Lütfen bekleyin..
Munzur Haber / 'Hiçbir şey eskisi gibi olmayacak': Peki nasıl olacak? (*)

'Hiçbir şey eskisi gibi olmayacak': Peki nasıl olacak? (*)

19 Nisan 2020, 13:27

''Söylenmesi acıda olsa, bu sürecin kazananları yine Finans Kapitalin siyasi sistemi Neo Liberalizm, kayıp edenleri ise her zamanki gibi geniş toplumsal yığınlar olacaktır.''

Koronavirüs pandemisi ortaya çıkış sırını koruyor. ABD Başkanı Traump’ın Çin’i suçlarken "Bizden saklandı’’ iddiasına, Neol ödüllü Farnsız bilim insanı doktor Luc Montagnier,’in  ‘‘Yeni tip Koronavirüs'ün (Covid-19) Çin'in Vuhan kentindeki bir laboratuvarda üretildi‘‘  iddiası eklendi.

Montagnier, Pourquoi docteur internet sitesine verdiği demeçte,  "Covid-19, Vuhan'daki laboratuvardan üretildi. Bu laboratuvar, 2000'li yıllardan beri Koronavirüs hakkında uzmanlaştı" ifadelerini kullandı. 

Dünya İnsanlığı maniple, komplo teorileri ve bilgi kirliğiyle şaşkınlığa sürüklenirken, sanırım sürecin en tehlikeli gelişimi Neo Liberal  sistemlerin kendilerini yeniden daha otoriter bir konumda örgütleme -re organizasyon- plan ve projelerini, bu kaosun içinde kolayca yürütüyor olmaları. Diğeri korkutucu bir  durum ise, sisteme muhalif cephenin siyasetsizliği, plan ve programsızlığı.

Trump, Orban, Erdoğan ve Johnson gibi otoriterleşme heveslileri bu virüsün yarattığı krizi otoriter diktatörlüklerini kabul ettirmenin bir aracı olarak kullanıyorlar. 

Eğer insanlar hastalıkla mücadele etmenin tek yolunun yetkilerini bir diktatöre devretmek olduğuna inanırlarsa, o zaman bu pandeminin sonunda insanlar  daha özgür bir dünya ile karşılaşmak yerine, diktatörlerin daha katı güç sahibi oldukları bir dünya ile karşılaşırız. 

Bu kaygılar, özellikle  “demokrasi örtüsü altında” yaşayan ülkeler için daha yakıcıdır. Zira dünyanın bir çok ülkesinde süreç demokratik siyasi sistemden uzaklaşma ve otoriterleşmenin farklı biçimlerine doğru ilerliyor. Gözetim toplumunun inşası için, belki korana virüsünün yarattığı şartlardan daha mükemmel bir ortam düşünülemezdi. Demokrasiyle tanışmamış ülkelerde, seçimle iktidara gelen  liderler, zamanla artan oranda güç biriktirip, yetkileri üzerindeki denetim mekanizmalarını bir bir yok ederek, koyu bir diktatörlük tesis ediyorlar. 

Karşı karşıya olunan risk, bu liderlerin anti-demokratik uygulamalarının küresel krize karşı alınması zorunlu önlemler şeklinde mazur görülmesi. yani Corona virüsünün zorunlu kıldığı uygulamalar dahi, değişim dönüşümden çok, bu liderlerin daha da fazla güç kazanmasına hizmet ediyor.

 Demokrasi kültürüne sahip olmayan toplumlarda, Otorite, Demokrasi olarak topluma sunuluyor. Bu diktatörlüklerin uluslararası sahada demokrasi ile idare eden ülkelerin desteğine sahip olmaları, toplumda, diktatörlüklerin Demokrasi olduğu kanısını güçlendiriyor. Bu yanlış şartlandırmanın bir sonucu, seçime dayalı süreçlerle, bu  diktatörleri iktidardan uzaklaştırmak nerede ise imkansızlaşıyor.

