Erdal Avcı*
Üzerinden 83 yıl geçmiş olmasına karşın, Dersim’de soykırım yapan İttihatçı zihniyetin inkar, imha ve asimilasyon politikaları kesintisiz olarak sürdürülüyor. Bütün dünya Kovid-19 salgını ile mücadele ediyorken, egemenlik hastalığından kurtulamayan tekçi zihniyet yine Dersim dağlarına slogan yazmaya başladı. Dünya değişiyor, bu kafa değişmiyor. Hükümete geldiğinde AKP’nin ve Erdoğan’ın verdiği sözlerden “OHAL kaldırılacak, DGM’ler kapatılacak, yol kontrolleri azaltılacak, dağa taşa yazılan Ne mutlu Türküm yazıları kaldırılacak” kısmı bir dönem görece uygulandı. Dağlarımızdan yazılar silinmiş ise de zihniyet ve niyette değişim olmadığı için 4 Mayıs Dersim soykırımı anması öncesi, o melun hasta zihniyet “ben bir yere gitmedim, burdayım” dedi . Özel çekim ve kurguyla yapılan proje gözümüze sokulurcasına medyaya servis ediliyor, soykırım tarihinde egemenlik ve inkar mesajları veriliyor. AKP’nin ve AB’cilerin vesayetciliğe karşı verdiği sözde mücadele yerini yeni vesayetciliğe terk etmiş oluyor. İktidar ve egemenlik hastalığı, konu Kürtler ve talepleri olunca Milli görüş (AKP) ile İttihatçı çizgiyi (CHP) kardeş, can ciğer kuzu sarması yapıyor.
Dersim’de soykırım kesintisiz olarak uygulandı. Ve ne yazık ki bu zihniyet ve politikalar halk arasında bazı kesimler ve anlayışlarda yer edindi. Dönemin Dersim ile ilgili hazırlanan bütün resmi raporlarında soykırım önerilmesinin tek sebebi halkın Kürt ve Kızılbaş inancına sahip olması gösterilirken, günümüzde bile bazı çevreler ve anlayışlar, Dersim’i Kürt görmüyor, dilini de Kürtçe’nin lehçesi olarak kabul etmiyor.
Tek millet, tek dil yaratmak için milyonlarca insanı yerinden yurdundan eden, onbinlerce insanı katleden (Erdoğan açıklamasında bile 12 bin kişi öldürüldü demişti) binlerce çocuğun evlatlık adı altında kaçırılması ailelerinden koparılması, mağaralara sığınan atalarımızın kimyasal gazlarla katledilmesi, ve benzeri vahşet uygulamaları devletler ve egemenlerin lanetli tarihidir. Soykırım ve katliam kararları alan, uygulayan tarih karşısında teşhir olmuş, belgeler ve sözlü tarihimiz soykırım gerçeklerini ispatlamış, yeni kuşakların tarih belleği ve kimlik arayışında yer edinmiştir.
Ulus devlet inşaalarında tekçi yapı kurmak adına uygulanan bu insanlık ve vicdan dışı politika ve katliamlar, söz konusu devletçilik ve egemenlikçilik olunca anlaşılır oluyor. Keza tekçi ulus devletinden demokratik veya eşit toplum düzeni beklemek saflık olur.
Dersim soykırımı ve asimilasyonu devletin kimi kurumları ve kendini muhalif, demokrat, aydın, çağdaş ve hatta sosyalist olarak tanımlayan kimi kurum veya şahıslar tarafından sürdürülüyor olduğunu açıklıkla belirtmekte fayda var. Bir yandan devletin Özel Harp Dairesi “Dersimli Türktür, dili Kürtçe değildir Zaza’dır, Zaza’ca esasen Türkçe’nin bozulmuş biçimidir” deyip Dersimlinin Horasan’dan gelen Türk boyu olduğunu propaganda eder, sipariş kitaplarla sahte tarihler yazdırırken; bir yandan da oluşturduğu sahte tarihi, devşirme ve özel eğitilmiş inanç önderleri aracılığıyla yaymıştır. Özel Harp Dairesi’nin inceltilmiş psikolojik harp taktikleri arasında Dersimliye uygulanan “Tunceli’li aydın, çağdaş, okumuş, ilerici, solcudur“ belirlemesi ve söylemleri soykırımdan geri kalan Dersimlileri Tuncelili yapma ve devletçi yapıya entegre etme stratejisidir. Bu strateji sistemli olarak uygulanmış, yeni oluşan dil, kimlik, toplumsal karakterde açığa çıkan muhalif duruş maniple edilmiş ve önemli oranda yönlendirilmiştir.
