Adalet Bakanlığı, HDP Eşbaşkanları Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ ile milletvekilleri Selma Irmak, Sırrı Süreyya Önder ve Ertuğrul Kürkçü’nün dokunulmazlıklarının kaldırılması istemiyle hazırlanan fezlekeyi TBMM’ye gönderdi.
Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı 26 Aralık 2015’te iki gün süren Demokratik Toplum Kongresi Olağanüstü Genel Kurulunda özyönetim ilanına sahip çıkmaları nedeniyle HDP Eşbaşkanları ve milletvekilleri hakkında soruşturma başlatmıştı.
Soruşturma “Halkı kin ve düşmanlığa alenen tahrik etmek” suçlamasıyla milletvekilleri hakkında fezleke hazırlayan başsavcılık milletvekillerinin üzerlerine atılı suçların yasal unsurlarının oluştuğu gerekçesiyle Anayasa’nın 83. Maddesine istinaden “dokunulmazlıklarının kaldırılması” talebinde bulundu. Savcılığın başlatmış olduğu bu soruşturma sadece bir prosedür idi, milletvekillerinin dokunulmazlığının kaldırılmasını isteyen asıl kişi Erdoğan’dı. Bunu da her seferinde dile getirerek kendince savcıları göreve çağırıyordu.
Tam 22 yıl önce DEP milletvekillerine yapılanlar bugün HDP milletvekillerine yapılmak isteniyor. Ne olmuştu 22 yıl önce? Polis 4 Mart 1994’de Meclise girip DEP milletvekilleri Leyla Zana, Hatip Dicle, Selim Sadak ve Orhan Doğan’ı zor kullanarak gözaltına almıştı. Rahmetli Orhan Doğan’ın polis otosuna bindirilirken çekilen görüntüler hala hafızalarımızda yerini koruyor.
Dokuz yılı aşkın bir süre cezaevinle kalan kalan Zana, Dicle, Doğan ve Sadak Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne yaptıkları başvuruda Türkiye, toplam 140 bin dolar manevi tazminat ödemeye mahkum edildi.
17 Temmuz 2001 tarihli kararında AİHM, o zamanlar ki DGM’nin tarafsız ve bağımsız olmadığı, karar duruşmasında suçun niteliğinin değiştirilmesine karşın, suçlamanın nitelik ve nedenlerinin sanıklara açık biçimde bildirilmediği ve kendilerine savunma hazırlamak için gerekli zaman ve kolaylık tanınmadığı, ayrıca ifadeleri karara esas alınan iddia şahitlerini duruşmada sorguya çekme ve dinleme imkanı verilmediğini tespit ederek, “adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine” hükmetti.
DEP milletvekillerinin soruşturmaları, yargılanmaları, tutuklanmaları da bir prosedürdü. Onların dokunulmazlığını isteyen asıl kişiler ise dönemin başbakanlarından Tansu Çiller ve yine o dönemin Cumhurbaşkanlarından Süleyman Demirel idi.
22 yıl önce DEP milletvekillerinin tutuklanması Kürt halkının, demokrasi taraftarlarının sesini kesmeye yönelik bir darbeydi.
Kürtlerin sesi kesildi mi? Hayır, aksine daha da gür çıkıyor…
Bugün yine HDP milletvekillerinin dokunulmazlıklarını kaldırarak Kürtlerin meclisteki sesini kesmek istiyorlar. Peki ya milyonların sesini nasıl kesmeyi düşünüyorlar. Aylardır, Cizre’de, Sur’da sivilleri katlederek, tutuklayarak, evlerini yakarak, göçe zorlayarak Kürtleri bitirmek istediler ama bitmedi bitmeyecek de…
Dokunulmazlıklar kaldırılacaksa, tüm vekillerin dokunulmazlığı kaldırılmalı.
Erdoğan, Davutoğlu AKP’nin meclisteki milletvekili sayısına göre halklara karşı, toplumlara karşı suç işliyorlar, bu elbet ilelebet gitmez. Erdoğan’ın işlediği suçlar artık sumen altı edilemiyor, Erdoğan’ı salt dokunulmazlığının kaldırılması bile kurtaramayacak.
Demokrasi, insan hakları ve özgürlüğü, AKP eliyle sürekli yara alıyor ve tarihe kara harflerle geçiyor.
Bugün Saray’ın kararlarıyla antidemokratik ve hukuk dışı uygulamaları sürdürmeleri bizleri demokrasiye ve özgürlüklere sahip çıkma bilincini bir kez daha hatırlatması gerekiyor.