Antik döneme (MÖ. 3000-400) ait coğrafya-tarih kroniklerinde Kürtlerin ve Kürdistan’ın farklı tellafuzları bulunmaktadır. Bunlara verilmesi gereken bir kaç örnek şunlardır: Med (Kürt) aşiretlerinden sözeden Antik çağın coğrafyacı tarih yazarlarından Heredot (MÖ.484-425), Kürtler için “Pacty (Bohti, Botan)“ adını kullanmıştır. Kesenophon (MÖ. 430-355), Anabasis (Onbinlerin Dönüşü/ Seferi- MÖ. 401-400) adlı eserinde; Kürtler için “Kardukhi“ adını zikretmiştir. Roma Cumhurriyetinin (MÖ.509-27) Yunan tarihçisi, coğrafyacı ve filozofu olan Amasya doğumlu Strabon (MÖ. 64-24) Kürtlere; “Cyrti, Go(u)rd, C(k)rity“ adını vermiştir. Farisiler, “Kord/Kurd“ tnımını kullanırken, Orta Çağda (MS. 400-1500), Araplar; yazılı kaynaklarında ve sözlü geleneklerinde Kürtler için “Ekrad“, bununla birlikte Türkler için de “Etrak“ tanımını tellafuz etmişlerdir. Özellikle Kürt Aşiretlerine “El-Aşire Akradi, Taife-i Akradi” yada “Cemaat-i Ekradi” tanımıyla hitap etmişlerdir. Daha sonraları sırasıyla Selçuklular (1038-1157), ve Osmanlılar (1299-1923); Kürtler’i tanımlamada aynı kavramı yani Arapların çoğul olarak kullandıkları (Akrad-Ekrad < Kürt-ler) tanımını olduğu gibi kullanmışlardır.
Arapça yazılmış tarihi kaynaklar incelendiğinde, sosyolojik literatürde “Ekrad < Kürtler” le ilgili bir çok verisel kavramlarla karşılaşılmaktadır. Kaynaklarda, Kürtlerle ilgili tanımlamalarla alakalı olarak elde ettigimiz bazı veriler şunlardır: “Ard’ul Ekrad (Kürtlerin toprakları, ülkesi, Kürdistan). Bilad-ı Ekrad (Kürt yurdu, ülkesi ). Ensabu’l-Ekrad (Kürtlerin Soykütüğü-Kökeni). Yine 1640, 1649-50 ve 55 yıllarında Kürdistan’ı da gezen bir Osmanlı Seyahı olan Evliya Çelebi (1611-1682), altı bin Kürt aşiretinden sözederek, “büyük ülkedir“ dediği bu geniş coğrafyayı “Kürdistan ü Sengistan“ (Kürtler ve taşlar ülkesi) olarak tanıtır. Şimdi de, Alevi ocaklarına ait kroniklerde yer verilen Kürt ve Kürdistan tanımlarına kısaca bir bakalım!
Tac’ul-Alifin Ebu‘l Vefâ-i Kurdinin (925-1017) ögrencileri ve onun sürek ardılları olan Kürt Alevi ocaklarının/Réya/Raa Heqi (10,11.yy.) banilerine ait kroniklerde, sıklıkla Kürt ve Kürdistan tanımları yer alamktadır. Bu gerçeklik, maalesef son yıllara kadar gizlenmişti. Oysa güneşin, balçıkla sıvanmayacağı anlaşıldı ve aradaki perde kaldırıldı. Dersim Réya Heqi İtikatının serçeşmesi olan banilerinin çoğu, yol silsilesiyle İmam Hüseyin‘in (626-680) oğlu, Zeynel Abidin‘den (654-713, ki; anası Şehribanu’dur. Yani ana tarafından Kürtlerin yegenidir) olan ve Ehl-i Beyt içinde İmam sayılmayan İmam Hüseyin’in torunu Zeyd bin Ali Hüseyin’e (698-740) bağlıdırlar. Kendisinin de bir Kürt olması hasebiyle Tacü’l Arifin Es-Seyyidi Ebu’l Vefâ-i Kurdi‘nin (925- 1017/18) hakkında; 1371-76 yılında yazılan menakıbnamesinde sıkca Kürt tabiri geçmektedir. Örnegin eserin muhtelif yerlerinde; Ebu‘l Vefâ-i Kurdi’nin “Kürtçe aksanlı Arapçasıyla alay eden, Kürt olduğu ve Semah döndüğü için Onu hakir gören“ ulema’dan karşıtları olmuştur.
