Türkiye'deki seçimlerin bir anda karar verilerek 24 Haziran 2018'e alınması, nasılsa Kasım 2019'a daha çok var diyerek Ağustos Böceği misali bir yaklaşım sergileyen muhalefet partileri gafil avlandı. O nedenle aslında adaylığını açıklayan birçok ismin amacı cumhurbaşkanı seçilmek değil, sürüklenerek mevcut durumlarını değiştirmek. Ancak bunun altyapısı önceden iyi bir şekilde planlanıp hazırlanmadığı için bugün tıpkı bir Kürt atasözündeki durum yaşanıyor: “Mirov ku ket golê, dest davêje kefê.”*
Türkiye'de haftaya damgasını vuran siyasi gündem CHP'nin İyi Parti'ye on beş milletvekilini vererek İyi Parti'nin 24 Haziran'da yapılacak seçimlere girmesini garantilemek oldu. CHP'nin bu siyasi hamlesi “demokrasi hamlesi” denilerek bazı kesimlerde büyük bir takdirle karşılandı. İyi Parti Genel Başkanı Meral Akşener'le kapalı kapılar ardında gizli pazarlıklar yapan Kemal Kılıçdaroğlu yere göğe sığdırılamadı.
Yapılan bu siyasi hamlenin Türkiye'ye demokrasi getireceği konusu ise şüpheli. Bilindiği üzere bundan yıllar önce Hürriyet Gazetesi'nin büyük bir sevinçle “muhtar bile olamaz” diyerek manşet attığı ve bedelini de çok ağır bir biçimde ödediği süreçte de Deniz Baykal'ın öncülüğündeki CHP böyle bir “demokrasi hamlesi” yapmış ve şu an bitirmek istedikleri sürecin temelini güle oynaya atmışlardı.
CHP'den on beş milletvekilinin bir çırpıda İyi Parti'ye katılması rakiplerini şok etmiş gibi gözükse de “Osmanlı'da oyun çoktur” atasözünü bir kenara yazmak gerekir. CHP'nin “demokratik” olduğu iddia edilen siyasi hamlesi meclise MHP çizgisindeki ikinci bir partiyi getirmiş oldu ki bu da demokrasiye vurulmuş bir darbedir. Sonuçta İyi Parti'yi MHP'den kopan milletvekilleri öncülüğünde o çizgideki insanlar kurdu. Bu gün MHP zihniyeti neyi temsil ediyorsa İyi Parti de yarın öbür gün onu temsil edecektir.
Rakibini devirmek isteyen, ancak bir ortak aday konusunda asla anlaşmaya varmayan ve ille de kendi adaylığında ısrarcı olan Meral Akşener mi getirecek Türkiye'ye demokrasiyi?
Milyonların oyunu alarak meclise üçüncü parti olarak giren HDP'ye diğer partilerle aynı gözle bakan CHP, HDP'yi büyük bedeller ödeyerek meclise gönderen seçmenlerin iradesi gasp edilirken ana muhalefet partisi olarak onurlu bir duruş sergileyememiş, demokrasinin “d”sini bile ağzına almamıştı. HDP'ye yapılan onca haksızlığı görmezden geldikleri gibi milletvekili dokunulmazlığının kaldırılması olayında da onay vererek iktidara destek çıkmıştı. Bütün bunlar göz önünde bulundurulduğunda CHP'nin MHP, İyi Parti ya da AKP'den zihniyet olarak hiç bir farkı olmadığı görülür.
Dolayısıyla CHP'nin bu seçimlerde oyun kurucu rolü oynamasına aldanmamalı hiç kimse. Daha bir önceki Cumhurbaşkanı seçiminde MHP ile işbirliği yaparak Ekmeleddin İhsanoğlu'nu aday göstermeselerdi bugünlere gelinmeyecekti.
Seçilecek olan yeni cumhurbaşkanının ötekileştirilmiş, cephelere ayrılarak birbirine düşman edilmiş, bin parçaya bölünmüş halkı kucaklayan biri olması gerekiyor. Mevcut durumda ne her ipte oynayan Kılıçdaroğlu, ne milliyetçi ve erkek egemen zihniyetli kadın aday Akşener ne de kuzu postu giyinmiş dindar görünümlü adaylar Türkiye ve Türkiye halkları için kurtuluş değil.
Bünyesinde bütün halklardan ve inançlardan insanları barındıran, adil, eşit ve özgür bir gelecek mücadelesi veren HDP'den daha iyi bir alternatif yok.
HDP kazanırsa halklarının ve inançların kardeşliği kazanacak!
HDP kazanırsa barış kazanacak!
* Göle düşen gölün üstündeki kir (köpük) tabakasına tutunur.