CHP, cumhuriyet rejimine dayalı Türk ulus devletinin kurucu partisidir. Cumhuriyetin tüm kurumlarında ruhu vardır. Çünkü CHP bir zihniyet ve ideolojidir. Uzun süredir iktidar olmaması önemli değildir. İktidara gelen tüm partilerin anası olduğu için ruhunu onlar aracılığıyla pratikleştirmektedir. Erdoğan'ı iktidara getirenin Deniz Baykal liderliğindeki CHP politikası olduğunu hatırlarsak, mevcut faşist ve dinci Türk rejimine yol açan ve destek sunanın da CHP olduğu rahatlıkla görülecektir. Kaldı ki ister AKP’nin kendi başına ister MHP ile ortak aldığı tüm stratejik kararların altında da CHP’nin imzası vardır. Bu bile tek başına CHP’nin Türk ulus devletinin her biçiminin koruyanı ve kollayanı olduğunu açıkça göstermektedir.
Türkiye'de demokratik değişimin önünde, ‘devleti ve cumhuriyeti ben kurdum sonsuza kadar yaşatmak da benim görevimdir’ zihniyetine, ideolojisine sahip CHP asıl engeldir. Unutmayalım ki bugün Erdoğan ve Bahçeli’nin dillendirdiği siyasettin tüm ilkelerini icat eden, resmi ideoloji haline getiren, değişmez doğrular diyerek kanunlaştıran akıl da CHP’dir. Alevi ve Kürt inkarı bu politikanın en temel iki alanıdır. Yani bugün Aleviler İslamlaşmalı, Kürtler Türkleşmeli diyen Erdoğan, Bahçeli ve tüm şürekâsı bu aklı CHP okulundan edinmiştir.
CHP okulu kapanmamıştır. O okulda ders verilmeye devam edilmektedir. Bir TV programında milletvekili sıfatıyla Deniz Baykal, Erdoğan'ın Suriye politikasının arkasında durduğunu, bu politikanın devlet politikası olduğunu, sadece Erdoğan ve AKP’ye mal etmenin yanlış ve zararlı sonuçlar doğuracağını açıklamıştı. CHP, Türk ordusunun Kürdistan’daki tüm işgal tezkerelerine amasız, fakatsız destek vermeyi sürdürmektedir. Kılıçdaroğlu Efrîn’de Türk ordusunun yağmacı, tecavüzcü çetelerle birlikte yaptığı Kürt soykırımına ‘iyi şeyler oluyor’ demiştir. CHP Aydın Büyükşehir Belediye Başkanı Çerçioğlu, Rojava'da Kürt çocuklarını ve kadınlarını katleden füzelere adını yazdırabilmişti. Sadece bu örnekler bile, CHP’nin aklı ve duruşuyla, ideolojisi ve politikasıyla ne olduğunu göstermeye yeterlidir.
Bugün CHP'nin kimi söylemleriyle biraz solda, emekten ve bazen de Alevi ve Kürtlerden yanaymış gibi görünmesinin nedeni, AKP-MHP rejiminin kapkara faşist uygulamalarından ötürüdür. Bu söylemlere inanmak saflık olur. Şayet CHP'nin merkezinde dolaşan faşist bir ruh olmamış olsaydı, Erdoğan gibi ne olduğu beli olmayacak kadar karanlık bir faşistin kendilerine faşist demesine öyle bir tepki verirdi ki bir daha böyle bir sözü ağızına almaya cesaret edemezdi.
CHP’nin demokrasi önünde engel olduğunun çarpıcı göstergelerinden birini de Selahattin Demirtaş’a dönük yaklaşımında görmek mümkündür. CHP’nin Demirtaş’a sahip çıkıyormuş gibi davranması, beyaz Türk faşist taktiğidir. Egemen Türk aklının Kürtlere bakış açısının tezahürüdür. CHP, Selahattin Demirtaş’ı etkileyebileceğini düşünüyor. Bu numaralarla Demirtaş’a sempati duyan Kürtlere ve Alevilere mesaj vermeye çalışıyor. Bu politikayı CHP’ye yakın kimi gazetecilerin konuşmalarından yazılarından da anlıyoruz. Bu cenah ‘Kürt özgürlük hareketi Demirtaş’ı dışlamış, CHP sahipleniyor, AKP’lilere sizde sahiplenin’ diyor. Kürtleri bir hiç gören bu egemen Türk aklının değişmeyen temel taktiklerinden biri de ‘Kürt’ü öldürelim, cenaze törenine karalar içinde gidelim, ağladığımızı Kürtlere gösterelim’ şeklindedir.
