Birçok çevre gibi Aleviler de Türk derin devletinin önemli elemanlarından Sedat Peker’in Aleviler üzerinden verdiği mesajları, konuşuyor, anlamaya çalışıyor. Peker’in en çok dikkat çeken sözleriyse doğal olarak ‘Mehmet Ağar’a bağlı güçler Alevi cemevlerini basıp katliam yapacak’ açıklaması oldu.
Yıllarca Türk devletinin sivil kanadında görev almış, gizli, kirli işler yapmış birinin, Alevileri sıkça dilendirmesi, çoğu olumlu denilebilecek sözlerle ‘anması’, benzer bir mantıkla Kürtlerden ve Kürt sorunundan bahsetmesi tesadüf, laf yerine otursun mealinde olmuyor. Peker’in bu konuşmalarını, kimi Alevilerin, liberallerin ve laik Kemalistlerin ‘suç örgütü liderinin sözleri’ diyerek küçümsemesi de doğru değildir.
Türk devleti ilk günden itibaren, Kürtleri ve Alevileri içerdeki temel tehlike, yıkıcı, düşman ve dış güçlerin ‘piyonu’ olarak tanımlamıştır. Türkiye sosyalist hareketini de bu cephe içine yerleştirmiştir. Türk İslam sentezi, Türk devletinin resmi ideolojisidir. Bu ideolojiye göre eğitilen takım elbiseli, üniformalı, resmi görevliler, yetkililer, bu mantığı hukukla pratikleştirebilecek ve politik alanda da daha esnek yöntemlerle uygulayacak bir zihniyetle yetiştirilirler. Ancak Türk devletinin resmi diliyle hukuk dışı güçler denilen devletin sivil, kontrgerilla elemanlarınaysa, Kürt, Alevi ve sosyalistler, tam olarak düşman, yıkıcı, mutlaka tasfiye edilmesi gereken kesimler olarak kavratılır. Çünkü devletin sivil ve kontrgerilla ayağı, militan, eylemci, devletin açıktan yapması halinde içerde ve dışarıda devleti zora sokacak eylemler için yetiştirilirler. Bunların zihniyetinde Aleviler, Kürtler, sosyalistler, Hristiyanlar kısacası Türk ve Hanefi Sünni Müslüman olmayan herkes, günü geldiğinde ve hukuk ile çalışan devletin istediği zamanda yok edilmesi gerekenlerdir. Bunlar Kürtleri ayrı halk, Alevileri Türk inançlarına sahip olmayan toplum olarak bilirler. Kürtlere karşı ya Türk olun ya ölün, Alevilere karşı da ya Müslüman olun ya ölün zihniyetiyle görevlendirilirler.
Peker, devletin sivil, kontrgerilla ayağının önemli bir elemanıdır. Yöneticilik yapacak kadar iyi yetiştirilmiş, işinde yetenekli bir kişi olduğu da anlaşılmaktadır. Erdoğan-Bahçeli rejiminin Kürdistan özgürlük mücadelesi karşısında beklediği başarıyı elde edememesi, Türkiye'de de muhalefeti tam bastıramaması, liderlik ettikleri gruplar içinde çelişkilere yol açmıştır. Bu çelişkilerin, iktidar paylaşımı, mevki, maddiyat ve para odaklı yaşandığı açığa çıkmıştır. Çelişki derinleştikçe, rejimi oluşturan resmi ve gayri resmi odaklar arasındaki mücadeleye dönüşmüştür. Bir ara cümle olarak belirtmek isterim ki, Peker’e mafya ya da suç örgütü lideri denilmesi tam olarak doğru değildir. Erdoğan ile görüşmüş, ondan talimat almış, tüm başbakanlarla bir araya gelmiş, bakanlarla çalışmış, MİT bilgisi ve onayı dahilinde gizli ve kirli işler yapmış biri neden mafya ya da suç örgüt lideri olsun ki. Bu ifadeyle, ‘Erdoğan-Bahçeli rejimiyle birlikte Türk devletinin hukukla çalışan ayağı tümüyle sivil-kontrgerilla ayağına dahil oldu ona dönüştü’ denilmek isteniyorsa doğru olur. Ancak devleti ve rejimi ayrı, Peker’i ayrı isimlendirmek, Türk İslam sentezine dayanan Türk devletini ve rejimini yanlış tanımak olur.
