Lütfen bekleyin..

Erdal Er

‘Dışarıda kimse kalmasın, bu size son konuşmam…’

07 Ekim 2017, 20:07

‘Dönen dönsün ben dönmezem yolumdan…’

REKLAM

Ekim ayının ilk günü.

Sonbaharın hüznü  kalbimize fena dokunuyor.

Öksüz kalmış gibiyiz.

Gökyüzünde kar bulutları.

Ilık bir sabah rüzgârı okşuyor ağaçların dallarını.

Sararmış yapraklar havada savruluyor dört bir yana.

Her şey bir vedayı, bir yeni başlangıcı haber veriyor.

Yağmur çiseliyor.

Anılara sığınıyoruz…

Sahnedeki genç kadın sunucu heyecanlı sesiyle Almanca anons ediyor;

‘’Değerli yazarımız Haydar Işık’ı sahneye davet ediyoruz.’’

Başlıyor alkışlar.

Sonra giderek çoğalıyor.

O, alkışların sesi arasında oturduğu koltuktan kalkıyor.

Yorgun.

Adımları küçülmüş.

Zayıf düşmüş bedeniyle ağır ağır sahneye ilerliyor.

Her zaman olduğu gibi başı dik, yaptıklarından emin ve  davranışlarıyla çevresine güven vermekten geri durmuyor.

Haydar Işık, hayatı boyunca hep bir hakikat savaşçısı gibi olmasını bildi.

Prensip ve ilkeleriyle yaşayan bir devrimci oldu.

Bu ilkeler için bedel ödemekten geri kalmadı ve ödedi de.

Gözleri dolmuş.

Onu en çok vefasızlık üzmüş.

Bir kaç yıl önce giydiği ceketin içinde bugün kaybolmuş gibi.

Üstündeki elbiseler bol geliyor artık kendisine.

78 kilodan 55 kiloya kadar düşmüş.

Gözlerini sahne ışıklarından korumak için elini  gözlerinin üstünde tutarak salondaki misafirlere bakıyor.

Başını sallıyor.

Sonra bir iç çekiyor.

İlk cümlesi:

‘Dışarıda kimse kalmasın, bu size son konuşmam…’

Hava bir anda buz kesiyor.

Salonda onu dinlemeye gelen hepimizin içinde bir şeyler kopuyor.

Canımız acıyor.

Duymak istemediğimiz o öldürücü cümleyi ilk başta söylüyor.

Aynı anda hepimizden çıkan homurtu onun kulaklarına kadar gidiyor.

‘Geçin bunları’ der gibi tebessüm ederek yine başını öne doğru sallıyor.

Sahnede oturması için konulan sandalyeye oturuyor.

Önce Kürdistan ülkesine yapılan ağır saldırıları hatırlatıyor:

‘Sizden ricam sessiz kalmayın, bu bir soykırımdır’ diyor.

Sözü Kobanê’de yapmak istediği Kız Meslek Lisesi okuluna getiriyor ve projeyi anlatıyor.

80. yaş gününü de dostlarıyla birlikte kutlamasının nedeni de bu proje.

Proje için ihtiyaç duyulan miktar 250 bin Euro.

Bir Alman kadın proje için 1000 Euro verdiğini söylüyor.

Her zaman olduğu gibi sözünü sakınmıyor.

‘Hepinizin parası var yardım edin. Bu benim son projem.’

Daha öncede Güney Kürdistan’ın Duhok kentinde iki okulun yapımına Alman dostlarıyla birlikte öncülük etmiş.

‘’Kürtler için yapacağım son projem’ sözünü yeniliyor.

Haydar Işık’ın, sık sık sonlardan söz etmesinin elbette bir nedeni var.

Son bir yıldır kanser tedavisi görüyor. Birde ameliyat geçirdi.

Ancak kanser onu mücadelesinden ve ideallerinden alıkoymadı. Son iki ay proje için Alman dostlarıyla birlikte tek başına çalıştı.

Haydar Işık, kendi sözüyle ‘bu dünyadan çekip gitmeden’ Kobanê’de Kız Meslek Lisesi okulunu yapıp bitirmek istiyor.

