Derken, bir yılı daha geride bıraktırk! Geçen yıl, Yeni Özgür Politika gazetemizde (05-01-16) „Sersala we pîroz be! (Kürt Takvimi)“ başılıklı makalemizde; Kürt takvimi bağlamında, eski dünyanın zamâni buluşlarından sözetmiştik. 2017 yılının bu ilk yazısında, yine zaman kavramı ile alakalı olan göksel sırları işfâ edilmiş bazı verileri aktarmaya çalışacağız. Aslında tarihsel geçmişi içinde bütün bu kargaşaların, üç saçayağı var. Bunları; „İktidar/hükmedenler, zaman ve mekanla“ alakalı, eski dünyanın Avestik açıklaması olan „Zruuan/Zruvan/Zurvan“ kavramının hipoztas’ı olarak ele alabiliriz.
İnsanoğlunun hatayında zamanı bellirleyen bazı tarihsel kesitler vardır. Mezopotamyadaki bütün tanrı ve tanrıca tapınakları zaman ayarlı olup ve Güneş (şamaş/şem-gündüz) ile Ay’ın (sin-gece) merkezi noktasal ayarlarıyla inşâ edilmiştir. Zaman olgusu karşısında astronomiyi başlatarak, geliştirenler; yine Mezopotamya‘da ilk uygarlıkları ortaya çıkaran Sümerler olmuştur. Daha sonraları Akadlar, Babiller, Mısırlılar, Asurlar, Elamlar, Gutiler, Hurriler, Hititler, Medler, Persler, ve diğer antik topluluklar, Mezopotamya topraklarında tüm insanlığın uygarlık düzeyine katkılar sunmuşlardır. „Dünya zamanı“ ile, „İlahi zaman“ arasında bir „Göksel zamanın“ olduğunu ve İnsanoğlunun Dünya zamanı; MÖ. 3760 yıllarında başladığına vurgu yapılır. Zira bu zaman dilimi, yazının buluşuyla eşdeğerdir. Yine bilginler tarafından „Tufan olmadan önce dünyada, 432 bin yılın geçtigi“ tartışmaları hep yapılmıştır.
Bir bakıma zamanı sabitleyen takvimi bulan Sümerler; güneşin cevresini 360 derece olarak saptamışlar. 360’ı, 12’ayrı dilimlere bölmüşler. Her dilimi 30 gün olarak hesaplamış ve bu dilimleri de bir Zodyak yıldızı/burcu ile sabitlemişler. Bir günü 24 saate ve bunun 12 saatini gece, 12 saatini ise gündüz olarak tespit etmişler. Daha sonra Mısırlılar bu takvimi geliştirerek „Güneş takvimi“ adıyla kullanmışlar. Akabinde Babiller, bu zamansal takvimde farklı yenilikler ortaya koyarak „Ay takvimi“ ne grçmişler. Mezopotamyanın bu takvimsel bilgileri, aynı zamanda Mayalar ve Aztekler tarafından geliştirilerek kullanıldı.
8.yüzyıldan itibaren kullanılan modern çağın takvimi, Roma İmparatorluğu Julius Sezar (100-44) tarafından „Jülyen takvimi“yle devam ettirildi. Şu an kullanılan Miladi takvim; 4 Ekim 1582 tarihli fermanıyla Papa 13. Gregor tarafından başlatılarak ve Hz. İsa’nın doğumu 1 Ocak, yılın başı olarak günümüze kadar geldi.
Aslında zaman yada vakit kavramı; insanoğlunun manevi hayatında değerli bir yere işaret eder. O yüzden „zaman, her şeyin ilacıdır“ derler! Tüm var olanların birbirilerinin yerini alarak zincirlendikleri sonsuz süredir zaman! Uzaysal boyutu dahi bellirlenmemiş zaman, tarih boyunca daha çok felsefenin ilgi alanıyla birlikte matematik ve fizik çalışmalarının da önemli unsurunu oluşturur. Mezopotamya metinlerinde Zaman, yani Zurvan; Aryenik kültürde bir Primordiyal yaratıcı Tanrı olarak karşımıza çkar. Ateşten nur olarak tavsir edilen iyilik Tanrısı „Ahura Mazda“ ile zulmat (karanlık) dünyasının kötülük Tanrısı „Ehirmen“; Zamanın/Zurvan’ın ikiz çocuklarıdırlar. İnsanoğlunun üzerinde, bu iki güçün amansızca bir mücadelesi/çekişmesi sözkonusudur. Meselâ bu anlatım çerçevesinde Kürt Aleviliginde (İtiqat a Réya/Raa Heqi); Nur (ışık) deryasının iyilik tanrısı Ahura (Xuda) Mazda‘ya yoldaş olmak esastır. Yine inanca göre, zamanla bağlantılı „Zurvan-i“; kötü emelleri olan bir melektir. Onun hışmı, insanı felç eder! İnsanoğlu, yaşamı boyunca bu Zurvani kötü melekten, kendisini korumak için farklı inançsal ulamlar yaratmıştır. Bu vesileyle Kırmancki dilinde “Zurani to de vejiyo < Zurve sana görünsün! Zurvani ve to toro do < Zurvani sana vursun!“ beduaları kullanılır. Zurvan teriminin kökü olan „Zur-i“ aynı dilde „yalan“ anlamına gelmektedir. Bu bağlamda geçmiş zaman için „herşey yalan oldu!“ atasözü kullanılmıştır. Haq yolunda, nur deryasının bilgisini talep eden talipler, zamanın bu Zurvani boyutundan uzak durur. Elindeki var olanla dostluğa yanaşır ve paylaşımcı olur. Bu paylaşımdır ki Onu; yüceltir ve devr-i dâiminde sonsozluğa taşır. Çünkü zaman, ana rahminde; insanoğlunu mayalar, orada can verir, dünyaya getirir, büyütür ve tekrar hakka yürütür. Fakat ne varki asırlardan beri Ortadoğu’da, yani uygarlıkların beşiği olan Mezopotamya’da; Zulmat/karanlık dünyasının kötülük tanrısı Ehirmen’in etkisinde kalan yöneticiler; mazlum halklara ve farklı inanç mensuplarına acı, gözyaşı içinde en ağır bedeller ödetmişlerdir. Bu durum, son yıllarda öyle bir hal aldıki; Anayasasında „hukukun üstünlügü, laiklik“ ve benzeri medeni kavramların göstermelik de olsa halen tedavülde olduğu, Papa 13. Gregor’un geliştirdigi ve dünyaca benimsenen Miladi takvimini de kullanan bir ülkede bile, artık yeni yıl kutlamaları kanlı törenlerle gerçekleştirilmekte. İşte gelinen bu son durak, artık Ehirmen’in farklı yönetici kılığında; mazlum topluluklara göründügü, onlara acımasızca vurduğu yeni bir zaman dilimine işaret etmekte. Ehirmenler karşısında tüm insanlığın birlikte mücadele edecegi ve kazanacağı bir yılın yaşanması dilegiyle, Sersala we pîroz be! Yeni yılınız kutlu olsun!