Dersim’de faaliyette bulunan tarım kooperatifleri gençlerin özledikleri hayat için de bir destek kapısı şimdi. Ersin Dargın ve Özkan Ulucan da o gençlerden ikisi. Üniversite okuyup tutunmaya çalıştıkları şehirleri, doğada yaşama özlemiyle terk edip Dersim’e dönüyorlar. Dersim Ovacık’ta kurulan kooperatifin desteği ile Çiçekli yolu üzerinde bulunan 80 dönümlük araziye nohut eken gençler hayatlarındaki bu dönüşümü ve toprakla bütünleşme hallerini anlattılar.
Ersin Dargın ve Özkan Ulucan, büyük şehirlerde üniversite okuduktan sonra çeşitli işlerde yaşamlarını sürdürdüler. Bir gün toprağa geri dönmek ve kapitalist tüketim tarzından uzaklaşmak için dahil oldukları bu üretimin bir parçasılar artık.
Kurdukları iki çadır ve meşe ağaçlarından yaptıkları barakada konaklama ihtiyaçlarını sağlayan bu iki genç sabahın beşinde işe koyuluyor. Ekildikten 2 ay sonra hasat veren nohutları bir haftadan fazladır toplamaya çalışan gençler öğlen saatine kadar hiç durmadan çalışıyor. Sıcağın en yakıcı olduğu öğlen saatlerinde yemek ihtiyaçlarını karşılayıp dinleniyorlar. Ardından da yeniden 4’den sonra başladıkları nohut toplama işleri hava kararana kadar devam ediyor. Akşam her gün domuz ve ayı nöbeti tutarken, ateşin başında iki köpeği ile birlikte toprakla uyumlu bir şekilde yaşamlarını sürdüren gençlerin hayatlarındaki ilk deneyimleri bu.
Sıkıntıları da yok değil. Elektrik ve su olmadığı için ihtiyaçlarının çoğunluğunu merkezde bulunan arkadaşlarından temin etmeye çalışıyorlar. Tüm bu zorluklara rağmen üretimin içinden olmaktan oldukça memnunlar.
KOOPERATİFİN DESTEĞİ İLE 80 DÖNÜM ARAZİYE NOHUT EKTİLER
Kocaeli Üniversitesi mezunu Ersin Dargın 12 sene sonra Dersim’e gelmiş. İstanbul ve Kocaeli gibi büyük kentlerde pek çok farklı iş sahalarında çalışmış.
“Oradaki işler sürekli bir rahatsızlık veriyordu bana. Birilerinin ücretli elemanı olmak istemedim” diyen Dargın hayatına Dersim’de toprakla uğraşarak geçirmeye karar vermiş.
Kooperatifin mazot, tohum ve traktör ücretlerini karşılamasının ardından buldukları 80 dönümlük bir araziye nohut ekmeye karar vermişler. Dargın, “Burada bizim işimizi kolaylaştıran kooperatifin desteği oldu. Kooperatifin mazot ve tohum desteği vermesiyle böyle bir üretime daha hızlı atılmamıza yardımcı oldu.” diyor.
10 Mayıs’ta ektikleri hasat zamanı ise geldi. Dargın, “Yaklaşık bir aydır geceli gündüzlü nöbet tutuyoruz. Çevre köylerden inekleri bırakıyorlar, tarlalara geliyor. Gündüzleri onları bırakmamaya çalışıyoruz. Geceleri de ormanın içinde olduğunda kaynaklı domuz çok, ayı var. Gece de onları bekliyoruz. Domuzları öldürmüyoruz çünkü onlar bizim dostlarımız. Havaya ateş ediyoruz. İki köpeğimiz var, domuzlara karşı onlar bizi uyarıyor. Tarlaya sokmamaya çalışıyoruz domuzları ama arazi büyük. Bazen engel olamıyoruz.” diye yaşadığı zorlukları anlatıyor.
TOPRAKLA BÜTÜNLEŞMEK..
Yaklaşık bir haftadır da tarlayı arkadaşı ile birlikte toplayan Dargın, yağmurun az yağmasından dolayı mahsulün az olacağını söylüyor.
Yeniden toprakla bütünleşmekten dolayı kendini iyi hissettiğini söyleyen Dargın sözlerini şöyle sürdürüyor:
“Toprağa dönmek güzel. İnsanın tekrar kendi doğasına dönmesi, üretimin içerisinde olması, onun en başından sonuna kadar emek sürecine dair ortaya bir şey çıkarmak gerçekten hoş bir duygudur.”
Önümüzdeki yıllarda da ürün çeşitliliğini artırmayı planladıklarını söyleyen Dargın, “Dersim topraklarında hangi ürünler yetişir, bunlar üzerine bakarız.
