Modern giyimli ama, kafadan kontak hal ve davranışlarıyla, Orta çağda yaşıyor, içli, dışlı birbirine dolanarak, iş ve güç birliği halinde kötülük saçıyorlar.
Yer yüzünde, cinayetlerini, tecavüzcülük, hırsızlık ve soygunlarını, bir namazla safi, kendileri tertemiz olan bir bunlar vardır. Sanki Tanrıyla pazarlıklı…
Bu yüzden dünya dışıdır, bunlar. Benzeşlerinin dışında, herkesle düşman. Manyaklık, kafa kontaklığı mı, sağlıklı insan tütü mü siz karar verin: Kürtlerin kanı helal, bunlara…
Her sabah, o gece tuzakta katledilmiş Kürtlere ilişkin rakamı müjdeliyorlar, kendi halkına.
Çünkü, “manyamış bu kafa“ kendi geleceklerini, Kürtlerin yok olmasında görüyorlar. Delilik sendromu, tehlikeli bir hastalığın dışa vurumu, ama olay gerçek. Recep Erdoğan Haziran seçimleri süreci boyunca, Türklerin geleceğini, Kürtlerin yok edilmesine bağlı olduğunu, “beka” deyimi ile haykırdı ve bu haykırışın gölgesinde, Kürtlere karşı, bölge çapında kırım taarruzları düzenlendi, durdu.
Yine bu aşamada, Rojavalı Kürtlerin katli iştahı, vampirimsi bir hızla ayaklanınca, Amerikan başkanın sabrı taşmış, “sizi mahvederiz“ diyerek bunları, mabad üstü çökertmişti.
Ama arsızda, güdüleri öldürme moduma kilitlenmişlerde, utanma duygusu ne gezer!..
Bir süreden beri, yeniden dişlerine Kürt kanı değmiş gibi, IŞİD’le takviyeli orduyu bir kere daha sınır boylarına yaydılar. Gece yarısı iş tutmaya çıkmış ve aralık kapı, açık pencere arayan hırsız misali Rojava, dolayısıyl, Kuzey Suriye‘nin etrafında dolanıyor…
Bunun üzerine Amerika, bir kere daha uyarı sesiyle, patladı. Suriye özel temsilcisi James Jeffrey, ABD’nin terörle mücadele özel temsicisi Nathan Sales’le birlikte Washington’da düzenlediği toplantıda, bir soru üzerine, Bilal Erdoğan babasının anlayacağı bir anlatım biçimiyle, kelimeleri tane tane sıralayarak şöyle diyordu:
“Bizimle birlikte savaşanların zarar görmemesi, herhangi bir tarafın saldırısına hedef olmaması sözüne, bağlıyız. Başkan da bunu açıkça söyledi.”
Orta çağ kafası, bu sözlerin anlamını kavrayabildi mi, sanmıyorum. Ama, bir de ben açıklayayım: Amerikalı, açık açık “Kürtlerle sahada müttefikiz ve onlarla birlikteyiz. Burası bizim de çıkar sahamız. Onun için, Kürtlere yapılacak bir saldırı, bizedir“ diyor.
Hadi bakalım, Amerika ile savaşa girme cesaret ve kuvvet ile kudretin varsa buyur buradan IŞİD kafa!..
Ancak, el ülkesi, tapulu malını işgal, insanlarını kırma hakkı nereden, hangi hukukla, o da belli değil. Ama IŞİD kafa, takmış bir kere…
Dünya yabanı ve yer yüzü yabaniliği, kısacası IŞİD dünyası budur, işte. Orta çağ mağarasında unutulmuş, orada kalmış bunlar. Göze kestirdiklerini gasb edip, el koyacaklarını sanıyorlar.
Oysa dünya, farklı yerde, bugün. Orta çağ kafası tarihe gömüldü.
Amerikanlılarla, Kanadalıların büyük çoğunluğu aynı dili konuşuyor. İki tarafın insanları da aynı soydan. Onu da geçelim. Avrupa ülkelerinin sınır boylarında, bir kaç dilden eğitim veriliyor. Fransanın Colmar ve Strasbourg şehri okullarında, Fransızcanın yanında Almanca okutuluyor. İsviçre’yi saymıyorum, Belçika’da üç ayrı halk yaşıyor. Üç ayrı dil konuşuluyor, resmen kullanılıyor.
Dünya böylesine renkli. Hitler, insanlığı yiyen ırkçılığı gömüldüğü yerde çürüdü. Bugün, bir başka dünya var. Diller, insan soyu renkliliği, ten rengi farklılıklarıyla harmanlanlanmış yepyeni bir insanlık bahçesi yaratılıyor.
Ama, bunların haberi yok. Hitler’in çürümüş ruhunun peşine takılmış, ona tapınarak gidiyor, kötücü kimliklerine yakışanıyla, kötülükler saçıyorlar.
Bu yüzden, esir aldıkları Kürtlerin dışında, ayrıca yer yüzündeki bütün akrabalarının yok edilmesini, kendi “beka“ları (aydınlık gelecekleri) için, temel şart görüyorlar. Hitler de öyleydi. Amaç yolunda, önlerine çıkan insani değerleri yakıyor, kırım şenlikleri düzenliyor, manyalık bu ya, Hitler’den farklı olarak mezar taşlarıyla savaşıyor, ötede IŞİD’le ortaklaşa işgal ettikleri Efrîn’de ilk iş olarak Kürt dilin, gırtlakların sedası, sesini yasaklanıyorlardı.
Özetlersek, “müttefikimize saldırıya göz yummamız mümkün değil“ diyordu, Amerikalı.
İşin zorlaştı, Kürt katili. Şimdi gidebiliyorsan, Rojava‘ya git ve kendine yakışanı ile önüne çıkan çocuğu, uyuyan bebeğini katlet bakalım, katledebilirsen!..
(Y.Ö.Politika)