Türk ordusunun Efrîn’i işgal harekatına karşı direniş 40. gününde. YPG ve YPJ’nin öncülüğünde Efrîn halkının direnişi görkemli bir şekilde sürüyor. Efrîn direnişi karşısında Türk ordusu defalarca yenildi. Askeri olarak, siyasi olarak TC yenildi. Ancak Tayyip Erdoğan diktatörlüğü yenilgisini örtmek için büyük çaplı katliam planlarını sahada sürdürmek istemektedir.
Tayyip Erdoğan, TC’nin Kuzey Kürdistan’da 1990’larda yürüttüğü kirli savaş politikalarının aynısını ve daha fazlasını Efrîn’e taşırmış durumdadır. Köylerin boşaltılması, yakılıp yıkılması aynen 1993-94’deki TC’nin kirli savaş politikasıdır. Bu politika Kürt soykırımının içermekte, Araplara düşmanlık içermekte ve Suriye’deki/Efrîn’deki farklı inanç gruplarını da büyük bir tehlike altında tutmaktadır. TC’nin bu politikası bütün dünya insanlığının karşı olduğu DAİŞ ve El Nusra politikasıdır. Sözde ABD’nin de, Rusya’nın da, NATO’nun da, Avrupa Birliği’nin de, İran’ın da, karşı olduğu politikadır. Suriye’yi Irak’ı ve bütün Ortadoğu’yu tehdit eden DAİŞ ve El Nusra çetelerine karşı insanlık birleşmişti. Peki DAİŞ ve EL Nusra ile aynı politikaları, vahşeti insanlara yaşatan Tayyip Erdoğan ve TC’nin işgalci ordusuna karşı bu güçler neden sessiz?
Rusya ve ABD, bölgesel ve küresel çelişkilerine rağmen Efrîn’de neden ortaklaşıyor. TC NATO üyesi olarak Rusya ile içine girdiği askeri ve ekonomik ilişkilere karşı neden sessiz? Suriye rejimi, TC’nin Suriye topraklarına girişine karşı neden hava savunma sistemini devreye sokamıyor? Bu soruları daha da çoğaltabiliriz. Efrîn’deki direniş, bu güçlerin Suriye’deki politikalarını da açığa çıkarmış durumdadır. DAİŞ’e karşı mücadele eden ve büyük başarılar sağlayan YPG-YPJ savaşçıları; Demokratik Suriye Güçlerinin ödediği bedel sadece Kürtler için değil bütün insanlık içindi. DAİŞ’e karşı son 5 yıllık direniş olmasaydı, DAİŞ bütün Ortadoğu’daki dehşeti-vahşeti Avrupa’ya, Rusya’ya ve ABD’ye taşımıştı. Bunu da TC’nin desteği ile yapmıştı.
Şimdi DAİŞ’e karşı mücadele ettiğini söyleyen Rusya’nın niyetinin de TC ile birlikte Suriye’yi işgal olduğu anlaşılıyor. Rusya, TC’ye Efrîn’de Kürtlere yönelik katliam ve işgal yapma hakkı tanıyarak, TC’yi ABD ve NATO’ya karşı kışkırtıyor. ABD ve NATO Rusya’nın TC üzerindeki bu politikasını görüp, TC’ye Kürtler ve Efrîn üzerindeki katliam ve işgal yapmasına göz yumarak Rusya ile ortaklaşmaktadır. ABD’nin iki de bir “Fırat’ın doğusu ve Efrîn’de bizim bir ilgimiz yok” açıklaması da çok ikna edici değil. Deyra Zor’da ve değişik yerlerde kendi çıkarlarına karşı Rusya da olsa bombardıman yapmaktan çekinmeyen ABD’nin Efrîn’deki insanlık suçu işleyen TC’ye karşı sessizliği es geçilecek bir durum değil. Ama şu çok açık ki, TC’nin Efrîn’deki saldırıları nasıl sonuçlanırsa sonuçlansın bu sonuç TC ve Rusya’nın aleyhine olacaktır. ABD’de de sessizliğini koruduğu müddetçe bölgede zayıflayacaktır. Çünkü Efrîn’deki direnişin karakteri kısa bir zamanla sınırlı olmayacaktır. Efrîn Direnişi, Kürtlere büyük kazandırmıştır. Daha da büyük kazandıracaktır. Sonuçları da çok büyük özellikler taşıyacaktır.
Dolayısıyla şimdi susanlar, ya da Efrîn’de çocuklar, yaşlılar katledilirken TC’nin sırtını sıvazlayanlar ve TC’nin soykırım suçuna ortak olanlar bilecek ki; Efrîn hiç ama hiç öyle kolay bir lokma olmayacak. Kürtlerin bölgeyi sarsan potansiyelini değişik bir dinamik olarak ortaya çıkmasını tetikleyecektir.