Tarımla çok haşır neşir olan bir durumumuz yoktu. Zorluklarımız; ürünün ne zaman ekilir acemiliğimiz oldu. Önümüzdeki yıllarda eminim ki çok daha tecrübeli bir üretim yapabileceğimizi düşünüyoruz.” ifadelerini kullanıyor.
Yaklaşık bir aydın bütün günleri burada geçiyor. Susuzluk ise en büyük sorun.
Dargın sözlerini şöyle sürdürüyor:
“Bir tane çeşmemiz vardı, şu an neredeyse kurumaya başladı. Yanımıza kitaplarımızı da aldık. Boş zamanlarımızda kitap okuyorduk. Ama şu an toplamaya başladığımızdan kaynaklı yoruluyoruz. Daha çok nohutların kurumadan kaldırılması için çaba harcıyoruz.”
Dargın, çalışma saatlerini, emek sürecini, planlamasını düzenlediğin ve zamanını kendine ayırdığın böyle bir üretim tarzını herkesin yapmasına gerektiğini düşünüyor.
Dokuz Eylül Üniversitesi Sinema bölümü mezunu Özkan Ulucan da, okul bittikten sonra dizi ve sinema setlerinde çalışmaya başlamış.
Kendisi de Dersimli olan Özkan Ulucan, bir süre mevsimindeki otları toplayarak geçimlerini sağladıktan sonra kooperatifin katkısı ile toprakla uğraşmaya başladıklarını söylüyor.
Ulucan toprakla buluşma sürecini şöyle anlatıyor:
“Ara ara Dersim’e gelip gidiyordum. Sonuçta bu coğrafyada yaşadım, toprakla yakın bir ilişkim vardı. İstanbul bana çok ağır geliyordu. Trafiği, havası. ‘Kırlarda yaşasak’ diye düşünüyorduk. Geçen sene ben geldim Ovacık’a. Nohut ve fasulye işçiliği yapacaktım, olmadı. Tekrar İstanbul’a gittim. Uzun zamandır ekonomik kriz var, orada tutunmak zor. Alternatif, devrimci sinema önemliydi. Sinema sektöründe çalıştığımızda paramızı almadığımız oluyordu. Popüler kültür içerisinde alırsın paranı belki ama diğer şekilde para yok. Geçen sene Ersin ile bu coğrafyaya gelip sonuçta kooperatif var burada düşündük. Ekim yapıp bu üretime katkı sunarak emeğimizi ortaya koyup çalışmak istedik. Baharda geldik. Daha tarla ekilmeden doğadan gulik, ışkın, mantar toplayarak geçindik. Ardından çevremizdeki dostlardan birisi 80 dönümlük tarla verdi. Başka bir dostumuz da traktör verdi karşılık olmadan. Biz de 80 dönüm nohut ektik. Bu sene iklim iyi gitmediği için istediğimiz verimi alamadık. Bizim için bir adımdı. Bu coğrafyaya gelip kooperatif ile birlikte nohut ekmek ve kendi geçimizi sağlamak ayrıca kooperatif kültürünün sadece bu coğrafyanın değil bölgede ve Türkiye’de yerleşmesi için emek harcamak isteriz.”
“KENDİ SESİMİZİ DUYMAK, KENDİMİZİ HİSSETMEK GÜZEL”
Ulucan, daha sonraki süreçte domates, biber, nohut ve başka şeyler de ekip biçmek istiyor.
Buraya doğayla iç içe olmak için geldiklerini de vurgulayan Ulucan sözlerini şöyle sürdürüyor:
“Eğer ürettiğimiz ürünler bize, insanlığa karşılıksız dönmüyorsa bu bir zorunluluktur. Sonuçta İstanbul’da da belli bir sistemde çalışıyoruz ama burada insani koşullar ve erdemli duruş yönü var. Yine zoru var. Zorun olduğu her yerde mecburen üreteceksek mecburen tüketeceksen, bu zorunluluktan çıkmıyorsak yine buraya geldik ayakta kalmak için gece gündüz çalışıyoruz.
Toprakla olmak, temiz hava almak, okumak, kendi sesimizi duymak, kendimizi hissetmek güzel. Çok farklılığını göremedim. Ne yapılabilir; belki biraz daha alanları doldurmak gerekiyor. Birlikte üretmek gerekiyor. Bir kişinin kurtuluşu halkın kurtuluşu değil. Bizim amacımız; halkla birlikte üretmek halkla birlikte tüketmek.
Sadece satılmak üzerine bir düzen yok olmadıktan sonra çok karşılığı olmaz. Belli yerlerde farklı çözümlere gidebilir ama şimdilik elimizden geleni yapıyoruz. İleriki süreçte üretimi çeşitlendirip daha iyi bir şekilde konumlanacağız.”
Sevim KAHRAMAN/Hüseyin YAŞAR
DERSİM