Dersim ocaklarında erken döneme denk gelen bir diğer belge ise; h.400, m. 1010 yılında, yine Ebu‘l Vefâ-i Kurdi’nin Bağdat/Kalmina’daki okulunda eğitim alan Şıx Dilo Belincan‘ın (970-1060) adına yazılan belgesidir. Bu belgede, 43 tane antik Kürt aşiretinin adları zikredilmektedir. Belgenin muhtelif bölümlerinde defalarca “Ekrad < Kürt“ tanımına yer verilmiştir. Yine Elazığ’ın Karakoçan ilçesine bağlı Delikan (Üçbudak) köyünde mekanı bulunan Cemal Abdal ocağının, 1600‘lü yıllarda yenilenen şeceresinde, Şıx Dilo Belincan’ın belgesinde olduğu gibi burada da Kürt/Ekrad aşiretlerine yer verilmiştir.
Malatya ilinin Arguvan ilçesine bağlı Mineyik (Kuyudere) köyünde mekan tutan ve daha sonra Zeynel Abidin ocağı/Ebu‘l Vefâ ocağı adlarıyla da ünlenen bu ocağın şeceresi, 1017 yılında Ebu’l Vefâ’nın okulunda yazılmıştır. 1576 yılında yenilenen bu belgede; “ …Seyyid Ebu‘l Vefâ’nın Meymune isimli annesi de, mübarek oğlu ile beraber Kuzey’de dağlık bir bölge bulunan “Biladi Kürdistan‘a“ (Kürdistan Ülkesi, diyarı) gelmiştir…“ denilmektedir. Sıvas Divriği‘ye bağlı Karageben köyünde Pîrbâd Ocağı bulunmaktadır. Bu ocağın banisi olan Pir Bâd; Ebu’l Vefâ-i Kurdi’nin bir ögrencisidir. İclas belgesi h.446, m.1054 yılında yazılmıştır. Bu belgede 13 Kürt aşiretinin adı yer almaktadır.
Dersim’in Pertek ilçesinin Zeve (Dorutay) köyünde türbesi bulunan Üryan Xızır’ın (Sultan Xıdır, Oriya Xıdır ocağı) 1859 yılında yazılan menakıbnamesinde; “Kürdistan“ tanımı yer almaktadır. Sözkonusu bu belgede; “Üryan Hızır Medine’den gelerek Harput’a yerleşmiştir. Burada bir müddet kaldıktan sonra, Murat ırmağını (-günümüzde Elazığ-Pertek arasında bulunan bugünkü Keban barajı suyu) geçerek, Kürdistan bölgesine gitmiştir..“ İligli belgede; Kürdistan olarak bahsedilen yer, Pertek ve Sağman bölgesidir. Bu bölge; 16.yy. Çemişgezek Sancağında da yine Kürdistan olarak anılmaktadır. Elazığ’ın Bismil ilçesindeki Tabanbükü köyünde mekan tutan Şıx Hasan’ın adına nispet edilen Şıxhesen ocağına ait olan bir belgede, Ekrad/Kürt adı zikredilmiştir. Sözkonusu bu belge, hicri 930/ m. 1523 tarihini taşımaktadır. Türbesi, Isparta’nın Uluğbey (İlegöp) beldesinde bulunan Veli Baba Sultan Menakıbnamesinde, İmam Zeyd evlatları anlatılırken, onların; “Medine’den çıkıp Kürdistan’da, Malatya şehirine geldikleri” bellirtilir.
En son olarak; Abdulbaki Gölpınarlı’ın (1900-1982) hazırladığı “Menakıb-ı Hacı Bektaş-i Veli – Vilayet-name” (-Tavi/ Uzun Firdevsi tarafından yazılış tarihi: 1481-1501) adlı eserinde de iki defa “Kürdistan” adı geçmektedir. Bu eserdeki konumuza bahis olan bilgi, kısaca şöyledir: “Hacı Bektaş Veli’nin (1209-1271); Türkistan’dan Rum ülkesine-Anadolu’ya gelişi anlatılır. Yolda iki aslanla karşılaşır ve Hünkar onları okşuyarak taş eder. (…) O iki aslanın taş olduğu yer Kürdistan’a yakındır…! Hünkar, Kürdistan’da bir kavmin içinde bir müddet eğleşti..” diye bellirtilmektedir. Butün bu tarihsel kodexler, günümüze kadar Alevilerden gizlenmiş gerçekliklerin birer kısa özetine işaret etmektedir.