Bu, farazi bir kaygı da değildir. Türkiye’de, korona pandemisi sürecinde bir anket şirketi (Metropoll) tarafından yapılan ankete göre, anketin yapıldığı hafta içinde seçim yapılsa siyasi partilere oy dağılımı şöyle:

Erdoğan’ın AKP’si oyların yüzde 33’nü, CHP yüzde 17, HDP yüzde 8,5, MHP yüzde 7,5, İYİ Parti yüzde 6,4 alıyor. Aynı şirketin anketi Erdoğan destek profilini şubat ayında  yüzde 41,1 olarak saptarken, mart anketinde 55,8 olarak ortaya çıkıyor. 

Türkiye’deki bu, durum otoriter liderlerin egemen olduğu diğer ülkelerde de farklı değil. Mesela ABD, İngiltere, İran, Macaristan, Rusya gibi ülkelerin hemen hepsinde insanlar pandemiye karşı mücadelede en etkili çözüm aracı olarak otoriterleşmeyi görüyor. 

Kamu sağlığı ve siyaset bilimcilerinin, ‘’Bu krizi yönetmede otoriter rejimlerin çözüm olmadığı gibi, tam aksine toplumu daha vahim sosyal ve toplumsal felaketlere sürükleyeceği’’ yönünde ki tespitleri, yada Kaiser Aile Vakfının  küresel sağlık politikası doçenti Joshua Michaud’un “Bütün diğer faktörler arasında [rejim türü] listenin en altında yer alacaktır. Otoriter sistemde de demokratik sistemde de çok yetersiz kamu sağlığı pratiklerine sahip olabilirsiniz” tarzı  tespitleri de, sanki toplumu fazla ilgilendirmiyor. 

Peki bu Pandemi sona erdikten sonra İnsanlığı bekleyen ne? ‘’Hiçbir şey eskisi gibi olmayacağı’’ nasıl anlamak gerekir?

İnsanlığın  Pandemi sonrası gidişatını belirleyecek iki faktör var: Pandemiyi bir plan ve program temelinde kendi egemenlik sistemini yeniden organize eden ve bu re- organizasyonda otoriter yönetim tarzını daha ileriye götürmeye çalışan Neo liberal sistemler. 

Pandemi sürecini ve sonrasını daha fazla demokrasi, daha fazla insan ve doğayı öne çıkaran bir sistemin geçişine öncülük edecek muhalif kesimler.

Sonuçta daha fazla otorite mi,  daha fazla İnsan, Doğa, demokrasi, özgürlükler mi sorusuna cevap, tarafların bu gelişme karşısındaki politikaları, pratik çözüm önermeleri ve kitlelerin sunulan çözüm önerilerine yaklaşımı. 

Görünen o ki, gidişat Neo Liberalizmin süreci ve süreç sonrası gelişmeleri kendi amaç ve çıkarları doğrultusunda yönlendireceğidir. Corona Virüsü sürecinde uygulanan olağan üstü önlemler, pandemi sonrasında otoriteleşmenin haklı gerekçeleri olarak topluma empoze edilecek. Gözetim toplumunun inşası için bir manivela olarak kullanılacak.

muhalifler bu süreci en az kazanımlarla(aslında Neo Liberalizmin bahşişi demek daha doğru)kapatacaktır. Çünkü bu cephenin krizi yönlendirme, kriz ile ortaya çıkan değişim olanaklarını geniş kitlelerin çıkarına sonuçlandırmak için bir plan ve projeleri yoktur. Kısaca ne kriz anında, ne de kriz sonrası süreç hakkında bir plan ve programa sahip değiller.

Söylenmesi acıda olsa, bu sürecin kazananları yine Finans Kapitalin siyasi sistemi Neo Liberalizm, kayıp edenleri ise her zamanki gibi geniş toplumsal yığınlar olacaktır.

Peki suçlusu kim? Suçlu sadece Kapitalist sistem mi?

(*)Ali ÇATAKÇIN / Dersim İnşa Kongresi Eş Başkanı

Bu haber 353 kere okundu
  • Bu haberi paylaşın:
UYARI: Konuyla ilgisi bulunmayan, hakaret içeren cümleler veya imalar, inançlara saldırı, şiddete teşvik ve tamamı büyük harfle yazılan yorumlar onaylanmamaktadır.
Kategorisindeki Diğer Haberler
Dersim İnşa Kongresi (DİK) dahil Avrupa'daki 8 sivil toplum kurumları, ..