Bundan 42 yıl önce, Maraş'da derin devletin-gladyonun eliyle, aşırı sağcı-faşist-dinci-ülkücü kesimlerin maşa olarak kullanılmasıyla, Alevi Kürtlere yönelik bir katliam gerçekleştirildi. Bu katliamda yüzlerce Alevi-Kürt ve devrimci, demokrat insan katledildi. Osmanlı ve Türkiye tarihine baktığımızda, Anadolu-Mezopotamya coğrafyasında mazlumlara ve halklara saldırılar her zaman olmuştur ve hala da devam ediyor. Firavun'un, Nemrud'un ve Muaviye'nin zulüm düzeni, günümüz modern koşullarında da devam ediyor.
Maraş'daki katliamı sıradan bir mezhep çatışması olarak gösteriyorlar. Sanki Alevilerle Sünniler arasında normal mezhepsel nedenlere dayalı olarak bir çatışma ve olay olmuş ve devlet güçleride buna müdahale edip sükuneti sağlamış gibi gösteriyorlar egemen kesimler. Anadolu coğrafyasında Alevilere ve mazlumlara yönelik toplu bir saldırı, katliam olmuşsa bu saldırı ve katliamda kesinlikle egemen kesimlerin yönlendirmesi vardır. Farklı mezheplerden, inançlardan topluluklar yüzlerce ve binlerce yıldır Anadolu ve Mezopotamya coğrafyasında yaşıyorlar ve normal şartlarda bu topluluklar bir birlerine fiske bile vurmamışlardır.
Siyasal kafatasçı zihniyetin ve siyasal İslam’ın egemen olduğu bir coğrafyada ve yaşamda, farklı zamanlarda mezhepsel, inançsal farklılıklar kaşınarak ve kullanılarak sürekli saldırı ve katliamlar olmuştur. Alevilere yönelik saldırı ve katliam aslında insanlığa, ilerici insanlığa yapılan bir saldırıdır. Bu saldırılar günümüzde de bütün Kürdistan'da ve Türkiye'de devam ediyor. Hak, hukuk arayan ve adalet isteyen her kesim, bu saldırıların hedefindedir. Toplumlar doğal olarak farklı inançlara ve kültürlere sahip olabilirler ve kısmi bir demokratik kültürle bile, topluluklar bir birlerinin inanç, görüş ve kültürlerine, kimliklerine tahammül ederler ama işin içine Türk-İslam sentezi ve kafatasçılık, tekçilik girince, durum değişir ve derin siyasal güçlerin eliyle, sisteme yakın en tortu kesimler maşa olarak kullanılarak, mazlumlara saldırılar yapılır.
Türkiye demokratik bir ülke olmadığı sürece yüzlerce yıldır, Alevilere ve bütün mazlum halklara, ezilen sınıflara yönelik saldırılar devam eder. Zalimlerin düzeni hala devam ediyor ve devam ettirilmek isteniyor. Bu zulme karşı çıkanlar her zaman bu sistemin hedefi olmuşlardır. Kürtler fiili olarak kırk yıldır kesintisiz bir mücadele yürütüyorlar ve bu sistem Kürtleri birinci hedef seçmiş durumda ve Kürdistan tam bir savaş ülkesi haline getirilmiş bulunuyor.
Kırk iki yıl önce, Alevi Kürtlere yapılan saldırılar, son otuz yıldır bütün Kürtlere yapılıyor. Türkiye'de de son yıllarda, sınıfsal nedenlere dayalı olarak, sistemden memnuniyetsizlik artmış durumda. Sistemden rahatsız olduğunu pratikte dile getiren herkes bu rejimin hedefi haline geliyor, getiriliyor. Sistem topluma köleliği dayatıyor ve sisteme boyun bükün diyor. Aleviler tarih boyunca hiçbir zaman zulüm rejimine boyun bükmemişlerdir ve direnmişlerdir. Alevilerin direngen kimliği, Firavunların, Nemrudların, Muaviyelerin hem tarihsel olarak hem de güncel olarak korkulu rüyası olmuştur. Demekki Alevilere yönelik yapılan saldırılar, derin devletin planlı bir şekilde yaptığı saldırı ve katliamlardır. Mezhepsel farklılıklardan kaynaklı kavgalar değildir. Ancak derin devlet güçleri farklı mezhep, kimlik ve inançlara sahip toplulukları kendi çıkarları için çatıştırıyor. Kendisine yakın kesimleri bir maşa olarak kullanıp katliamlar yapıyor, yaptırıyor. Derin devletin yönlendirmesi ve desteği olmadan hiçbir farklı mezhep ve inanç kesimi başka bir kesime saldırı yapmaz. Nerede bir saldırı varsa, bilinki orada derin devletin el altında desteği ve yönlendirmesi var.
Kürdistan ve Türkiye halkları zor ve çetin bir dönemden geçiyor. Aynı zamanda da başarı ve zaferin imkan dahilinde olduğu bir dönem. Yüzlerce yıldır halklara acıyı yaşatan bu vahşet düzeni artık kırılma noktasına gelmiş bulunuyor. Son yıllarda derin devlet, Aleviler üzerinde çeşitli oyunlar oynayarak, Aleviliği ideolojik olarak asimile etme ve özünden uzaklaştırmaya çalışıyor. Alevilik direnişçi kimliğinden ve duruşundan koparılıp sadece devletin güdümünde olan, ve bazı Dede maskeli kişilerin eliyle, Cem Vakfı gibi bazı vakıfların içinde eritilmek isteniyor. Türkiye demokratik bir ülke olmayana kadar, Kürt sorunu eşit ulusal haklar temelinde çözülmeyene kadar, emek sorunu çözülmeyene kadar, Alevilik ve Aleviler sürekli saldırı altında olurlar. Kürtler ve emekçiler saldırı altında olurlar.
Bugün Türkiye ve Kürdistan açık bir zindan haline getirilmiş. Özgürlük Hareketi, günümüzün modern mazlumların hareketidir ve adalet mücadelesi yürütüyor. Bütün mazlumlar, ezilenler, sistemden zarar görenler, Özgürlük Hareketi etrafında kenetlenerek, bu zulüm düzenini yıkabilirler. Özelde Kürdistan ve Türkiye'de, genelde de Ortadoğu'da zalimimlerin zulüm düzenine karşı en büyük direnişi, Özgürlük Hareketi yürütüyor. Bir yönüyle Özgürlük Hareketi ulusal bir hareket olduğu kadarıyla, modern bir Alevi hareketi de olmaktadır. Çünkü Alevilik zalime karşı direnmekse, bügün en büyük derinişi Özgürlük Hareketi yürütüyor. En büyük adalet ve hak mücadelesini Özgürlük Hareketi veriyor. Alevi Kürtlerin ve bütün Alevilerin, ezilen bütün halkların, Özgürlük Hareketi’yle ele ele vermeleri, bu zulüm düzenini yıkacak, insanlığı altın çağa taşıyacaktır.
Kemal SÖBE / Politika