Siz eğer; insanların kentlerini kuşatır, sokaklara çıkmayı yasaklar, bırakalım siyaseti günlük yaşamı insanlara zehir ederseniz sizce o insanlar ne yapar? Ya da siz eğer evlerinin bodrumlarında „su, su“ diye seslenip çığlık atan insanların üzerine benzin döküp, el bombaları ile insanları yakarsanız; sizce o insanların yakınları, o yaşananları gören gençler sizce ne düşünürler?
Siz eğer, her gün onlarca savaş uçağı kaldırır insanların dağlarını, köylerini, kasabalarını bombalarsanız, üzerlerine bomba yağdırdığınız o insanlar sizin hakkınızda ne düşünürler? Siz eğer çatışmalarda yaralı yakaladığınız insanların kafasına kameralar önünde kurşunlar sıkar, canlı canlı uçurumlardan aşağılara atarsanız o insanların yakınları, sevenleri, kendilerine „insanım“ diyenler olan biten hakkında ne düşünürler?
Siz eğer insanları sadece ana dillerini konuştukları, istedikleri siyasi partiye oy verdikleri için gözaltına alır, işkenceden geçirir, hiçbir hukuk-hak tanımadan ve cezaevine koyarsanız, o insanların yakınları sizce ne yapabilir?
Siz eğer 6 milyon seçmenin oyunu alan bir siyasi partinin eşbaşkanlarını, milletvekillerini, belediye başkanlarını, meclis üyelerini istediğiniz siyasetin parçası haline gelmediği için gözaltına alır, zorla cezaevlerine koyar rehin alırsanız, o insanlara oy veren insanların size karşı düşüncesi ne olur?
Siz eğer, bir toplumun bütün kültürel, siyasi, fiziki, ekonomik varlığını tanımaz, konuştukları dili yasaklar, mal varlıklarına el koyarsanız, o insanların sizlerle nasıl bir yaşam ilişkisi kurmasını beklersiniz?
Siz eğer 400 televizyon kanalı, 40 günlük gazete, binlerce internet sitesi, on binlerce tirolle bir halka, onun değerlerine saldırır, onlar hakkında her gün yüzlerce yalan söylerseniz, o insanların size inanacağını mı sanıyorsunuz?
Siz eğer, insanların sizin inancınızdan farklı bir inanca sahip olduğu için sürekli tehdit edilip, katliam tehlikesi altında tutarsanız o insanların size bir saygısının kalacağını mı düşünüyorsunuz?
Sizden bir asker ve polis öldüğünde „vatan-millet-Sakarya“ teranesi ile „vatanın ve milletin bölünmez bütünlüğü“ bağırtısı ile sizin dışınızdaki insanları linç etmeye kalkarsanız sizce o insanlar kendi varlıklarından vazgeçer mi?
Siz eğer, bir genç parkta kendi anadilinde bir şarkı söylediği için bıçaklanıp katledilirse, ekmek parası için kendi topraklarından başka bir toprakta fındık toplayıp, tarlada ve inşaatta çalışıp geldiğinde kaldığı yoksul evini basar „yak yak“ diye tempo tutarsanız, yakılmak üzere olan bir insanın sizin için düşüncesinin „iyi“ mi olduğunu düşünürsünüz?
Siz eğer, bir ülkeyi içindeki insanları ile beraber „yerle yeksan edeceğiz“ diyen bir cumhurbaşkanının sözlerini alkışlarsanız, „yerle yeksan olacaklar“ın sizinle kardeş olabileceğini mi düşünürsünüz?
Siz eğer; bir gecede on binlerce emekçiyi işten atarsanız, o insanların kendi onurlarından vaz mı geçeceğini düşünüyorsunuz?
Siz eğer sizden başka düşündükleri için yazı yazan, haber yapan, televizyonda konuşanları hedef gösterip, sokak ortasında çetelerinize infaz ettirirseniz, o yazıyı yazanlar, haber yapanlar ve televizyonda konuşanların kendi düşüncelerinden vazgeçeceğini, size biat edeceğini mi düşünüyordunuz?
Hadi bırakılım „sizli bizli“ yazmayı konuşmayı da; açık açık konuşalım. Sizden yani kendisini Türk sananlar, Türk devletini kutsayanlar; sizlerden binlerce yıl önce bu topraklarda yaşayan Anadolu, Mezopotamya, Trakya’yı, Kilikya’yı, Lidya’yı yok sayıp, soykırım yaparak bu toprakları alıp kendinize yurt yaptığınızı düşündüğünüzde; bu topraklarda doğup büyüyenlerin başkalaşacağını mı düşünüyordunuz?
Hele Kürdü, Kürdistan’ı yok etmeyi her seferinde başka yöntemlerle devreye koyup, tehcir, tenkil ve tediple Kürtleri yok edeceğinizi mi düşünüyorsunuz?
Seyit Rızaları, Şeyh Saitleri idam ederek, zindanlarda insanları yakarak, sürgünde kurşunlayarak, evlerinin bodrumlarında yakarak, dağlarını bombalayarak, önderlerini tecritte tutup, idamı güncelleştirerek Kürdün diz çökeceğini mi düşündünüz?
Ey diktatör bozuntusu Tayyip Erdoğan, soysuz konuşma ve tehditleri ile İçişleri bakanlığı yapan Süleyman Soylu, ey korkudan kendi düşüncelerini satan Ahmet Hakan ve benzerleri; biliyor musunuz sizin ana diliniz Türkçe’de iki halk deyimi vardır „Rüzgar eken fırtına biçer!“ ve „Gülü seven dikenine katlanır!“ şimdi Türk devleti Kürdistan’da ektiği rüzgarın fırtına ve kasırgaya dönüşüp batıya doğru yol almasının başlangıcıdır yaşadığımız bu günler! Ve Kürtler de özgürlüğü, kendi anadili, ana toprakları Kürdistanı sevdikleri için bütün zulme göğüs gerecek ve başaracak durumdadırlar.
Yani başkalarını öldürürken, yok ederken, bombalarken başkalarının ise kendi özgürlükleri için kendilerini savunmaya başladığında kulağınıza gelen sesler sizi niye şaşırtıyor ki...“ Kan dökmekten vazgeçin ki, kanı dökülenlerin öfkesinin getireceği kasırgadan kendinizi koruyasınız...