Gidişat AKP için çok korkutucu. Birleşmiş Milletler’in en üst düzey insan hakları yetkilisi Zeyd Raad El-Hüseyin, 20 Ocak günü Cizîr’de cenazeleri almak için giden sivillere yönelik saldırı için “son derece şok edici” dedi. Yazılı bir açıklama yapan Zeyd Raad El-Hüseyin, saldırının soruşturulmasını istedi. Bu çağrılar ve hatta yaptırımlar giderek artacak. AKP, Tayyip Erdoğan öyle istediği gibi at koşturamayacağını, Kürtleri katlederek iktidarda kalacağını sanıyorsa büyük yanılacaktır. Dünyadaki tipik bir tepki bu. Kürtler zaten artık AKP ve Tayyip Erdoğan’ın ismini duymak istemiyor.
AKP içinde olanlar ise olabilecek gelişmelerin de karakterini gösteriyor: Bülent Arınç ve Hüseyin Çelik AKP’nin kurucularındandı. Tayyip Erdoğan’ın en büyük destekçilerindendiler. Sadullah Ergin de Erdoğan’ın gözbebeği gibi koruduğu isimlerdendi. Abdullah Gül de makul AKP’lilerden sayılırdı. Ama Tayyip Erdoğan, vantuz gibi etrafındaki her şeyi yutuyor, kendisini merkeze alıyor ve kendisine ‘hizmet ve biat” etmeyeni tasfiye eden bir karakterde olduğu için her dönem birilerinin kellesini götürüyor.
Tayyip Erdoğan “zor zamanlarında” herkese sarılır, onlara duyduğu ihtiyacı ise iktidar rantını ve koltuk dağıtarak gidermeye çalışır. AKP’nin gelişim seyrini iyi görmek için sadece Tayyip Erdoğan’a bakmakta fayda var.
7 Haziran 2015 seçimlerinden sonra Tayyip Erdoğan’ın kendisini ayakta tutmak için Kürtlere topyekün savaş ilan edip sürdürmek istemesi, AKP’nin intiharı anlamını taşıyordu. Son altı ayda yüzlerce sivil. Asker polis ve direnişçi yaşamını yitirdi. Erdoğan ve ekibi bunu “devletin bekaası“ için yaşanan tehlike olarak gerekçelendirdi. İnfazlara devam için mülki idare amirleri, kolluk güçlerine vaadlerde bulundu. Ama her yiten can için hem Kürtlerde hem de Türkiye’de giderek öfke büyüyor. Kürtlerin kazanımlarının Türk devleti için tehdit olduğu tezi ile Erdoğan ve ekibi Türkiye toplumunu “ikna” ettiğini ikna edemediğini ise korku ile bastırdığını sanıyor.
Ama görünen o ki AKP mahallesinde artık temel sarsılmaya başlamış durumda. Her ne kadar Tayyip Erdoğan kendisine bağlı ekibi saraya çekip, AKP içinde de kilit noktalarda konumlandırsa da Kürt meselesi üzerinden gelinen aşama AKP içinde bir hesaplaşmayı zorunlu kılıyor. Bülent Arınç, Hüseyin Çelik’in açıklamaları, Abdullah Gül’ün uzatmalı suskunluğu, Sadullah Ergin vb’lerinin utangaç “isyanı” farklı bir durumu işaret ediyor.
Erdoğan yeni yetme gazeteci, ekonomist, kariyer edinmek isteyen akademisyenleri etrafında toplayarak ekip kurduğunu, TSK ve Ergenekoncularla da ittifak yaparak işleri yürüteceğini sanıyor. Ama hem Erdoğan’ın etrafındakiler hem ittifak yaptığı TSK ve Ergenekoncularla da fazla yürüyümeyeceğini zaman gösterecek. Bu durum Tayyip Erdoğan ile Fethullah Gülen arasındaki çelişkilerin başladığı döneme benzese de bileşenlerin karakteri biraz farklı biraz da sürecin özelliği ile değişim gösterse de önce AKP’nin içinde bir yarılma, daha sonra ittifak yaptığı güçlerle çelişki ve çatışma yaşayacağı çok uzak bir olasılık değildir.
Cizre ve Sur’da somutlanan direnişin karakteri kesinlikle AKP’yi sert bir iç tartışmaya çekiyor. Asker ve polis için yargılanma olasılığı belirdikçe Erdoğan’ı terk etme vakaları daha da fazlalılaşacaktır.
Siz bakmayın AKP medyasının özel savaş yayınlarına. Hele Abdulkadir Selvi’nin sürekli karmaşa yaratan, İmralı üzerindeki spekülasyonlarına. Durum istedikleri gibi gitmiyor. Kürtlerin direnişi daha fazla sertleşme karakteri kazanıyor. Şu ana kadar savunma savaşı veren Kürtler, yapılan saldırıların intikamını sormaya, özgürlük alanlarını genişletmeye ve Tayyip Erdoğan ile nihai hesaplaşmaya hazırlanıyor.
Baharın kokusu topraktan tütmeye başlayınca, Tayyip Erdoğan’ın sarayının ruh hali buhar olacak...