Lütfen bekleyin..
Munzur Haber / Kerbela direnişini yeniden anlamlandırmak

Kerbela direnişini yeniden anlamlandırmak

25 Ağustos 2020, 20:20

"Mevcut hakim Alevi anlatısının sorunlu olduğunu gösteren bir diğer delil, bu anlayışın Rêya Heq Kürt Alevi süreğini görmemesi, yer yer inkar etmesidir. Oysaki Kürt Rêya Heq süreği, Aleviliğin can damarıdır."

  • Kerbela direnişinin ve Hüseyin’i duruşun mitolojik ve dinsel kavramlar yoluyla derin bir anlama kavuşturulması, Aleviliğin İktidar İslam'a karşı kendini yeniden yaratmasını sağlamıştır. Kerbela, her daim Alevilerin, İktidar İslam’a karşı direniş mevzi, sırtını dayadıkları dağ, yürüdükleri yol olmuştur.
  • Baba İshak, Baba İlyas, Hubyar Sultan, Pir Sultan gibi yol erenlerinin es geçilip Türkmen Alevi süreğinin Pir Hacı Bektaş merkezli anlatılmasına dönüşmüş bu Alevilik anlatısı, devletin asimilasyoncu ve inkarcı siyasetini de kolaylaştırmaktadır.

Cihan EREN

Öncelikle tüm Alevilerin Muharrem oruçlarının hak katında kabul olmasını diliyorum. Zalime karşı duruşun emsali az bulunur örneği Hz. Hüseyin’i ve bu geleneğin sürdürücüsü tüm şehitleri anıyorum. Bu geleneğin yas tutmayı değil, anılarını yaşatmayı, hak olanı hakim kılmayı emrettiğini belirtmek istiyorum.

Her inancın temel aldığı, ahlaki ilkeler, vicdani duruş ve öngördüğü toplumsal sistemi vardır. Kerbela direnişinin Alevilikteki bu özellikleri barındırdığı tartışmasızdır. Dolayısıyla Aleviler, Hz. Hüseyin’i yol önderi kabul etmişse, Kerbela direnişini ibadet derecesinde kutsamışsa, bu her şeyden önce Aleviliğin hangi ahlak, vicdan ve yaşam desturunu vazgeçilmez kabul ettiğini gösterir.

Alevilikteki, ‘hakikati yaşamaya çalışan insan iyi ve dürüst insandır. Bu insan tanrının nuru ile doludur. İnsanlığı zulümden kurtaracak olan bu insanın önderlik edeceği mücadeledir’ ilkesi, Alevilerin Hz. Hüseyin’i ‘iyi ve dürüst insan’, direnişini hak ev hakikat mücadelesi inancıyla kutsamasına yol açmıştır. Bilmek gerekir ki Kerbela Aleviliğe yeni ilkeler getirmemiştir. Bugün adına Alevilik dediğimiz gelenekte önceden zaten var olan ‘haksızlıklara, zalime karşı mücadele hak ve hakikat mücadelesidir’ ilkesi bu direnişe sahiplenmelerine yol açmıştır. Kerbela direnişi, Alevilikteki bu ilkelerin güncellenerek geniş kesimleri inandırmasına, günün ihtiyaçlarını dikkate alan bir dil ve kavramlar dünyasının geliştirilmesine vesile edilmiştir. Bu inanç, Aleviliği biraz daha zenginleştirmiş, kalıcı değerlerine yeni değerler katarak güç vermiştir.

Kerbela direnişinin ve Hüseyin’i duruşun mitolojik ve dinsel kavramlar yoluyla derin bir anlama kavuşturulması, Aleviliğin İktidar İslam'a karşı kendini yeniden yaratmasını sağlamıştır. İktidar İslam saltanatına karşı, Alevilik ya Kerbela ve benzer direnişleri kendi yorumundan geçirip ileriye adım atacaktı ya da asimile olup İktidar İslam içinde eriyecek ve başkalaşıma uğrayacaktı. Bu bağlamda Kerbela’nın içselleştirilmesi, aynı zamanda Alevi inanç geleneğinin teolojik, felsefik gücünün, büyüklüğünün de delilidir. Bu aynı zamanda Aleviliğin sorgulayıcı bir zihniyetle, özgür ve demokratik değerleri güncelleyerek yaşayan ve yaşatan ilkelere sahip olduğunun da kanıtıdır.

Alevilerin, bilimsel düşüncenin hakim olmaya başlamasıyla inançlarındaki bu temel özelliği iyi işletemediğini, günümüz Alevilerininse bunu terk etmekte olduğunu, çoğu olay ve olgu karşısında buna ters düştüklerini rahatlıkla belirtebiliriz. Alevilerin yaşadıkları sorunların temelinde bu gerçekliğin yattığı artık ortak bir tespittir.

