını şaşırmış bir iktidar ve ağzını açanın, eline kalemi alanın kendisini cezaevinde bulduğu bir ülkede vaad ettiklerine bakın. Adeta insanlarla dalga geçiyorlar.

Kendileri zenginlik içinde yaşarken iktidarlarını sürdürmek uğruna halkı yoksul ve cahil bırakanlar, inançlarını suistimal edenler yine yoksulluk, cehalet ve dini duygular üzerinden oy devşirmeye çalışacaklar. Bunlara karşı çok uyanık olmak gerekiyor.

24 Haziran günü sandığa giderek oy kullanmak ve kullanılan oya sahip çıkmak bu nedenle büyük bir önem arz ediyor. Unutmayın ki, sizinle değişecek her şey!