Osmanlılar; kuruluşundan (1299) beri merkezileşerek, hep coğrafi yayılma politikaları gütmüştü. Bölgenin mazlum halk çocuklarını savaş meydanlarına sürerek, kendi saltanatları için onların yok olmasına neden olmuştu. Ve savaş zoruyla 600 yüz yıldan beri kazandığı toprakları, zaman içinde kaybetmişti. Derken, Osmanlı hayalleri; başından beri sürekli tartışılan önce misakı milli, daha sonra ise bugünkü sınırları içine hapsedildi. Dikkat edilecek olursa; Yavuz’la birlikte, 16. yüzyılda başlayan ve günümüze kadar devam ettirilen bir devlet politikası var! Bu politika; otokton/ yerleşik yaşayan Kürtlerin demografik yapısıyla planlı ve sistematik bir şekilde oynama politikasıdır!
Tarihsel geçişlerde; Kürt aşiretleri ve dahası Kürt Rêya/ Raa Heqî-Alevi inancına mensup topluluklar ana yurtlarından, topraklarından sökülerek başka uzak diyarlara hep sürülmüşlerdir. Kadim topraklarında yerleşik olan Kürt aşiretleri Batıda, Ege kıyılarında, Orta Anadolu’da zorunlu iskana tabi tutulmuştur. Bu devlet siyasetiyle milyonlarca Kürt nüfusu asimile edilerek, Türkleştirilirken; Rêya/ Raa Heqî inancına mensup Kürtler, buna ek olarak zorunlu ve sorunlu bir şekilde Müslüman/ Sünnileştirilmiştir. Göçertilen Kürt aşiretlerinin yerlerine; Balkanlardan, Arap yarımadasından ve Orta Asya steplerinden getirilen Muhacır, Arap, Çerkez, Türkmen, Yörük, Oğuz boylarından aileler yerleştirmiştir. Öncesini saymazsak; örneğin 1980 askeri darbesiyle Afganlar, Kırgız, Ahıska Türkleri getirilip başta Urfa, Muş, Kars, Van ve birçok Kürt merkezlerine yerleştirilmiştir. Bugün mevcut Kürt illerinde, bu etnik kimliklere mensup aileler-köyler bulunmaktadır. Yerleşik Kürtler, bu etnik kökenden ailelere asla dokunmamışlar, tek taraflı da olsa, onlarla dostluk ilişkileri geliştirmişlerdir!
Cumhuriyet dönemine gelindiğinde; mesela 1925 tarihinde, 27 maddeden oluşan Şark Islahat Planı’yla; Fırat’ın batısı Kürtsüzleştirilmek istenmiştir. Bu eksende; Kürtlerin dilini ve o suretle etnik kimliklerini yoketme politikaları devreye sokulmuştur. Bütün bunlar yaşanmamışcasına, bundan bir kaç ay önce AKP Hükümeti; Rojava’da yaşanılanlar için, oradaki “Kürtlerin; Araplara ve Türkmenlere karşı bir etnik temizlik yaptığına, bölgedeki demografik yapının değiştirilmek istendiğine” dair demagojik söylemler geliştirdiğini biliyoruz! Oysaki Rojava’nın demografik yapısı, özellikle son yüz yıldan beri hep Kürtler aleyhine değiştirilmişti.
Günümüze gelindiğinde, Maraş iline 3 km. uzaklıkta olan Merkez ilçesi Dulkadiroğlu’na bağlı Aşağı Terolar/ Sivricehöyük mahallesinde; Suriye’den gelen 25 bin mülteci için özel kamp yapılmak isteniyor. Akdeniz’deki coğrafi konumuyla Dulkadiroğlu ilçesi, nüfus yoğunluğu bakımdan Maraş’ın 2. büyük ilçesi konumunda. Burada yaklaşık 20 köyde, Kürt Alevileri geleneksel kültürleriyle yaşamakta. Yapılmak istenen kamp ise tam da bu alanda inşa edilmekte. Asırlardan beri burada yerleşik olan Kürt Alevileri bu duruma karşı olduklarını belirterek, günlerden beri eylem halindedirler. Onlara göre burunlarının ucunda kurulmak istenen söz konusu bu kamp, Suriye’den gelecek olan El Nusra, Ahrar El Şam ve IŞİD benzeri teröristlerin merkez üssü yapılacak! Çünkü Maraşlı Kürt Alevileri; 1978 Maraş Katliamının travmasını hala yaşamakta ve nitekim bu kampa sıcak bakmamaktadırlar.
Terolar’da yapılmak istenen kampa; karşı çıkanlar sadece Maraşlı Kürtler‘de değil! Bütün Alevi, Kürt, demokratik kurumlarla birlikte Pirler, aydınlar da karşı çıkmaktalar! Çünkü bu kampın, böylesine stratejik ve siyasi-kozmopolitik yapıya sahip olan bir coğrafyada yapılmasını kaygı verici olarak görüyorlar. Sürekli “vatandaşlık bağını” gündeme getiren hükümet yetkilileri; askere aldığı, vergi topladığı Alevilerin bu taleplerini dikkate bile almamaktadır. Kamp alanında toplanan bölge sakinlerini, asker zoruyla darp ederek dağıtmak ve bir an önce kampı hizmete açmak istiyorlar!
Peki, AKP Hükümeti bu ısrarlı tutumuyla neyi hedeflemektedir? Bilindiği üzere son yapılan seçimlerde, gelişen siyasi bilinçle Maraş ilinde, HDP‘ye azımsanmayacak bir oy kayması yaşandı. Yine ülkede ve gerekse diasporaya dağılan Maraşlı Kürt-Aleviler; siyasi arenada varlığı hissedilir, aktif siyaset yapmakta ve tarihsel geçmişlerini sahiplenmektedirler! Kurmancî anadillerini, geleneksel folklorik-kültürel değerlerini yaşatmaktadırlar. Bundan dolayıdır ki; yapılacak olan bu kampa yerleştirilen Suriyeli mültecilerin arasında yetiştirilecek cihadist-selefist çeteler, bölgedeki Kürt-Alevileri üzerinde en azından psikolojik bir baskı aracı olarak kullanılacaktır. Dolayısıyla, zorunlu göçlerle bölgede etnik-inançsal bir temizliğin yapılması sağlanacaktır. Esas itibariyle Maraş’da; Kürt-Alevilerine karşı bir selef(-eski)ist oyun oynanmaktadır.