HABER MERKEZİ - Kemalist iktidarın başında bulunan CHP için bir "çıban" olarak görülen Dersim'e yönelik 4 Mayıs 1937'de başlayan katliamının tanıkları o günleri anlattı. Üzerinden 78 yıl geçen Dersim soykırımına 22 yaşında iken tanıklık eden Fatma Yılmaz, o dönem Xozat'a (Hozat) bağlı Kılisê köyünde yaşadığını belirtti. Köylülerden birinin askerlerin kıyım için köye geldiğini haber vermesi üzerine 4-5 aile ile köyün dışına kaçarak kurtulduklarını dile getiren Yıldız, geride kalanların ise süngüden geçirildiğini anlattı. Yılmaz, o kaçış günlerinde kadınların ise tecavüze uğramamak için merekede (samanlık) tavanlara astığı iplerle intihar ettiğine tanıklık ettiğini söyledi. Sözlerine devam eden Yılmaz yapılan kıyımı şu sözlerle anlattı: Güz, harman zamanındaydı. Çok öldürdüler. Ağaların hepsini kırdılar. Ellerine geçen kim varsa kırdılar. Epey insanı ekinin etrafına verip yakıyorlardı. Çok yerde öyle katlediyorlardı. Bizim köyde bir kadın bayağı büyüktü. Onu da süngülerle katletmişlerdi."
Şimdi Kürtler kırılıyor...
"Şimdi Kürtler kırılıyor. Sanki kırılmıyor mu?" diye soran Yılmaz, bugünün Dersim Soykırım'ına benzediğini kaydetti. Gençlerin devlet tarafından katledilmemeleri için dua ettiğini belirten Yılmaz, "Yüzyıllık ömrümün sonunda tek isteğim Kürt halkının çektiği acıların artık son bulmasıdır" dedi.
Katledip çukura atmışlar....
Yılmaz gibi Dersim Soykırım'ına tanıklık edenlerden biri de Pêrtêq ilçesine bağlı Kurmeş köyünde yaşayan Musa Kurt (90). 12 yaşındayken şuan yasaklı olan bölgelerde yaylalara getirdikleri hayvanlara çobanlık yaparken katliama tanıklık eden Kurt, "Yeniköy'de sadece tek bir karakol vardı. Bende karakola doğru gittim. Baktım bağırma sesleri geliyordu. Gittim kayaların altından baktım kadın, erkek karışık oraya katmışlardı. Eve gelince babama söyledim. Burada insanlar vardı diye. Babamda bana kırmaya getirmişler dedi." diye konuştu.
Bağırdım, ağladım...
Kurt, hayvanlarını otlattığı Beydağı'nın üzerindeki tepede bulunan bir höyükte gördüklerini ise şöyle anlattı: "Höyük gibi bir çukurdu. Orada insanları katletmişlerdi. Üzerlerine taş koymuşlardı. Üzerine taş atmışlardı. Yeniköy'e yakındı. Ben onları görünce bağırdım, kaçtım. Birde baktım mağaranın üzerinde ayrı bir yerde bebekler vardı. Bebeği demek ki süngüyle atmışlardı. Bağırdım, ağladım. Sonrasında ise hayvanları toplayıp oradan hemen kaçtım."
(DİHA)