Dersim kent merkezinde 1935-1937 yıllarında askeri kışla olarak kullanılan bina, müzeye dönüştürülerek, "Tunceli Müzesi" adı verildi. Söz konusu bina, 1938 Dersim Katliamı'nın yönetildiği ve işkencelerin yapıldığı noktalardan biri olarak anılıyor. Alman mimarisi tarzında inşa edilen kışla binası, 1938 Dersim Soykırımı sırasında askeri üs olarak kullanıldı. 1990’lı yıllarda binayı memurlar, lojman olarak kullanılmaya başlarken, 1993 yılında köy yakmalarının ardından göç eden yurttaşlar yerleştirildi. 2012 yılında çıkan bir yangında bazı bölümleri zarar gören bina, 2015’te tamamen boşaltıldı.
2014 yılında dönemin Başbakanı Ahmet Davutoğlu, kentte yaptığı bir konuşma sırasında, "Dersim’de eski kışla müzeye dönüştürülecek ve adı da Dersim Müzesi olacak. Bunun için 10 milyon TL ödeneğin talimatını verdik" dedi. 2015 yılında binada Kültür Bakanlığı öncülüğünde restorasyon çalışmaları başlatıldı. 2019’da restorasyon çalışmalarının sona ermesinin ardından binaya “Tunceli Müzesi” adı verildi.
Kentteki sivil toplum örgütleri, yapının hafıza merkezi olması gerektiğini belirterek, binanın "Dersim Arkeoloji ve Etnografya Müzesi" olarak isimlendirmesi talebi ise kabul de edilmedi. Dersimliler, açılan müzenin 1938’deki Dersim Katliamı’nın devlet ideolojisini taşıdığı gerekçesiyle karşı çıkıyor. Yine müzenin katliamın gerçek yüzünü yansıtan değil, geçmişten günümüze devletin resmi ideolojisini taşıdığı belirtiliyor.
DERSİMLİLER DAVET EDİLMEDİ
24 Aralık’ta yapılan müzenin açılışına Vali Mehmet Ali Özkan, Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy, Cumhuriyet Başsavcısı Mustafa Atbaş, Jandarma Bölge Komutanı Tuğgeneral Turgay Aras, Munzur Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ubeyde İpek, Emniyet Müdürü Yılmaz Delen ve kurum amirleri katıldı. Açılışa Dersim’den hiçbir kurum, kanaat önderi, inanç ocağı davet edilmedi.
‘HAFIZA MÜZESİ OLABİLİRDİ’
Sanatçı Metin Kahraman, kışlanın müze haline dönüştürülme söyleminin eski bir tartışma olduğunu belirtti. Dönemin Dersim Belediyesi Başkanı Edibe Şahin ve sanatçıların katılımıyla askeri kışlanın avlusunda festival gerçekleştirdiklerini dile getiren Kahraman, “Kışlayı temizledik, kendi imkânlarımızla boyadık. Türkiye’de 40 tane ressamın tablosunu bir araya getirdik. Tiyatrolar sahnelendi, konserler yapıldı. Zamanla belki de belediyenin inisiyatifine geçebilecek bir yerdi. Daha sonra devletin müdahalesiyle Kültür Bakanlığı’nın inisiyatifine verildi. O günden sonra da bu proje, sağından solundan kırpılarak başka bir hale getirildi. Eğer bu konuda erken davranmış olunsaydı belediyeye kalmış olacaktı. O zaman 'Tunceli Müzesi 38' hafıza müzesi olarak çok amaçlı kullanılabilinirdi” dedi.
‘38’İN HAFIZASI OLMASI ŞART’
Cumhurbaşkanı Recep Tayip Erdoğan’ın Dersim halkından özür dilediğini anımsatan Kahraman, “O tarihten itibaren tekrar Dersim adı daha kabul edilir oldu. Bir süre sonra tüm politikalar değişti. Bugün bile Dersim adı tekrar mahkemelerin meselesi olabiliyor. 1960 yıllarında Keban baraj havzası bölgesinde yapılan kazılarda çıkan binlerce tarihi eser, Elazığ müzesinde sergileniyordu. Bu eserlerin Dersim’e getirilmesini önemli bir kazanım. Biliyorsunuz Alevilerde ocaklar kutsaldır. Tarihi eserlerin arasında bulunan bin yıl önceki iki ocak heykeli, şu an müzede bulunuyor. Yarın veya diğer günlerde bunun kıymetini daha iyi anlayacağız. Fakat 1938’in hafıza müzesi, kayıplarımızı yansıtan müze olması şarttır. Müzenin bu yanı ortaya çıkarılması için tartışılmalı ve kabul ettirilmelidir. Bu konudaki mücadelemiz devam edecek. Bunun için elimizden geleni yapacağız” şeklinde konuştu.
‘KANLI TARİHİN KARARLARI VERİLDİ’
“Tunceli Müzesi’’ adı altında açılan askeri kışlanın Dersim soykırımının derin izlerini taşıdığını dile getiren sanatçı Ferhat Tunç, o tarihten bu yana Dersim'in, tarihsel, kültürel ve inanç değerlerini yok sayma anlayışıyla dizayn edildiğini söyledi. Müzenin soykırımcı zihniyetinin temsili olduğunu vurgulayan Tunç, “İçinde kanlı tarihimizin kararlarının verildiği kışla binası, utanç merkezi olmalıydı. Davutoğlu, bu yerin ‘Dersim Müzesi olacak’ sözlerini bizzat hatırlıyorum. Bu sözlerini de unuttular ve topyekun bir yok sayma, asimilasyon, kıyım süreci başlattılar. Yalan ve iftiraların hükmünde kanlı bir sürecin startı verildi. Hitler Almanya’sına hayranlığının bir eseri olarak, Almanlar tarafından tasarlanmış bina Dersim’e bir meydan okuma anlayışıyla inşa edilmiştir. Tarihsel hakikatler ile yüzleşmek adına bina hafıza merkezi işlev görebilirdi. Bu merkez, Dersim tarihinin hafıza merkezi, kanlı soykırım tarihinin belleği ve belgelerinin sergilendiği bir müze olacağını şimdiden belirtmeliyim” diye konuştu.
‘YÜZLEŞME OLMALI’
Kent ve arkeoloji müzelerinin önemine dikkati çeken Erdoğan Emir ise şunları söyledi: “İnsanlar kendi varlığının ötesinde başka yerlerde sürgün edilerek yaşamdan koparıldı. Toplumun hafızası ile dalga geçer gibi müzeye çevirirseniz yarattığınız acıları kutsamış olursunuz. O acıları yeniden toplum nezdinde hak olarak görürsünüz. Toplumun hafızasında yaratmış olduğunuz travmaya yeni bir travma eklemiş olursunuz. Unutmamak gerekir; hayat, yaşananları unutmayan bir hafızaya sahip. Siz bunu ne kadar doğru iyileştirebilirsiniz, uygun koşullar yaratabilirsiniz. Ancak bu şekilde müze açarak toplumun veya yarattığınız tüm acılarla yüzleşmekten uzak bir yerde kalırsınız. Bu duygu sizi bir müddet sonra basit bir düşünce olarak küçültür ve tarihte yok eder. Tıpkı Almanların Yahudilere yaptığı soykırımlar gibi. Almanlar bu soykırımlarla bir şekilde yüzleşmeyi becerebildiler.”
MA / Ayşe Sürme