Bir Alevi öldüren 10 kâfir öldürmüş kadar sevap kazanır.
Alevi’nin-Kızılbaş’ın canı-malı, ırzı ve namusu Müslüman’a helaldir” fetvaları verenlerinin torunları bugünün Cumhurbaşkanı, AKP hükümeti ve onun Diyanet İşleri Bakanlığıdır.
Dünün Şeyhülislam’ı nasıl ki durmadan yayınladığı fetvalarla Alevileri aşağılamış, küçümsemiş ve nefret söylemleri ile ‘katli vacip’ demiş ise bugünde AKP ve onun yandaşları, medyası vs her şeyi ile aynı hızla Alevilere saldırmaktadırlar..
Diyanet İşleri Başkanlığının 84 bin camide okunmasını istediği hutbenin özü ‘Türklüğün nefret söylemi’ üzerine kurgulanmıştır.
Reina katliamı bazı kesimlerin yılbaşı kutlamalarına yönelik nefret söylemi eşliğinde gerçekleşti.
Öyle ki yeni yıla Diyanet İşleri Başkanlığı’nın kutlamaları gayri meşru ilan eden ‘fetvası’ eşliğinde girdik.
Bu nefret söylemi (hutbesi) ayrımcılık ve nefret söylemini besleyecek şekilde hazırlamıştır.
Ülkede “Gazeteciler tek bir tweetleri yada kişişler faceboock paylaşımları nedeniyle tutuklanırken açık nefret söylemi içeren ‘resmi’ görüş ve binlerce tweete tek bir soruşturma açılmıyor.
Reina katliamından önceki ve elbette sonraki ortamı biliyoruz.
Noel Baba’nın kafasına silah dayanan parodilerden bilboardlarda boy boy afişlere kadar apaçık bir nefret söylemi yaygınlaştırıldı.
Türkiye’de 93 yıldır nefret söylemi-hutbelerine mağruz kalan gayri müslimler ve Alevilerdir.
Ancak ırkçı, Faşist, Türk-İslam sentezci TC giderek bu nefret söylemi ve hutbesine müslüman olmayanların yanında Kürtler vd halkları da ekleyerek çemberi büyüttü ve iş geldi ‘Noel Baba’ karşıtlığına kadar vardı..
Henüz Reina katliamının gündüzünde, yani 31.12.2016 günü İstanbul bölgesinde sıkça kesilen elektiriklerden ötürü bazı ırkçı ve nefret söylemci kokuşmuş-kafalar yine kin kusmuştu.
‘Reis, şu elektirikler kesilip-geliyor, bir an evvel gelsin gayri, mum yakıp-söndüre söndüre Alevi olduk’ diyerek Türklüğün ortak nefret söylemini kusuyor şerefsiz.
Apaçık görülüyor ki kutuplaşma ve gerilimi bir yönetim tekniği olarak seçen AKP hükümeti ülkeyi çok daha büyük felaketlere, buna benzer katliamların olağanlaştığı kaosa ve acı evrenine doğru sürüklüyor.
Devletin geleneksel Kürt ve Alevi düşmanlığı üzerine kurduğu AKP-MHP ve CHP ittifakı giderek ülkeyi kaosun eşiğine getirdi.
Erdoğan’ın etrafında oluşan bu “yeni devlet koalisyonu” Irak ve Suriye topraklarını işgal etme ve Kürdün direnişini krmak adına aynı zamanda kendi ipini de çekmeye başladı bile.
Dış ticaret açığı (sadece) Aralık’ta 5.56 milyar dolar olduğu bir Türkiye’den bahsediyoruz yani..
Bu gidişle Erdoğanın, Esad’a ‘Esed’ demeye başlayan nefret söylemi belki yakında yerini yine ‘Esad’ söylemine bırakır ve “Esed” olur yeniden ‘’Esad!?’’
Fakat TC devletinin Kürde ve Aleviye karşı ‘nefret söylemi’ yaklaşımı değişmez, değişmeyecektir.
Sorumluluk üstlenmek, hesap vermeye dönük en ufak işaret yok.
Nefret söylemi sosyal medyada, basılı medyada bütün hızıyla sürüyor.
Akit ve yeni çağ ve milli gazete gibi gazetelerin örneği ortada.
Adeta katliamlar meşrulaştırılıyor.
Bu sosyal medyada devam ediyor.
Bütün bu nefret söylemi ve hutbeleri ise bir sonraki katliamın davetiyesidir.
Dersim Gazetesi için iki hafta önce yazdığım yazının son satırında;
‘Ve Türkiye için asıl tehlike, Hatay-Kilis-Antep hattındaki cihatçı yığınağı olacak.’
Diye belirtmiş idim..
Yanılmışım.
Başkentleri(!) giderek kuşatılan cihatçılar bu gidişle sanki İstanbul’u yada Ankara’yı yarı-gizli başkent edecek..
Çünkü ‘yeni’ Türkiye buna gebe gibi..
Bu durumda ‘yeni’ Türkiye’nin hedefi olan Kürtler ve Aleviler başta olmak üzere bütün ezilenler direniş ve mazlumlar cephesini güçlü kılarak kendi öz savunmalarını almalıdırlar..
02.01.2017