Erdoğan, Cumhurbaşkanı olarak, ‘meşruiyeti’ni kaybetmiştir.
Artık meşru değildir!
Anayasayı, yasaları bu kadar hiçe sayan, çiğneyen, TBMM kürsüsünden kendi ettiği yemine sadık kalmayan bir cumhurbaşkanı meşru olamaz.
Buna karşı direnmek ise suç değil haktır.
Korkmayın!
Erdoğan’ın meşruiyetini kaybettiğini haykırın.
Meşru olmayan bir cumhurbaşkanına karşı direnmek, tekrarlıyorum, ‘suç değil hak’tır.
Bugün bir darbe sürecindeyiz.
Bunun adı ‘Erdoğan darbesi’dir. Başlangıç noktası Gezi direnişindeki kopuş ve özellikle ‘17-25 Aralık’tır.
Son nokta ise Davutoğlu’nun tasfiyesidir.
Can Dündar’a silahlı saldırı ise darbe sürecinde yeni bir aşamanın işaret fişeğidir:
Suikastlar, siyasi cinayetler…
17-25 Aralık 2013’te, yolsuzluk ve rüşvet dosyaları ortaya çıkınca…
Milyon dolarlar yatak odalarından, ayakkabı kutularından ortalığa saçılınca…
ABD’de yargılanmaya başlayan Reza Zarrab’la bazı bakanların rüşvet ilişkileri gözler önüne serilince…
Erdoğan darbe düğmesine bastı.
Paralel darbe yaygarasıyla kendi darbesini yapmaya koyuldu.
Türkiye’nin önünde utanç verici, kapkara hukuksuzluğun dalga dalga yayıldığı bir dönem açıldı.
Erdoğan, yolsuzluk ve rüşvet dosyalarını telaş içinde kapatmaya koyuldu.
Kendisi gibi düşünmeyenleri hain, terörist, vatan haini ilan etmeye başladı.
Bu bir gazeteci olabilirdi.
Akademisyen olabilirdi.
Merkez Bankası Başkanı olabilirdi.
Anayasa Mahkemesi Başkanı olabilirdi.
TÜSİAD Başkanı olabilirdi.
Hiç farketmiyordu Erdoğan için.
Kendisinden farklı mı düşünüyor, kendisine itiraz mı ediyor, biat mı etmiyor, çatlak ses mi çıkarıyor, o zaman o teröristde olabilirdi, vatan haini de…
Böylece kendini mahkemelerde, hapishanelerde bulabilir ya da silahlı, silahsız saldırıların hedefi olabilirdi.
t24.com.tr