Türk ordusu ile gerilla arasındaki çatışmalar 2017 yılı boyunca kesintisiz devam etti. Çatışmalar hala da devam ediyor. 2017 yılı boyunca Türk ordusu insansız hava araçlarını, savaş uçaklarını çok yoğun bir şekilde kullandı. İnsansız hava araçlarını kendine göre geliştiren Türk devleti “sınır içinde” bu araçlarla silahlı saldırılarda bulundu. Sivilleri katletti. Sınır ötesi denilen alanda ise ABD’nin insansız hava araçlarının keşfini yoğun kullanarak gerillaya darbeler vurmak istedi. Bu konuda Türk ordusu istediği sonucu alamadı. Alamıyor da. Karadaki savaş ve çatışmalar da Türk devletinin ve medyasının verileri doğrultusunda gelişmiyor.
Sınır içindeki Türk ordusunun operasyon kabiliyeti ve özelliği üzerine Botan’dan gelen bir üst düzey gerilla yetkilisi ile konuştum. 2017 yılının başından sonbahara kadar Botan’da birçok çatışma ve operasyona tanık olmuş. Botan’daki durumu sordum. “Türk ordusunun savaş sahasındaki gerçeği, AKP Hükümet yetkililerinin, başbakan ve bakanlarının açıkladığı gibi değil” diyor. Türk ordusunun paralı askerlere dayalı bir strateji yürüttüğünü, askerin savaş ve operasyon kabiliyetini aşırı ölçüde kaybettiğini, ancak teknik ve hava saldırıları ile sonuç almak istediğini belirtiyor. Askerin araziye çıkmada büyük bir korku yaşadığını, operasyona çıkan askerlere yönelik en küçük eylemin askerin moralini bozduğunu söylüyor. Askerin araziye sadece asker cenazelerini almak için çıktığını, bunun için önce çok yoğun uçak saldırısı, ardından helikopter ve ağır silahlarla o alanı bombardımana tuttuğunu sonra da çatışmada ölen askerlerin cenazelerini zor bela alıp alandan çekildiğini söylüyor.
Yani askerin operasyon karakterinin gerillaya yönelik bir taaruz ve sonuç alıcı özellikte olmadığını, korku ve kaygıya dayalı olarak kendi bulunduğu alanda sıkıştığını söylüyor. Botan’da gerillanın bulunduğu alanda askerin hiç de rahat olmadığını da sözlerine ekliyor. Bu durumun Botan, Dersim, Amed, Garzan ve Serhat eyaletlerinde de yaşandığını söylüyor. Türk devletinin en büyük kayıplarının bu yıl Serhat’ta olduğuna da dikkat çekiyor. Özcesi, gerilla ile askerler arasındaki çatışmalardan çok, gerillanın eylemleri ile ortaya çıkan bir çatışmadan bahsedilebileceğini belirtmekte fayda var. Türk ordusunun Zap ve Xakurke yani Çukurca ve Şemzinan hattında sınır ötesine sarkma girişimlerinin de gerillanın hareket alanını daraltma hedefi olduğunu ama bunda da başarılı olamayacağını söylüyor.
Türk devletinin İran ve Irak ile anti-Kürt ittifakı geliştirme arayışının temelinde de “durumdan vazife çıkarma” özelliği taşıdığını söylemekte fayda var. Bu durumun nedeni ise KDP ve Güneyli diğer siyasi güçlerin öngörüsüz ve yanlış siyaseti sonrasında ortaya çıkan koşullar. Türk devleti referandum sonrasında Kerkük’e müdaheleyi fırsata çevirmek için Zap bölgesinden Güney Kürdistan’a girmek istedi. Heregol denilen alanda küçük bir gerilla grubunun destansı bir direnişle Türk ordusunu püskürttüğü, ama Türk ordusunun bu kez de Xakurke’de Şemzinan hattından Başur’a sarkma girişimi olduğu, bu girişimin mahiyetinin lokal bir tepe tutma girişimi mi yoksa daha geniş çaplı bir operasyon mu olduğu mevcut durumda pek netleşmemiş durumda. Bölgeyi çok iyi tanıyan deneyimli bir gerilla komutanı, bu mevsimde ve sonrasında o tepelerin askerler için çok büyük bir risk olduğunu söylemesi dikkatimi çekiyor. “Neden askerler için riskli?” diye sorduğumda, “onlar için hem güvenlik hem de ekonomik olarak çok ama çok riskli. Çok darbe yerler ve askerleri orada tutamazlar, askerler de oralarda tutunamaz” diyor ve ekliyor: “AKP, daha önce onlarca kez denenmiş ve her seferinde büyük başarısızlıklar yaşanmış bir taktiği ilk denedikleri için kendilerine çekici geliyor. Gerilla mücadelesinde onlarca kez denediler ve çok kötü darbe yediler. Bu kayıtlarda var.” Gerçekten de Türk ordusunun değişen komuta kademesi, zaman içinde farklılaşan yapısı, geçmişteki askeri operasyonlardan hiç de ders almamış gibi.
AKP’li İçişleri Bakanı Süleyman Soylu da kendisinden önceki bütün bakanların akıbetini bilmeden öylesine konuşuyor. Yaptıkları ve başarısız sonuçlanan operasyonların verilerini öyle bir sunuyor ki, gören ve okuyan gerilla bitmiş sanır. Ama dağların bütün tepelerindeki gerilla mevzileri dolu. Gerillaya katılımlar da kesintisiz bir şekilde devam ediyor. Gerilla komutanları, HPG, PKK, KCK, PAJK ve diğer örgütlenmeler işleyiş ve örgütlenmelerini belirledikleri planlama ve hedeflerini aksatmadan sürdürüyor. Diplomatik ve siyasi ilişkileri giderek gelişen özellikte. Toplumsal tabandaki gerilla etkisi sadece Kuzey Kürdistan’da değil, Kürdistan’ın diğer parçalarında da artarak sürüyor.
En önemlisi de gerillanın eylem kapasitesi, yayılma ve mevzilenmesinin 1984 yılından bu yana en geniş bir çerçeveye ulaştığını, PKK’nin bütün tarihinin en güçlü dönemi yaşadığı, TC’nin ise en zayıf ve dağınık bir durumda olduğunu söylemek gerekiyor