Türkiye’deki askeri darbe mekaniği ile ilgili iki yeni durum var. Birincisi Hürriyet gazetesinin geçtiğimiz günlerdeki ‘’Karargah rahatsız“ başlıklı haber. İkincisi ise Avrupa Birliği’nin istihbari danışmanlık kuruluşu INTELLIGENCE ANALLSIS CENTRE’nin (EUINTCEN) 15 Temmuz 2016 Askeri Darbe girişimi ile ilgili raporu.
Hürriyet gazetesinin haberine AKP’nin tepkisi aynı gün sabah saatlerinde olmadı. Akşam hatta ertesi gün sert tepkiler verildi. Bu ilginç. Tepkinin gecikmeli verilmesinin iki nedeni olabilir. Birincisi AKP ile Hürriyet gazetesinin ortak algı operasyonu yapıp, ‘’Bakın hala darbe tehlikesi var“ diyerek kendisini mağdur gösterip ‘’Evet“ oylarını artırmak. İkincisi ise olabilecek darbeye karşı 15 Temmuz’daki gibi karşı darbe yapıp, sonra tepki ortaya koymak. Bu gelişme ile 15 Temmuz’daki gelişmeler arasında böylesi bir benzerlik var.
İkincisi AB kurumu olan EUINTCEN raporunda, 15 Temmuz 2016 askeri darbe girişiminde bulunanların Fethullahçı olmadığına dair, belgeli kanıtlar. Bu rapor AKP’yi çok kızdırdı. Çünkü Türkiye’ye dönmeyen üst düzey askerler -ki çoğu NATO’da ya da elçiliklerdeki askeri ateşelik görevinde- kendilerinin kesinlikle Fethullahçı olmadıklarını belgeleriyle ortaya koymaları. Şimdi bu iki gelişme ile birlikte Türkiye’deki 15 Temmuz 2016’da askeri darbe girişimini yeniden ele alalım.
Çünkü Tayyip Erdoğan ve ittifak yaptığı ekip 15 Temmuz darbesini Fethullahçıların yaptığını iddia ediyor. Oysa durum öyle değil. Fethullahçılar darbe içinde yer alsa da öyle belirleyen bir konumda değiller. Keza Türkiye’de darbe ile ilgili tutuklanan, görevden atılan askerlerin hepsine toptan ‘’FETÖ“cü dense de tek tek bakıldığında askerlerin ezici çoğunluğu Fethullahçı değil. Aksine Fethullah Gülen karşıtı görünümünde. Bunu desteklen en önemli kanıt ise 15 Temmuz’dan sonra Türkiye’ye gitmeyen ve Avrupa ülkelerine sığınan NATO’da görevli 354 subay. Ve bu subayların neredeyse tamamı kendilerinin Fethullah Gülenci olmadığını, Tayyip Erdoğan ve AKP karşıtı olduğunu söylüyor. Kemalist, laik olduklarını vurguluyorlar. Türkiye’deki darbeden dolayı tutuklanan çoğu askerin de kendileri gibi olduğunun altını çiziyorlar.
Yani askeri darbenin belirleyeni, öncüsü Tayyip Erdoğan’ın dediği gibi değil. Hatırlayalım; 15 Temmuz günü akşam saatlerinde İstanbul Boğaziçi Köprüsü’nün bir şeridi kapatıldı. Tanklar bir şeritte yer aldı. 15 Temmuz 2016’da saat 22’ye kadar amatör görünümlü bir darbe girişimi vardı. 22:05’ten itibaren savaş uçakları Ankara’da alçak uçuş yaptı. 22:10’da asker ve polisler karşı karşıya geldi. 23:45’te darbe yaptığını söyleyen askerler akridite gazetecilere ‘kontrolün tamamının askerde olduğuna dair“ mailler gönderildi. Ardından sabaha doğru okunması gereken darbe bildirisi, çok amatör bir şekilde gece yarısı 00:15’te TRT’de okundu. Tayyip Erdoğan ve ekibi bu süreye kadar ortalıkta görünmedi. Sonra saat 00:37’de Tayyip Erdoğan cep telefonları ile televizyonlara bağlandı. Devlet binalarının bodrumlarında özel demeçler verdi. Başbakan Binali Yıldırım da aynı şekildeydi.
Bu sürede Birinci Ordu Komutanı Org. Ümit Dündar, açıklama yaparak Tayyip Erdoğan’ın yanında yer aldığını duyurdu. Hatta o gece Türk medyasında Tayyip Erdoğan’ın Genelkurmay Başkanlığı’nı Org. Hulusi Akar’dan alarak birinci ordu komutanına verdiği yönünde haberler geçti. Sonra ortalıkta görünmeyen İçişleri Bakanı Efkan Ala açıklamalar yaptı. Polis milleti silahlandırıp sokağa döktü. İşte ne oldu ise darbecilerin içinde her şey saat 22:00 ile 00:00 arasında oldu. Darbeci askerler ve siyasiler arasında bir bölünme meydana geldi. Yani ‘’darbe içinde darbe“ olmuştu. Kendilerine ‘’Yurtta Sulh Konseyi“ adı veren darbeciler kendi içlerinde bölünüp, bir kısmı Tayyip Erdoğan’la anlaştı. Geriye kalanlar ise 00:45’ten sonra sertleştiler ve çatışma-bombardıman yaptılar. Ancak burada tuhaf olan bir şey var.
Savaş uçakları Erdoğan’ın açıktaki sarayına hiçbir bomba isabet ettiremeyip, Meclisi ise 5 kez bombaladılar. Şimdi askerlerin sarayı ve meclisi bombalayan pilotun Tayyip Erdoğan’ın adamı olduğu yönünde sürekli açıklamalar yapıp duruyorlar. Meclisi Tayyip Erdoğan’ın bombalattığı, bu bombardımanın inandırıcı olabilmesi için sarayın çevresine de bir iki sorti yaptırdığı çokça konuşuluyor. Akla çok yatkın. Keza, 15 Temmuz Darbesi sonrası Tayyip Erdoğan’ın ‘’Meclisi bile bombaladılar“ diyerek çığlık atması çok dikkat çekici. Çünkü Tayyip Erdoğan 7 Haziran 2015 seçimlerinden sonra Meclis iradesini Amed’de, Adana’da, Suruç’ta, Ankara’da zaten bombalatmıştı.
Ve bütün bu olup bitenlerin arasında darbe iddianamelerinin hazırlandığı ve bazı duruşmaların başladığı bugünlerde hala hiçbir asker kendisini Fethullahçı olarak tanımlamadı. Hatta Tayyip Erdoğan’a suikast emrinin bile Genelkurmay Başkanlığı’ndan geldiği yönünde ifadeler var. Ki tutuklu binlerce subayın hala ne yaşadığı ne ifade ettiği de bilinmiyor. Çünkü AKP medyası ve çevresi Erdoğan’ın söylemleri dışında hiçbir şey söylememekte.
Ve son gelişmelere bakalım; Hakan Fidan ile Hulusi Akar 15 Temmuz öncesi bir araya gelmiş 6 saat görüşmüşlerdi. O görüşme yeni ortaya çıkıyor. En önemlisi de Hürriyet’in ‘’Karargah Rahatsız“ manşeti de Hulusi Akar kaynaklı. Ama Hulusi, Tayyip Erdoğan’ın yanında takım elbise ile Pakistan’a gidiyor. Erdoğan ise ‘’o manşetin hesabı verilecek“ diyor. Durum böyle. AKP darbe mekaniğini kendisi için kullanma, darbe mekaniği Erdoğan’ı götürmek için sürekli bir kavgaya tutuşmuş durumda.