Irkçı, faşist kesimlerin 14 Ekim Strasbourg’ta dönülen Semah’a ilişkin hakaretleri yanında farklı çevrelerden farklı eleştirilerde geldi. İnancın özgün olduğu siyasete alet edilmemesi gerektiği ile Semah’ın kutsal olduğunu ifade eden eleştiriler.
Genelde Alevi inancı, özelde Raya(Rêya)Heqî süreği özgündür. İnancın özgünlüğü siyaset dışılığından değil, devlet ve iktidar dışı, demokratik, doğal inanç olmasından ileri gelmektedir. Güneş kozmogonisine, evrene, doğaya, insana, canlı-cansız tüm varlıklara yaklaşımı özgündür. Bu özgünlük inancın Aryenik kültür kodlarından beslenir. Bu anlamda başta Semah olmak üzere Alevi inanç değerleri evrensel değerlerdir. Paylaşma, dayanışma, ortaklaşmaya dayalı kültürel ve sosyal değerler ile adalet, eşitlik ve özgürlük değerleri kadimden bu yana tüm insanlığın değerleri olarak yaşatılmışlardır. Devlet ve iktidar dışı kalabilmiş bu değerlerin sahibi tüm inançlar politik olup demokratik, adil, eşitlikçi toplum hülyasıyla tüm dinlere, insanlık hareketlerine yol vermişlerdir. Kendine özgü siyaseti olmadan devlet dışı inanç ve kimlikler kendi hakikatini yaşayamaz, devletlerin kuşatıcılığında inanç değerlerini sürdüremezlerdi. Devletin hakimi, savcısı, polisi ve askeri yerine tarih boyunca dikey olmayan Ocax Pirleri sayesinde inançsal, sosyal, kültürel ve kimliksel sorunlarını politik olduğu için çözüme kavuşturmuştur. İnanç politik olduğu için devlete ve iktidara bulaşmamış, inanç değerlerini özgücüne dayanarak yaşatmıştır. Biz Alevilerde baş gösteren siyasetten kaçma, politikasını reddetme, devletin siyaseti tasfiye zihniyetine hizmet ettiği gibi inancı Sufizme, Mistisizme ve dinleşmeye götürme riskini taşımaktadır.
İnancımız iktidara bulaşmadan bugünlere taşınmışsa, devletçi sistemin onca yönelimi, katliamı ve saldırılarına rağmen inanç ve inanç değerleri yaşatılmışsa, inancın hiyerarşi dışı demokratik olma politik duruşu sayesindendir. Siyasetsizliği dayatan, siyaset dışı mistik ve kaderci zihniyeti içimize yerleştirenlerin aksine, inancımız demokratik siyasetin evrensel değerleri sayesinde yeniden kendi tarihsel hakikati ile buluşabilir.
İnancımıza dinleşmeyi, devlet dinine dönüşmeyi dayatan devletçi sisteme itiraz etmek esas olarak meşru ve haklı olandır. Sorgulayan, eleştiriye açık, değişimi kendi içinde yaşayan doğal ve demokratik inancımız, hiçbir şeye dogmatikçe yaklaşmaz. Semah’a da bu tarihsellikle yaklaşır ve sahiplenir. Semah elbette ki kutsaldır. Semah’ın kutsallığı şeklinde, ritüelinde, yapıldığı mekânda değildir. İnancımız kutsallarını dört duvara hapsetmez. Semah’ın kutsallığı onun özünde, tarihi anlam ve manasındadır. İnancın devlet ve iktidar dışı olması, mazlum ve mağdurdan yana muhalif kimliği inancın tarihsel hakikatidir.
İnanç sahipleri tarih boyunca hak ve haklılar için hep Semah dönmüşlerdir. Semah hak, adalet ve özgürlükten yana dönüldüğü için kutsaldır. Semah insanı, cümle alemi bir ve eşit görenler adına dönüldüğü için kutsaldır. Semah insanı sevgide, barışta buluşturanlar adına dönüldüğü için kutsaldır. Semah zalime karşı mazlumlar adına dönüldüğü için kutsaldır. Semah toprağı işgal edilen, dili, kimliği, inancı yasak olanlar adına dönüldüğü için kutsaldır. Semah canlı-cansız tüm varlıkların haklarını bir ve eşit görenler adına dönüldüğü için kutsaldır. Semah doğuş kozmogonisi gereğince her şeyi Hak’ta, Hakk’ı insanda gördüğü için kutsaldır. Semah insanın dilsel, kimliksel, inançsal ve düşünsel hakları adına dönüldüğü için kutsaldır. Semah, iktidara ve egemenlere karşı ezilenler adına dönüldüğü için kutsaldır. Doğanın ve toplumun çoklu kimliğine ve çeşitliliğine pervane olmak adına dönüldüğü için kutsaldır.
Semah’a dinlerin, devlet dinlerine dönüşen anlayışların baktığı gibi bakamayız. Bu dogmatik anlayışla Sema’a yaklaşamayız. Doğal, demokratik ve hiyerarşi dışı olan inancımız tarih boyunca devlet ve iktidarlara bulaşmadan bu hakikati kendi toplumsallığında yaşatmıştır. Sarayların şatafatlı salonlarında değil, halkların gönlünde dönülmüştür Semah. Padişahların, kralların, imparatorların ve diktatörlerin huzurunda değil ezilenlerin, yoksulların, mazlum ve mağdurların meşru zeminlerinde dönülmüştür Semah. Kerbela’da Hüseyin’i duruşa, Hallacı Mansur’un Hakk’ın sırrına, Nesimi’nin direnişine, Şeyh Bedretin ile Bawa Ishak’ın eşitlik ve özgürlük arayışlarına Semah dönmüşüz. Ekolojist demokrasi anlayışımız gereğince Kaz Dağlarında, Karadeniz yaylalarında, Toroslar’da Semah dönmüşüz. Demokrasi anlayışımız gereğince Kobanê’de barbarlara karşı uygarlık savaşçıları için Suruç’ta. Katliamcı, soykırımcı zihniyete karşı Sur sokaklarında, Cizre’de Semah dönmüşüz. İnkârcı ve katliamcı zihniyete karşı Düzgi Bawa’da, Cogî Bawa’da, Goşkar Bawa’da, Nurhak’ta, Munzur Gözelerinde Semah döneriz. İşgalcilere karşı Terolar’da, faşizme karşı Sivas’ta Semah döneriz. Çünkü bütün bu zeminler meşrudur, hak arayışçılarının mekânlarıdır. Soma’da, Ermenek’te, işçi grevlerinde, işgale, tecride, hak gasplarına ve faşizme karşı Semah döndüğümüzde Semah’ı şölen ve gösteri olmaktan kurtarmış, kendi kutsallığı ile buluşturmuş oluruz.
Kutsallık atfedilen Semah meşru, haklı ve haktan yana olan tüm zemin ve platformlarda dönülecek kadar kutsaldır. Onu kutsal kılanda bu tarihselliğidir. Savaşa karşı barışı, zalime karşı mazlumu, barbarlığa karşı uygarlığı, faşizme karşı demokrasiyi savunanlar için Semah dönmek kutsallığa giden yoldur. Semah başta olmak üzere inanç değerlerimize gömlek biçmek, onları kalıplara sokmaya çalışmak devletçi sistemin işidir.
İnancımıza ve inanç değerlerimize devlet yeterince saldırıp, onları yer altına, kapalı mekânlara hapsederken, kendisine Aleviyim diyenlerin bu değerleri 72 milletle buluşturması yapılması gereken hakikat olmaktadır.
Demir ÇELİK / FEDA EşBaşkanı