Federal Göç ve Mülteciler Dairesi'nin verilerine göre Almanya'da yaşayan Türkiyeli göçmenlerin sayısı (resmi olarak) 2 milyon 900 bin. Siz deyin 3 Milyon.. Oysa gayri-resmi rakamlar bu sayının üzerinde olduğudur.
Artı ve eksi’si ile bu sayının ‘Bir Milyon’ civarında Kürtler oluşturmaktadır.
Yine bu sayılar içinde Almanya’da yaklaşık 1 Milyon’a yakın Alevi yaşıyor ve bunların en az yüzde 60’ı Alman vatandaşı.
Bu rakamlar ışığında ise (sadece) Almanyada 200.00 ila 250.00 arası Dersimli göçmenin yaşadığı biliniyor.
Görüldüğü üzere salt bu sayı bile (Dersimli) Federal Almanya’da yaşayan Alevi toplumu içinde önemli bir potansiyeli oluşturmaktadır. Dersimlilerin ‘uyum’ sorunu olmadığı ve yaşadıkları ülkelere çabucak adapte-entegre olduğu ise yine resmi makamlarca dile getiriliyor.
Bununla birlikte Almanyadaki Alevi nüfusu içerisinde Koçgiri-Sivas, Maraş, Varto, Malatya, Çorum, Adıyaman gibi ‘Kürt-Aleviler’ oldukça yoğunluktadırlar. Adı geçen bu coğrafya ise henüz ‘Tunceli’ yok iken ‘Dersim’ olarak bilinen koca bir bölge idi..
Deyim yerindeyse Dersimliler, Almanya, Fransa, İngiltere, Hollanda, Avusturya vb ülkeler başta olmak üzere ‘Alevi’ Federasyon ve Konfederasyonlar bünyesindeki kurum ve kuruluşlarda büyük oranda üyedirler, aidatlarını öder, dergilerini alırlar ve adı geçen kurumlar tarafından düzenlenen aktivitelerinde aynı zamanda ‘omurgasını’ oluşturmaktadırlar.
Dersimlilerin, Alevi kurumlara gösterdiği ilgi yada yakınlığını ise ‘Dersimli Kurumlar’a göstermediğini belirtmek ise hiçte abartı olmayacaktır.
Diğer taraftan 300’ün üzerindeki Alevi dernekleri ise yukarıdaki nüfüsun bırakalım yarısını, çeyreğini dahi kucaklayamıyor. Kitlenin ezici çoğunluğu dışarıda kalıyor, ulaşamıyor yada faaliyetleri ‘ciddi’ye alınmıyor.
Burada, genel yada yerel etkinliklere katılım düzeyinin farklı olması gerçeği değiştirmiyor. Benzer bir durum Kürt dernekleri ve etkinliklere katılma düzeyi için de söylenebilir.
Kuşkusuz sosyolojik bir araştırma-yaklaşımla ele alındığında sağlıklı bilgilere sahip olabileceğimiz durumun elbette ‘gerekçelli’ nedenleri var.
Dikkati çeken bir nokta ise yakın döneme kadar Aleviliğe, ‘din’dir-afyondur’ diyerek çokta olumlu yaklaşmayan anlayışlar günümüzde Alevi kurumlarının yönetimlerinde yer almaktadırlar.
Kendilerini ‘ateist’, Aleviliği ise ‘din’ olarak yorumlayanların kimlik konusunda ise ‘enternasyonalist’ olduklarını belirttikleri hala hafızalardadır.
Örneğin, sayıları son dönemlerde artarak ortaya çıkan ‘Dersimli(!)’ dernek vb oluşumların da birbirinden farklı ve parçalı duruşları aslında bize bazı ip uçlarını veriyor..
‘Solculu(k)ğun’ tükendiği, Kürt halkının vermiş olduğu mücadele ve öğrettiklerinin bir şekilde kabul görmemesi, buna destek vermenin ‘bedel’ gerektirdiği ve Dersim üzerinde sürdürülen 80 yıllık ‘tertele-soykırımın’ hala devam ettirilmesi ile birlikte geçmişte takılı kafalarda, eskimiş 40 yıllık ideolojilerin hakim kılındığı, içinde‘Dersim’ adının geçtiği ancak toplumsal karşılığı (maalesef) olmayan kurumlar..
Yani diğer bir deyimle ‘Alevicilik’ ve ‘Dersimcilik’in adeta ‘moda’ olduğu bir diaspora süreci yaşanıyor. ‘Dersim’ ve ‘Alevi’, kulağa hoş geliyor, kimlik, kültür vb arayışla bütünleşince ‘ilgi’ odağı oluyor. Elbette Dersimli, kendi kimliğini, kültürel farklılıkları ile birlikte inancını, onurlu duruş ve direnişini yaşamak, yaşatmak istiyor..
Dersim merkez, İlçe, belde ve Köyleri dahil genel nüfusun ise 100 Bin civarında olmakla birlikte Avrupa’da 250.000, dünyanın bir çok bölgesinde değişik sayıda ve nihayet Türkiye sınırları içindeki Dersimlilerle birlikte bu sayının 700-750 veya 800 yüz binlerei bulurken, bu sayının etki alanı ile birlikte 1 Milyon’a ulaşabileceği yorumları yapılmakta..
Her Dersimli ve Alevi elbette kendi kimliği, inancı ve kutsallıklarını yaşama ve yaşatma mücadelesi vermelidir.
‘Birlik’ ancak halklara ve inançlara indirgediğinizde toplumsal karşılık bulur ve anlam kazanır. Salt ‘isimler’ üzerinden bir arada görünmek yetmiyor. Bunun en bariz örneği ‘Avrupa-Dersim Kültür Festivali’ hazırlıkları, programı vb tartışmaları yanı sıra ‘katılım’ olarak görülmektedir.
Avrupa-Diasporası’nın bu durumuna ‘Dersimli’ kurumlar ve yöneticileri kafa yormalı.
Sonuç olarak diasporanın 'parçalı' duruşu, Dersim'e, Dersim'deki 'parçalı' duruş ise diasporayı olumsuz etkiliyor..
Aksi halde insan, ‘yaşanılan İnanç mı, kaybolan kimlik mi, yoksa koca bir coğrafya mı?’ diye sormadan edemiyor.
Not; Bu yazı Dersim gazetesi Temmuz 2017 sayısında yayımlanmıştır..
Bu haber 1113 kere okundu
Bu haberi paylaşın:
UYARI: Konuyla ilgisi bulunmayan, hakaret içeren cümleler veya imalar, inançlara saldırı, şiddete teşvik ve tamamı büyük harfle yazılan yorumlar onaylanmamaktadır.