Ey bilene bilene tükenen bıçak!..
Bir şeyler yap,
eskimeden gökyüzünün
kutlu maviliği...”*
Türkiye Büyük Millet Meclisi Kültür, Sanat ve Yayın Kurulu bir süre önce “Meclis Sohbetleri” adı altında bir “kültür-sanat” etkinliği başlatmıştı. Geçtiğimiz günlerde ikincisi gerçekleştirilen “kültür-sanat” etkinliğinde büyük bir skandala imza atıldı.
Gazete Duvar'ın haberine göre; “Birinci Meclis, Gazilik ve Şehitlik Ruhu” temasıyla yapılan etkinlikte katılımcıların konuşmasından önce kısa bir müzik ve tiyatro gösterisi yapıldı. “Çanakkale Destanı”nın anlatıldığı yaklaşık on beş dakikalık gösteride erkek oyuncular sahnede yer alırken, aynı gösteride rol alan kadın oyuncular ise salonun kenarında durdu. Ve bu görüntü sahnelenen gösterinin senaryosunun bu şekilde oluşundan dolayı değil, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı İsmail Kahraman'ın “kadınlar sahneye çıkmasın” müdahalesinden kaynaklandı.
Haberde belirtilenlere göre; bu gösteri için iki gün prova yapan Devlet Tiyatrosu oyuncuları, gösterinin sahnelenmesine bir saat kala acil toplantıya çağrıldı ve gösteriyi hazırlayanlar tarafından oyunculara kadınların sahnede istenilmediği iletildi. Bunun üzerine hemen yeni bir kurgulama yapılarak kadınların sahnede değil, salonun kenarında yer almasına karar verildi. Toplantı sonrası oyuncular gösteri için salona giderken Meclis Başkanı İsmail Kahraman ile karşılaştı. Kahraman'ın oyunda yer alan asker kıyafetli erkek oyuncularla yakından ilgilendiği ve onlara “kadınlar yok değil mi? Kadınlar arkada görünmüyor değil mi?” diye sorduğu idda edildi.
Haberi okudukça gösteriye müdahalenin daha prova aşamasında başladığını öğreniyoruz. Gösterinin provalarını izleyen bazı bürokratlar oyunda eşini ya da çocuğunu askere uğurlayan kadınlar sahnesine müdahale ederek sarılmaların kaldırılmasını istemiş. Bunun üzerine bu sahne sadece el sallamaya dönüştürülmüş.
Sürekli Allah'tan, dinden ve imandan bahseden bu “yüce gönüllü” insanların kadına da sanata da tahammül edememesi şaşırtmıyor artık hiç kimseyi. Asıl şaşırtıcı olan, gösteride yer alan “sanatçı”ların siyasi otorite karşısında bu kadar aciz kalması ve yapılan müdahalelere hiç bir tepki göstermeden oyunu istenilen tarzda sunması. Özellikle kadın oyuncuların böylesi bir aşağılanmayı hem kadın kimliğiyle hem de bir sanatçı olarak kabul etmesi anlaşılır bir şey değil.
Ayrıca hangi kadın çocuğunu -veya eşini- askere el sallayarak göndermiş ki? Kendi çocuklarına ya askerlik yapmaya elverişli değildir raporu aldıkları ya da askerliğini para karşılığı yaptırdıkları için asker uğurlama ritüelini bilmiyor olabilirler tabii...
İktidara gelmek için kendisini destekleyen kadınları kapı kapı, ev ev dolaştırmakta hiç bir sakınca görmeyen zihniyet, kadınların sahnede olmasına tahammül edemiyor ve güç gösterisini kadının görünürlüğünü yok etme üzerinden gösteriyor bir kez daha. Bu kişilerin iktidara gelmesi için gecesini gündüzüne katarak çalışan kadınlarda ise ne bir ses, ne de bir tepki var. Anlaşılan herkes halinden oldukça memnun.
Tıpkı şairin dediği gibi;
“Bu karanlık böyle iyi
afferin Tanrıya
herkes uyusun,
iyi oluyor…”*
* Turgut Uyar