Dersim Araştırmalar Merkezi (DAM), bugün Taksim’de bulunan Hill Otel’de “Munzur Dağları madenlerle yok edilmek isteniyor” başlıklı konferans düzenledi.
Düzenlenen konferansa Jeoloji Mühendisleri Odası Başkanı Profesör Dr. Yüksel Örgün Tutay, TMMOB Jeoloji Mühendisleri Odası Yürütme Kurulu Başkanı Hüseyin Alan ve Avukat Murat Cano konuşmacı olarak katıldı. Moderatörlüğü ise DAM yöneticilerinden Hüseyin Ayrılmaz yaptı.
“BİLİMİN REHBERLİĞİNDE BİR MADENCİLİK YAPILMALI”
Jeoloji Mühendisleri Odası Başkanı Profesör Dr. Yüksel Örgün Tutay, sunumlu olarak yaptığı konuşmasında insan yaşamının oluşumundan başlayarak doğal kaynakların yaşamda ne kadar etkili olduğuna vurgu yaptı.
Taş devrinden teknoloji çağına kadar olan değişimde şu an tamamen madenciliğe bağımlı bir yaşamla karşı karşıya olunduğunu ifade eden Tutay, “Müthiş bir ham madde bağımlılığıyla karşı karşıyayız. Madenciliğin tümü doğaya zarar veriyor. Çünkü orada bir yok oluş var” dedi.
Bilimin rehberliğinde bir madencilik yapabilmenin önemli olduğunu kaydeden Tutay, “Risklerin tanımlanması, stratejik plan, çevre planı hazırlanmalı. Üretim sonrası sahanın mükemmel olarak iyileştirilmesi ve sahanın maden şirketi tarafından suyunda havasında toprağında kirlenme oluyor mu? diye 30 yıl boyunca takip edilmesi gerekiyor” dedi.
Dersim’in hemen hemen her ilçesinde doğal kaynak tespitinin yapıldığını söyleyen Tutay, ‘Neden madencilik?’ sorusuna şöyle cevap verdi:
“Ülke ekonomilerinin çarklarının dönmesi için metal ve mineral ham madde kaynaklarına erişim hayatidir. Mineral ve metallere erişim ve kullanımın, toplumların refahı ve ekonomik kalkınması, toplumların varlığı için şarttır. Birçok sektörün varlığı mineral hammadde kaynaklarına erişime dayanır. Ancak bu madenler çıkarılırken eksiksiz denetim, mükemmel bilgilendirme, toplumun güveninin kazanılması şart.”
“KÜLTÜR VE İNANÇ DA TAHRİP OLACAK”
Tutay’ın ardından TMMOB Jeoloji Mühendisleri Odası Yürütme Kurulu Başkanı Hüseyin Alan söz aldı.
Kentlerin çoğunun işsizlik, kırsal ve kentsel göç, yoksulluk gibi sorunları olduğunu ifade eden Alan, “Bugünkü egemen anlayış veya kapitalist sistemin doğayı sadece kaynak deposu olarak gören anlayışla yönetiyor. Halbuki gelişmiş ülkeler bunu 1960 yıllarından sonra yavaş yavaş terk ettiler” dedi.
Dersim coğrafyasına barajlar ve madencilik yoluyla ağır bir saldırı olduğuna dikkat çeken Alan, Dersim’de yapılması planlanan barajların hiçbirinin iptal edilmediğini ‘yap-işlet’ mantığıyla yapılacağı için talip bulamadığını kaydetti.
Dersim coğrafyasında halihazırda 17 tane baraj olduğunu ve 1971 yılında Milli Park ilan edilen Munzur Vadisi’nin de faaliyete açılacağını belirten Alan, “Baraj ve maden ruhsat sahalarının yapılması durumunda Tunceli’den Ovacık’a kadar olan yer tahrip edilecek. Munzur Vadisi milli park statüsünü yitirecek. Birçok yerleşim ve tarımsal üretim alanı sular altında kalacak. Bölge insanı için inanç yeri olan vadinin yok edilmesiyle kültür ve inanç da tahrip olacaktır” diye konuştu.
Türkiye nüfusunun giderek artmasına rağmen Dersim nüfusunun giderek azaldığına vurgu yapan Alan, Dersim nüfusunun düşürülerek Türkiye’nin en küçük kenti haline getirilmesinin planlandığını söyledi.
MUNZUR VADİSİ JEOPARK PROJESİ
Jeoloji Mühendisleri Odası olarak Munzur Vadisi’nin Jeopark alanı olması için Jeopark Projesi hazırladıklarını hatırlatan Alan, çok sayıdan mineralin, madenin bir arada bulunduğu alanları korumak için oluşturulan alanlara jeopark dendiğini ifade etti. Munzur Vadisi’nin jeopark alanı olmaya aday alanlardan biri olduğunu söyleyen Alan, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Bölgedeki araştırmalar yeterli değil. Bütün varlık ve kaynakların tespit edilmesi gerekiyor. Koruma statüsü sınırları belirlenerek teknik rapor hazırlanarak Çevre Şehircilik ve Kültür ve Turizm bakanlıklarına gönderilmesi gerekiyor. Ayrıntılı bilimsel çalışmaların yapılması lazım. Hiçbir kültürel varlığımıza ilişkin doğru düzgün bir araştırma yok. Vadi içerisinde çok sayıda ziyaret yerlerimiz var. Jeopark olarak ilan edilmesi planlanan yerin tanıtılması için gerekli faaliyetler yürütülmeli.
Bir danışma meclisimiz olsun ‘benim de sözüm var’ diyen herkes gelip burada görev alsın. Bunu sağlamak için bir sekretarya da oluşturduk. Geniş halk kesimlerinin desteğini almak istiyoruz.
Munzur vadisi ve yakın çevresindeki joelojik, morfolojik ve arkeolojik değerlerin korunarak gelecek kuşaklara aktarılmasını istiyoruz.”
“KARŞIMIZDAKİ İRADEYE KARŞI BİRLEŞMEMİZ GEREKİYOR”
Alan’ın ardından söz alan Avukat Murat Cano, “Asıl olan yatırım değil korumaktır. Eğer yatırım oradaki değerleri geri dönülmez bir şekilde yok ediyorsa o yatırımdan vazgeçilmelidir. O yüzden diyorum ki ‘bize dokunmayın’. Bize dokunmak Dersim’e dokunmaktır. Asla yatırıma karşı değiliz, bizim de ekmeğe ihtiyacımız var biz de insanız. Ancak madenlerin kesinlikle çıkarılmaması gereken yerler var. Onların başında Kaz Dağları ve Dersim gelir. Çünkü maden çıkarmak için oraya yol açmanız, makine sokmanız gerekir” diye konuştu.
“Karşımızda bir devlet iradesi var. O iradeye meşru yollarla karşı durabilmek için birleşmemiz gerekiyor. Birbirimizle çatışarak bir yere varamayız, o zaman coğrafyamızı yok ederler” diyen Cano, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Türkiye’de karşı duran çok sağlam bir kitle yaratmamız gerekiyor. Munzur bizim iliğimiz bütün Dersimliler de onun kemiği gibi Dersim’i koruyacak şekilde kemikleşmelidir. Bunu bütün dünyaya anlatabiliriz. Şurası onun burası benim diye bir şey yok. Herkesin kullandığı yerler vardır. Dünyanın yeri aslında herkesindir. Bu bilinç oluştu dünyada. Siz olmazsanız biz yok olacağız.”