Dağ ve vadilerde, adliyelerden okullara, askeriyeden sağlığa ve yaşama dair ne var ise her alanda ‘Ulu Önder’e ait olduğu var sayılan sözleri görebilmek, okuyabilmek mümkündür..
Peki esas olarak bu sözler nerede ve ne zaman, kimlere karşı kullanılmıştır?
‘Tek devlet, tek ulus, tek din, tek dil ve tek bayrak’ ilkesi(zliği) ile halkların ve inançların inkarı, imhası ve yok edilmesi üzerine kurulmuş Türkiye Cumhuriyeti (TC) devleti kurulduğundan günümüze, atalarından miras aldığı ırkçı deyimleri hala kullanmaktadır..
Bu açıdan Erdoğan ve AKP’nin sıkça; ‘Biz Osmanlı torunlarıyız, Osmanlının mirasçılarıyız ama eğer Atatürk yaşasaydı oda bizim gibi yapardı’ belirlemesi bir bakıma anlaşılırdır..
Atatürke ait olan, hedefinde ise Kürt ve Aleviler olan bu ırkçı, şöven, türk-islam sentezci söylemler ise bugün AKP ve Erdoğan iktidarı tarafından halklarımız ve inançlarımıza adeta kan kusturmaktadır.
Osmanlı imparatorluğunun dağılıp-yıkılması sonucunda hilafet sistemi zaten ortadan kalkmıştır.
Oysa ‘Atatürk Devrimleri’ aldatmacası altında, zaten kendiliğinden ortadan kalkan hilafet sistemini sanki devrim yapılmışçasına sözde kaldırıp yerine ‘laik’liği getirmiş havası estirilmiştir.
Şimdiki diyaneti ve onun işleyiş tarzını ise yine Mustafa Kemal Atatürkün ve partisi Cumhuriyet Halk Fırkası (CHF) kurduğu bilinmektedir.
Diğer yandan Atatürk, Kastamonu'da 30 Ağustos 1925'te söylediği bir nutukta türbelerin, tekkelerin ve zaviyelerin kapatılmasının ve tarikatların kaldırılmasının işaretini vermiştir.
Kanun, bütün tarikatlarla birlikte, şeyhlik, dervişlik, müritlik, dedelik, seyitlik, çelebilik, babalık, emirlik, halifelik vb eylem, unvan ve sıfatların kullanılmasını, bunlara ait hizmetlerin yapılmasını ve bu unvanlarla ilgili elbise giyilmesini de yasaklamıştır.
Buradaki ‘Seyidlik’ belirlemesi Alevi toplumu için ayrı bir önem arz etmektedir..
Atatürk, ‘Arkadaşlar, efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, seyidler, müritler, meczuplar memleketi olamaz.’ diyerek kimleri kast etmiştir?
‘Şeyhler, Dervişler ve Seyidler’ kimlerdir, hangi ulusu yada inancı temsil ederler?
Biliniyorki Kürdistan ve Anadolu’da ‘derviş veya şeyh’ diye hitap edilen yada kendilerini böyle tanıtan, toplumdaki farklı inançların önderleri, temsilcileri idiler.
Bunların (derviş-şeyh, seyid) Kürdistan ve Anadoluda elbette toplumsal karşılığı var idi.
Her ne kadar işin içinne Osmanlı-üç kağıtçılı girerek Aleviliği ve Alevileri birbirinden ayırma, koparma yada kendine (saraya) bağlama kapsamında olsa da Alevi toplumu için Seyidlerin yeri, önemi ve işlevi bellidir.
Dervişler için ise denilir ki; Dost, düşman, herkesi güler yüz ve tatlı dil ile karşılar, hiç kimse ile münakaşa etmez. Herkesin özrünü kabul eder. Dervişlik kılık kıyafet işi değildir ve herkse derviş olamaz.
Onun için:
‘’Dervişlik olsaydı tac ile hırka,
Biz dahi alırdık otuza kırka’’
İşte, ‘Atatürk diyorki’ diye yukarıda bir kaç örnekle vermeye çalıştığımız bu ‘önemli’ sözleri, kelime yada vurgulamaları aslında Kürdün ve Alevini hem kimlik ve hemde inançları baz alınarak söylenmiştir.
Zaten bu söylemlerle birlikte 1920’ler de başlayan Koçgiri kıyımı, sonrasında Şehy Said, Ağrı-Zilan ve nihayet Dersim soykırımı yukarıdaki sözlerin içini doldurmak için hayata geçirilmiştir.
Bu vb sözler kaldıki başta Ermeniler olmak üzere, Ezidi, Asuri-Süryani, Rum vb ‘gayrı müslim’ halk ve inançların ‘katli vacip’ olmasınında önünü açagelmiştir. İttihat terakki, jön türkler yada Talat-Enver paşa’lı yıllara baktığımızda görülecektir ki Mustafa Kemal Atatürkün deyimleri vs hepsi ırkçııdır.
6-7 Eylül, Rumların mallarının, ev ve iş yerlerinin yağmalanması yine bu ırkçı deyimlerde gizlidir.
Kızılbaş, Kürt Alevilerin ev ve işyerlerinin yağmalanması, kundaklanması yine aynı şöven, ırkçı söylemlerden güç ve haz alarak yapılmıştır.
Maraş, Çorum, Sivas-Madımak, Gazi vb merkezlerde Alevilerin yakılıp-yıkılmasının köklerinde bu ırkçı, islamcı ve türkçü deyimlerin pratiği vardır.
Dolayısı ile Mustafa Kemal Atatürk, belki de Yavuz’la birlikte en büyük Kızılbaş-Alevi kıyımcısıdır..
Bu durumda bize de ‘Ulu Önder Atatürk’ yerine ‘’Ulu Öldürücünüz Mustafa Kemal Atatürk’’ deyimi kullanma hakkı doğmuştur sanırım..
Bu durumda kimse de kalkıp, ‘AKP vd partileri, din tüccarlarını, mollaları neden eleştirmiyorsun?’ diye yeltenmesin..
Çünkü o zamanki (Atatürk vve tek parti iktidarı CHP dönemde) sistem de AKP ve Erdoğan zihniyeti de var idi..
Nasıl ki günümüz AKP-Erdoğan sisteminde CHP ve Atatürkün ollduğu gibi..
Karşılaştırma yapmak serbest..
Ancak objektif olsun..
Koçgiri’ye, Dersim vb Kürt Kızılbaş Alevi merkezlerine bakılırsa görüleceği gibi, Roboski, Gezi, Suruç, Ankara vb yerlere bakıldığında ise korkunç benzerlik gözler önüne serilecektir..
Kemalistlerde, dincilerde, ulusalcılarda hepsi, hepimiz yakagelmişlerdir..
Dün onlardı, bugün Erdoğan-AKP ve İŞİD yarın ise bir başka ismle karşımıza çıkacak ve yine aynı yol yöntemlerle bizlere saldıracaklardır..
Çünkü söylem ve pratik birliği içindedirler..
Öyle ise hep beraber 'yek vücut' olmaya..
Anlayana sivri sinek, anlamayana davul zurna..
08.07.2016