Gerçekler susmaz, ne kadar susturulmaya çalışılsa da onlar bir yerlerden süzülür gelir ve yüze tokat gibi çarpar.
Bugün AKP-Saray iktidarı gerçeklerin üzerini örtüp, kendi dikta rejimini sürdüreceğini ve saltanatlarının ebedi olacağını sanıyorlar ama bunun mümkün olmadığını, olamayacağını onlar da görecek, azıcık tarih bilgileri olsaydı zaten bu kadar fütursuzca davranmazlardı.
Bugün halkın televizyonları, radyoları, gazeteleri kapatılıyor. Teknik olarak bunu yapabilme güçleri var, televizyonların ana kumandalarını kapatabilirler fakat kapatılan yayınlar halkın vicdanıdır onu nasıl kapatacaklar?
Şu bir gerçek ki; kapatılan bu yayınlar iktidarın korku ve panik refleksleridir. Her ne kadar AKP-Saray iktidarına çalışan onlarca yayınlar olsa da faşizmin en çok korktuğu özgür basın yayıncılığıdır, yani halkın sesidir.
Hitler’i hatırlayalım. Hitler’in de ilk işi muhalif yayınlar yapan basın-yayın kuruluşlarını kapatmak olmuştu. Hatta ünlü bir hikaye vardır. Gazeteciler Almanlara, “Hitler, Yahudilere bu kadar katliam yaparken, neden sesinizi çıkarmadınız? Neden sustunuz?” diye sorarlar. Almanlar ’da, “Ama gazeteler yazmadı, televizyonlar göstermedi” der. Buradaki mesele görme meselesidir. Elbet Hitler’e bağlı yayın yapan gazeteler, televizyonlar bunları göstermemiş olabilir ama insanların diri diri yakıldığı bir durumda “görmedik, duymadık” demek saflık olmuyor. İşine gelmemek oluyor.
Yarın bir gün, Türkiye’de de yaşanan tüm katliamlar karşısında “görmedik, duymadık, medya göstermedi” diyenler olabilir. Onlara şunu hatırlatmak da fayda var. Hitler neden muhalif yayın yapan gazete ve televizyonları kapattı? Nedeni çok açık, daha çok katliam yapabilmek için? O zamanın Hitler medyası da buna çanak tuttu tıpkı bugünkü iktidara çanak tutan medya gibi.
Özgür basın geleneğinden gelen yayınlar tam da bunları anlatıyor. Halkın alın terini ceplerine nasıl indirdiklerini, kendilerinden olmayan insanları nasıl tutuklayıp, işkencelerden geçirdiklerini, Kürdistan’da insanları nasıl diri diri yaktıklarını.
Bu elbet iktidarın işine gelmez ve elindeki tüm imkanları kullanarak her türlü baskı ve zulmü yapacak. Peki, buna sessiz kalanlar? Kapatılan bu kadar televizyon, gazete, radyo karşısında “yahu neden bu yayınları kapatıyorsunuz?” diye soran bir halk, bir muhalefet yoksa zaten geçmiş ola.
Bu arada Türkiye’yi anladık da Fransa’ya ne oluyor? Fransa’da da mı OHAL var, Kanun Hükmünde Kararnameler var, faşizm var? Vardı da bizim mi haberimiz yok. Med-Nuçe TV’yi kapatmaları karşılığında ne aldılar Türkiye’den? Oysa Med-Nuçe televizyonu bugün insanlık düşmanı IŞİD’e karşı yayınlar yapıyor.
CHP neden sessiz? Ne karşılığında bu sessizlik? Burada sadece kapatılan televizyonlar, radyolar değil, Alevilerin sesi, çocukların sesi, işçilerin sesi, azınlıkların sesi, Kürtlerin sesi, solcuların sesi, kadınların sesi de kapatılmak isteniyor… Bu durum, yeni katliamlar olacağının, yeni saldırılar olacağının da işareti. Hitler nasıl zamanında kendisine yakın durmayan basını susturup katliamlarına yeni katliamlar ekledi, yarın Türkiye’de de yeni katliamların olacağının işaretidir.
Hatırlayalım, Hitler II.Dünya Savaşı’nda milyonlarca Yahudi’yi ölüm kamplarına göndermeden önce provasını, iktidara geldiği 1933 yılında komünistler, sosyal demokratlar, sendikacılar, eşcinseller üzerinde yaptı.
Alman Papaz Martin Niemöller’in ünlü sözünü hatırlamakta fayda var, “Naziler önce komünistleri götürürken sesimi çıkarmadım, evet, ben bir komünist değildim. Sosyal demokratları hapsettiklerinde sesimi çıkarmadım, evet, bir sosyal demokrat değildim. Sendikacıları almaya geldiklerinde sustum, evet, ben bir sendikacı değildim. Benim için geldiklerinde ise buna karşı çıkabilecek kimse kalmamıştı”.
Velhasıl AKP-Saray medyası kapatılan televizyonlar, radyolar için, “terör uzantısı televizyonlar kapatıldı” diye manşetler atsa da durum hiç de öyle değil. Sessizlik öldürür. Yarın sıranın kime geleceğinin garantisini kim verebilir? Her şey bu kadar açıkken, yarın bir gün olacak katliamlar için, “duymadık, görmedik, basın yazmadı” diyebilir miyiz?