Kerbela, her daim Alevilerin, İktidar İslam’a karşı direniş mevzi, sırtını dayadıkları dağ, yürüdükleri yol olmuştur. Bu Hüseyin’i duruşun ne kadar gerçekçi, devrimci tanımlandığını göstermektedir. Alevilerin karşısında direnmeyi başaramadığı, söz söyleme becerisi gösteremedikleri iktidar tipi ulus devlet ve bunun TC adı altında Anadolu topraklarına dayatılan biçimi olmuştur. ‘Alevilik bilimselliğe en yakın inançtır’ düşüncesi, yer yer abartılacak kadar dilendiriliyor olsa da Aleviler bilimsel düşünce çağında Aleviliklerini nasıl yaşayacaklarının sorgusunu doğru ve yeterli yapamadıklarından, kendilerini yeniden yaratamamış, inançlarını güncelleyememiştir. Bunu Alevilerin ve Aleviliğin temel sorunu olarak görmek gerekir. Bu sorunu çözmek için Aleviliğin Kerbela direnişini yorumlayarak yeni bir anlam kazandıran mitolojik, teolojik, felsefik, bilimsel ilkelerini incelemek, idrak etmek gerekir.

Aleviler 1990’larla birlikte değişim ihtiyacını daha derin fark etmeye başlamıştır. Bu bazı önemli gelişmelere de yol açmıştır. Ancak bu arayış, Türk devletinin katliamlarının ve asimilasyonunun yol açtığı sorunlar, Cem Vakfı gibi kuruluşları kullanan Türk Diyaneti ve İran Şiiliğinin müdahaleleri, Türk milliyetçiliği ile Aleviliğe ve Alevilere bakan anlayışların ağır etkisi nedeniyle kendisiyle birlikte yeni bir takım sorunları da beraberinde getirmiştir. Çoğu asimile olmuş Alevi Kürt olan bir çevreden kaynaklı Aleviliği yanlış bilme ve anlatma biçiminin yol açtığı sorunlardan da bahsetmek gerekir. Tüm bu anlayışların Aleviliği ele alış tarzında yeni sorunlara yol açan yaklaşımı, Türkmen Aleviliğini Bektaşi edebiyatıyla anlatma, tanımlama, Aleviliği tüm süreklerini bu anlatımla sınırlamaktır. Devletin Alevileri CHP yoluyla Türk İslam sentezine yakınlaştırma stratejisine epeyce malzeme sunan bu anlayış, bilerek ya da bilmeyerek Aleviliğin asimilasyonuna yol açmaktadır. Çoğunun bilinçsizce yaptığına inandığımız bu yanlışlık, Bektaşiliğin Alevilikle özelde de Türkmen Alevilikle arasındaki ayrımı ortadan kaldırmaktadır.

Bektaşiliğin Aleviliğe en yakın tarikat olduğu doğrudur. Ancak adı üzerinde Bektaşilik bir tarikattır. Osmanlıların Safevilerin özellikle de Türkmen Aleviler üzerindeki etkisini kırmak için Bektaşiliğe destek verdiği, tanımlamalar getirdiği, ön açıp gelişmesini istediği bilinmektedir. Baba İshak, Baba İlyas, Hubyar Sultan, Pir Sultan gibi yol erenlerinin es geçilip Türkmen Alevi süreğinin Pir Hacı Bektaş merkezli anlatılmasına dönüşmüş bu Alevilik anlatısı, devletin asimilasyoncu ve inkarcı siyasetini de kolaylaştırmaktadır. İnkarcı devletin CHP yoluyla yapmaya çalıştıkları bu anlayıştan zemin almakta, destek bulmaktadır. Bu tarz Alevi anlatımı Alevi erkanlarını her gün biraz daha yeniçeri törenlerine benzetmektedir.

Mevcut hakim Alevi anlatısının sorunlu olduğunu gösteren bir diğer delil, bu anlayışın Rêya Heq Kürt Alevi süreğini görmemesi, yer yer inkar etmesidir. Oysaki Kürt Rêya Heq süreği, Aleviliğin can damarıdır. Besleyen anasıdır. Kürt Aleviliği, özellikle de Dersim Aleviliği olmazsa Aleviliğin yaşaması çok daha zor olacaktır. Bu nedenle tüm Aleviler, Türk ulus devletinin kuruluşu ile başlayan ve trajik sonuçları bugün daha net görülmekte olan Alevi sorunun, Dersim katliamı ile bağını artık daha doğru kurabilmelidir. Dersim Ocak ve Pirleri de buna öncülük edebilmelidir. Eğer Aleviler Dersim’i 20. yüzyılın Kerbela’sı, Pir Seyit Rıza ve arkadaşlarını İmam Hüseyin’nin yoldaşları görebilseydi ki Seyit Rıza Evladı Kerbela’yız diyerek böyle tanımlamıştır, bugün daha farklı noktalardan meselelere bakıyor olacaktık.

Görüldüğü gibi Muharrem her zamandan daha çok tarih ile güncel ilişkisini kurmamızı istiyor. Dara durup sorgu sual etmemizi, oruçların ve pay edilen lokmaları bu işin başarısına adanmasını emrediyor.

Cihan EREN / Politika

Bu haber 464 kere okundu
  • Bu haberi paylaşın:
UYARI: Konuyla ilgisi bulunmayan, hakaret içeren cümleler veya imalar, inançlara saldırı, şiddete teşvik ve tamamı büyük harfle yazılan yorumlar onaylanmamaktadır.
Kategorisindeki Diğer Haberler
Demokratik Alevi Dernekleri (DAD), 4. Olağan Genel Merkez Kongresi’ni Dersi..