Oysaki sayın Demirtaş başta olmak üzere, seçilmiş Kürt yurtseverlerinin tümünü tutuklatan malum yasaya CHP imza atmamış olsaydı bu sonuçlar ortaya çıkmazdı. Bu nedenle CHP’nin, Demirtaş ziyaretleri, AKP-MHP’ye AİHM kararını uygula çağrısı tam bir ikiyüzlülüktür, faşistliğini gizlemedir. Hiledir. CHP belirttiğimiz gibi değilse cesaretle çıkıp ‘anayasaya aykırı da olsa dokunulmazlıkların kaldırılmasına destek vereceğiz’ kararını aldıranların kim olduğunu açıklamalıdır. Bu karara neden destek verdiğini ya da bu karara destek verin diyenlerin kendilerine ne vadettiğini itiraf edip halka özeleştiri yapmalıdır. Akabinde şimdiye kadar AKP-MHP faşizmine koltuk değneğiydik bundan sonra demokrasi cephesinde olacağız demelidir. Demokratlaştığını, milliyetçi değil yurtsever olduğunu, Kürt ve Alevi inkarcılığından vazgeçtiğini ancak böyle kanıtlayabilir.
CHP egemen Türklerin tekçi faşist ulus devletimiz değişir ya da yıkılırsa her şeyimizi kaybederiz korkusunun hem yaratıcısı hem de en derin yaşayanıdır. CHP merkezinde politika belirleyici konumdaki kimi gurupların faşistliği, Türkiye demokrasi güçlerinin ve mücadelesinin önünde de temel engeldir. Bu faşist merkezi yapı, söylemleri ve eylemleriyle Türkiye demokrasi güçlerini yönlendirerek eylemsizliğe çekmektedir. Demokratik sivil toplum kurum ve kuruluşları, Alevi örgütleri gibi toplumsal yapıları bin bir taktikle pasifize ederek dolaylı da olsa AKP-MHP ile uzaklaştırmaktadır. Cesaretlerini kırmaktadır. Bu duruş, CHP’de politika belirleyenlerin korkaklığından ileri gelmemektedir. CHP’nin kurucu klasik zihniyetinin devletçiliğinden, faşist ve seçkinliğinden kaynaklanmaktadır.
CHP’nin kurucu aklını, devleti savunan politikalarını eleştirince, kendisinden devlete ‘silah çekmesini’ ya da devletten vazgeçmesini beklediğimiz şeklinde anlaşılmamalıdır. CHP’deki faşist, milliyetçi, seçkinci, devletçi kodlarla yüklü kuruluş aklı, alışkanlıkları ve ezberi dünya sisteminin değiştiğini anlayamıyor. Anlamak istemiyor. Anlamışsa da adım atacak cesareti gösteremiyor. Örneğin halen Kürtleri suçlu görüyor. Kurduğu cumhuriyetin tekçi faşist yapısını boşa çıkardığı için öfke duyuyor. Alevilerin asimile edilmesi gerektiğini, dinci milliyetçi katillerce korkutularak kendisine doğru itilmesi gerektiğini düşünüyor. Haftalık resmi açıklamalarında sanki Türkiye'de ortalama her Türk’ün kabul edebileceği sınırlarda işleyen devlet kurumlar varmış, aslında her şey yolundaymış gibi konuşarak, AKP-MHP karanlığını aydınlıkmış gibi gösteriyor. Tüm bunları bir araya getirdiğimizde ülkede demokratik gelecek önünde asıl engellin CHP olduğu sonucu ortaya çıkıyor.
CHP, faşist Türk ulus devletinin ve rejiminin her şeyi ile AKP-MHP’nin eseriymiş algısı yaratarak kendisini kurtarıcı sunmaya çalışıyor. Kara-yeşil Türk faşist rejimi yerine halka beyaz Türk faşist rejimini öneriyor.
CHP, Kürt ve Alevi inkarcılığının kurucu babası, soykırımının militanı, Şehy Said ve Seyid Rıza’nın katili olduğunu itiraf etmedikçe, klasik CHP olmayı sürdürüyor demektir.
Cihane EREN / Politika