Yaklaşım ve amaçta samimi, devrimci mücadele ve halkların temel hak ve eşitliğini şiar edinmiş kurum, hareket ve kişileri tenzi ederek bir belirleme yapma ihtiyacı duyuyorum. Özellikle 68 gençlik mücadelesinde şekillenmiş ve genelde bütün Kürdistan, özelde Dersim alanında faaliyet yürüten bazı fraksiyonlar Özel Harp Dairesi çizgisiyle paralel faaliyet yürütmüş ve özellikle askeri ve ideolojik olarak teşvik edilmişlerdir. Sosyalizm sosuna bulandırılmış ulusalcı solculuk Dersimin köy ve mezralarına kadar girmiş, etkileri günümüze kadar süregelmiştir.
Dersim’de Sosyalizm ve Devrim mücadelesi veren fraksiyonların en ulusalcı ve tahrip vereni Aydınlık geleneği olmuştur. Şimdiki Vatan Partisi olan Perinçek faşizmi özellikle Erzincan’da etkili olmuş, Dersim’in Pülümür ilçesini kendine merkez almış ve örgütlenmiştir. Elazığ tarafında gelişen ve Pertek, Hozat, Mazgirt, Ovacık’da örgütlenen yapı Dersim’de siyasi parçalanmışlık ve rekabete sebebiyet vermiştir.
70’li yıllardan 80 darbesine kadar uzanan bu yıllarda Dersim kültürel ve kimliksel açıdan farklı bir asimilasyona uğratılmıştır. Bilerek veya bilmeyerek Türk sol kimliği ve ideolojisiyle faaliyet yürüten bütün yapılar halkın inanç, kimlik, dil, öz kültür gerçekliği ve soykırıma uğramış olma nedenlerinden uzak durmuş, büyük devrimde çözmek üzere en can alıcı konuları es geçmişler. Yetmezmiş gibi, halkın binlerce yıllık inancı olan Kızılbaş Aleviliği gerici olarak tanımlayarak, Dede’ler ve inanç önderlerini toplum içinde küçümseyen, gençliği kendi toplum gerçekliği ve tarihinden uzaklaştıran pozitivist anlayışa sürüklemişlerdir. Diğer yandan halkın gelenek ve göreneklerine oryantalist yaklaşımlar, halkların dil, kimlik ve öz kültür varlıklarının asimile olmasına zemin yaratmıştır.
Etkilerini güçlü bir şekilde hissettiren bu akımlar, Dersim’de ağır toplumsal, sosyal, siyasal sorunlara yol açmış ve açmaya devam etmektedir. Bir yandan tekçi zihniyet toplumu paramparça ederek, Dersim’i insansızlaştıracak kirli savaş, doğa ve kültür kırımı yaparken, diğer yandan kendi içinde paramparça olan, Dersim’in tarihsel gerçekliği ve toplumsallığından uzaklaşan, halkların kimlik ve inanç taleplerini görmeyen (veya öteleyen) bazı siyasi organizasyonlar ister istemez devletin, Dersim’in asimilasyon ve inkar politikalarının yedeğine düşmüş oluyorlar.
Soykırım, inkar, asimilasyon ve kimliksizleştirmeye karşı olan siyasi parti, kurum, hareket, sanatçı, aydın, yazar vd. kim varsa; amasız ve fakatsız, tarihi doğru okumalı; halkların dil, kimlik, kültür ve inançlarına saygılı olmalı; halkların kendi öz taleplerinin karşılanması için birlik olmalı ve soykırımcı zihniyetle mücadele etmelidir. Dersim’de siyasal varlıkları ve mücadele geleneği olan Mahirlerin, Denizlerin, İbo’ların ve Mazlumların ruhu ve gücü HDP’nin üçüncü yol çizgisinde buluşarak halklara ve yoksul emekçilere umut olmuştur. CHP’nin başaramadığı projeyi AKP üstlenmiş ve Dersim’de birleşmiş iselerde, yine başaramayacaklardır. Dersim’de hala devam eden ajanlaştırma, kimliksizleştirme, ekolojik tahribat, doğanın rant alanına dönüştürülmesi, barajlar, inanç alanlarına ve önderlerine saldırılar, kimi kişi ve siyasi partilerin egemen yapılar ve atanmışlarla ortak çalışma ve faaliyet yürütmeleri, Dersim Tertelesi’nin devam etmesinin zemini oluyor.
Soykırım zeminini ortadan tümüyle kaldırmak için; devletçi zihniyetten kurtulmak gerekiyor!.. Efendinin üzerinde yükseldiği köle kişiliklerden kurtulmamız gerekiyor. Özgürlüğü diline dolayıp ruhunda yaşamayanlardan; özgür insan ve toplum olmaz!..
*HDP İstanbul İl Eşbaşkanı
(yeniyaşamgazetesi)