Peker’in Alevi ve Kürtleri isim vererek dilendirmesi, bu kesimden örneklerle önemli bazı kişilikleri ve olayları hatırlatması, içinde bulunduğu durumla ilgilidir. Peker resmi devletin bilincine yerleştirdiklerini ifşa ediyor. Rejim içi çelişkilerde tasfiye edilen dar bir gurubun lideri olduğu için, ‘ben o kadar çalıştım, beni çalıştırdınız, neden şimdi beni suçluyorsunuz’ diyerek tasfiye edilmiş olmasını anlamaya çalışıyor. Tasfiye edilmiş olduğunu gördükçe, geçmişte yaptıklarının boş ve anlamsız olduğunu ve kandırılıp kullanıldığını daha iyi anlamaya başlıyor. Devletin bu ekibinde yer alanlar Aleviler, Kürtler ve solcular üzerine devletin resmi ideolojisi ve argümanlarıyla kandırılıp düşmanlaştırılırlar. Peker bunu şimdi daha iyi gördüğü için devlet adına yaptıklarına ‘kandırıldık ve kullanıldık’ demeye çalışıyor. Benzer bir itirafı daha önce Muhsin Yazıcıoğlu da yapmıştı. Peker, kandırılıp kullanılmasına neden olan resmi ideolojinin yanlışlığını gördükçe, Aleviler ve Kürtler hakkında olumlu konuşmaya başlamıştır. Kendisine verilenlerin yalan olduğunu daha iyi görmeye başladığı için Alevilerden ve Kürtlerden özür dilercesine konuşmaktadır. Kendisi gibi olanlara ‘vatan, millet, devlet’ diyenlerin ceplerini doldurduğunu, bunlara aldanmamalarını söylüyor. ‘Temiz Türk milleti, inançlı Türklük’ diyenlerin kirli ve dinsiz olduğunu söylüyor. Devletin resmi kanadının çıkarları için Kürtlere ve Alevilere saldırdığını, bunun için Kürtler ve Aleviler hakkında söylenenlerin uydurma, yalan olduğunu, bunu hırsızlık ve talan yapanların çıkarları için bize anlattığını itiraf ediyor.
Bu nedenlerle, Peker’in konuşmalarından anlaşılması gereken en önemli nokta, Türk devletinin Aleviler için elemanlarına ne anlattığının görülmesidir. Onları Alevilere karşı nasıl motive ettiğinin iyi anlaşılmasıdır.
Alevilerin, Türk İslam sentezli devlet zihniyetini ve siyasetini tanıma sorunu devam ediyor. Alevilerin çoğu, Türk İslam sentezi denilince, AKP gibi dinci parti ve siyasileri, cemaat ve kişileri anlamaktadır. Oysaki en büyük Türk İslam sentezi partisi halen de CHP’dir. CHP’nin AKP’den farkı, dini gölgeye çekip, ulusallığı öne çıkarması, devletin kural ve hukukla çalışan ayağını öne çıkarmasıdır. Yani devletin sivil-kontrgerilla ayağını kontrollü kullanmasıdır. 1960’lardan sonra yaşanan Alevi katliamlarında CHP çizgisindeki siyasettin ve ordunun rolü yeterince anlaşılırsa, bu gerçek çok daha iyi görmüş olurlar. Alevilerin neden Kemalist devlet döneminde Koçgiri, Dersim, Çorum, Malatya, Maraş, Gazi ve Sivas’ta katledildiğini de bir daha olmayacak biçimde anlamış olurlar. Böylece milliyetçi-ulusalcı olup dini gölgeye çeken laiklerle, ulusçuluğu gölgeye çekip dini gün yüzüne çıkaran Türk İslam sentezciler arasındaki iktidar kavgasının kurbanı olmaktan da kurtulurlar. Türkiye demokratikleşmeden rahat edemeyeceklerini daha derin görür ve daha mücadeleci olurlar. CHP çizgisindeki resmi devlet, Alevi mücadelesinin Türkiye'nin demokratikleşmesinde etkili olduğunu iyi bildiğinden, Peker’in açıklamalarından sonra Alevilerin eyleme geçmemesi için ‘uygun dile’ uyardı.
Cihan Eren / Y.Özgür Politika