Kobanêli genç kadınların IŞİD barbarlarına karşı verdiği eşsiz mücadele Haydar Işık’ı büyülemiş.

Onlar için hem içi parçalanıyor hem de gurur duyuyor.

Bütün insanlığın ve Kürtlerin gözünü kırpmadan hayatını veren o kadınlara borçlu olduğunu düşünüyor.

Bu nedenle insanlık onurunu yere düşürmeyen Kobanêli kız çocuklarının daha iyi bir eğitim almaları için okul yapmak istiyor.

Konuşmasını Dersim ile tamamlıyor.

Dersim Haydar Işık’ın kanayan yarası ve ruh halidir.

Mikrofonu bıraktığında salonda bulunan herkes ayaktaydı.

Bir orkestra şefi nasıl alkışlanıyorsa Haydar Işık o gün öyle alkışlandı.

Herkes Haydar Işık için en içten duygularıyla sevgisini, saygısını sunmak için alkış çalıyordu.

İşte bu sahici alkışlar her şeye değer.

Sahneden indiğinde onu ilk olarak arkadaşı, dostu ve Kürt bilgesi yazar Ahmet Kahraman kucakladı.

İki usta ismin kucaklaşmasında dostluk, yoldaşlık, vefa, boyun eğmeme ve zulme karşı mücadele vardı.

Şu kadarını söyleyeyim; o muhteşem an anlatılmaz ancak yaşanır.

Etkinlikte Ozan Serdar, Ali İhsan Doğan, Erdoğan Emir, Ferhat Tunç, Zarife ve bazı Alman sanatçılar Haydar Işık’ı yalnız bırakmadılar.

Ferhat Tunç; Haydar Işık’ın Dersim, Kürdistan ve insanlık için verdiği emeği hatırlattı ve bütün bunlardan dolayı kendisine teşekkür etti.

Ferhat yapacağını yaptı. Pir Sultan’dan; ‘Dönen dönsün ben dönmezem” deyişini’ seslendirdi.

Belli ki Ferhat bu değişi Haydar Işık’a daha çok yakıştırmış. Doğrusu çok isabetli bir iş yaptı. Çünkü Haydar abi 80 yıllık ömründe asla inandığı değerler ve ilkelerinden taviz vermedi.

Yolundan dönmedi.

Son söz;

Bize düşen bu büyük devrimci, düşünür, yazar  ve hümanistin mücadelesine yoldaş olmasını bilmektir.

Onu çıktığı bu yolda yalnız bırakmamaktır.

O hayatı boyunca sömürgecilerin Kürt halkının hakları için mücadele etti.

Hayatını Dersim soykırımını anlatmaya, hesap sormaya adadı.

Oysa çok iyi yaşayabilirdi. Ancak o bu yolu tercih etmedi. Sırtını halkına ve insanlığa dönmedi. Parayla pulla işi olmadı.

Haydar Işık, hiç kimseye ama hiç kimseye boyun eğmedi.

Eğilip bükülmedi.

Bu onun karakteristik özelliğidir.

Kim olursa olsun her zaman yüzüne karşı doğruları söylemekten çekinmedi.

Bu özeliğinden dolayı hep dışlandı ve suçlandı.

Ancak o doğruları söylemekten asla vazgeçmedi.

Yüzlerine karşı hırsıza ‘hırsız’ yalancıya ‘yalancı’ zalime ‘zalim’ demesini bildi.

Doğruları söylemenin, inandığı değerlerden taviz vermemenin bir bedeli olacaktı.

O bedeli ödedi ancak inandığı yolda yürümekten vazgeçmedi.

Onu bugün yenilmez yapan ve büyük yapan da budur.

Bu haber 998 kere okundu
  • Bu haberi paylaşın:
UYARI: Konuyla ilgisi bulunmayan, hakaret içeren cümleler veya imalar, inançlara saldırı, şiddete teşvik ve tamamı büyük harfle yazılan yorumlar onaylanmamaktadır.
Yazarın Diğer Yazıları
2376 gün önce
3151 gün önce