Lütfen bekleyin..
Munzur Haber / 'Aleviler kendi kökleri ile buluşmalı'

'Aleviler kendi kökleri ile buluşmalı'

01 Ağustos 2019, 08:44

“Bizler canlarımıza, taliplerimize, Alevi ailelerine, çocuklarına dergahlarda diyoruz ki; yeniden kendi inancınızla, yolunuzla, erkanınızla buluşun ve yeniden ikrarlaşalım. Biz civatımızla (toplum) yeniden ikrarlaşmak istiyoruz”

FEDA Pirler ve Analar Kurulu üyesi Pir Mahir Şahin, “Bizler canlarımıza, taliplerimize, Alevi ailelerine, çocuklarına dergahlarda diyoruz ki; yeniden kendi inancınızla, yolunuzla, erkanınızla buluşun ve yeniden ikrarlaşalım. Biz civatımızla (toplum) yeniden ikrarlaşmak istiyoruz” vurgusunda bulunuyor.

Başlıktaki sözler Avrupa Demokratik Alevi Federasyonu (FEDA) Pirler ve Analar Kurulu üyesi Pir Mahir Şahin’e ait. Şahin, amaçlarının Alevileri kendi kökleri ile buluşturmak olduğunu da söylüyor. Pir Şahin, Almanya ve Avrupa ülkelerinin de Alevileri asimile etme politikaları yürüttüğünü de vurguluyor.

Dersim’in Mazgirt ilçesine bağlı Teman Köyünde dünyaya gelen Pir Mahir Şahin Bamasor Ocağına mensup. 11 aydan beri Avrupa’da yaşıyor. Kızılbaş Kürt Alevi kimliği nedeni ile 10 yılı aşkın bir süre Türk zindanlarında tutulmuş. Aleviliği canı gönülden yaşamak ve yaşatmak için şehir şehir, kasaba kasaba koşturan Pir Şahin ile yaptığımız sohbete Bamasor Ocağına ait bir açıklama ile başlıyoruz.

Söyleşimize Bamasor’un Baba Mansur’dan geldiği iddiaları ile başlayalım…

Baba Mansur bizim ehli keramet bir evliyası diye bir zat yoktur. Cumhuriyetin kuruluşundan sonra özellikle dağların taşların yani yörelerimizin, köylerimizin isimlerinin değiştirilmesi ile birlikte bu orijinal ismi ile Bamasor, Baba Mansur’a dönüştürüldü. Özellikle son 60 yıldır, 1950’lerden sonra 1960 darbesi bu projenin asıl sahiplerindendir. Baba Mansur ismi de asimilasyon amaçlı bilinçli tasarlanarak yaydırıldı. Bizim ocak mensuplarımızın bazı kesimlerinin de yeterince bu duruma tepki gösterememesi, bu güçlerinin olmaması nedeniyle Bamasor’u sahiplenemediler. Sonuç olarak Baba Mansur kavramı genişletildi. Yaygınlaştırıldı.

Bamasor’u Baba Mansur’a çevirmekteki amaç nedir?

Zulmeden sistem, tarih boyunca bu halkla uğraşmış, inancı ile oynamış ve asimile etmiş. Toprağından yerinden yurdundan koparmış. Gölgesinde oturduğu ağacın, Ona rızk veren tarlasının adını değiştirmiş. Bize ait olan tüm aidiyetlerimizi değiştirerek, Hak yolu ile bağımızı bu şekilde koparmaya çalışıyorlar. Bizi başkalaşıma uğratarak başka bir element elde etmeye çalışıyorlar.

‘Ba’ bizde yani Dimilkî dilinde baba demektir. ‘Ma’ ise ana demektir. ‘Sor’ ise kırmızı demektir. Yani bunu Türkçeye çevirmek istersen “kızıl ana baba” anlamı çıkıyor ve tarihimizle bağımızı kuran bir kavramdır. Yani ceddimizin orijinal adı Bamasor’dur. Bizim ocağımız Mazgirt’in Moxindî nahiyesindedir. Osmanlı döneminde Muhundu denilmiş. Cumhuriyet döneminde de Darıkent olarak değiştirdiler. Fakat orijinal adı ‘Moxindî’dir. Şu an bir nahiyedir. Bizim köyümüz Teman’da bu nahiyeye bağlıdır. Bamasorlar, Karacadağ bölgesinden gelip bu köye yerleşmişler.

FEDA Pirler Kurulu üyesisiniz. Bu kurul nasıl bir misyona sahip?

Ben Türkiye’de de Demokratik Alevi Dernekleri içerisinde hizmet ediyordum. Cem evlerinde hizmetlerimiz vardı. Son 11 aydır burdayım. Avrupa’da Demokratik Alevi Federasyonu hak yolu hizmeti yürütmektedir. Orijinal Alevilik inancını, yol erkanının yürütülmesi açısından, yaşaması açısından hizmetleri var. Tüm bunların üzerinde de Pirler ve Analar Kurulu var. Pirler ve Analar binlerce yıldır bu hak yol Alevi inanınca topluma öncülük edenlerdir. Hem bir adalet mekanizmasıdır hem de toplumsal yasaları düzenleyen, uygulayan bir kurumdur. Şu durumda 30’u aşkınız. Önümüzdeki günlerde bir araya gelip cem, civat (toplum/cemaat) olacağız.

Pirler-Analar Kurulu olarak ne tür somut çalışmalar yapıyorsunuz?

Bizim Pirler ve Analar kurulunun asıl olarak görevlerinden birisi sistemin bizim üzerimizde oyunları boşa çıkarmaktır. Bu nehaq (haksız) sistemin toplumumuz, yol erkanımız, inancımızın üzerinde çeşitli kirli oyunları var. Biz Türkiye’de de yasadığımız için, İran’daki, Irak’daki, Suriye’deki canlarımızın durumunu biliyoruz. Yaresanlar, Kakailer, El Yulavları biliyoruz. İlk bakışta sanki sadece Türkiye’de nehaq bir sistem  var görünüyor. Ama ben Almanya’da da bu politikayı gördüm. Alman devletinin Avrupa’nın da böyle bir politikası var. Bu benim kültürümdür, bu benim inancımdır ben bunu yürütmekle mükellefim, ben bu kurallara göre yaşamak durumundayım diye bir soru kendine sorduğunda karşında hemen Alman devletinin de Avrupa devletlerinin de bu inanca karşı çok kirli oyunlarının olduğunu görebiliyorsun.Mesela bizim Pirler Kurulu’nun içinde yer alan birçok canımız zaman zaman takibat altında, evleri basılmakta. Hatta bizim renklerimize siyasal misyonlar yüklüyorlar. Bizim dilimize engel koyuyorlar. Yine mensubu olduğum Kürt etnik kimliğimle eğitim yapamıyorum. Ben Aleviyim. Ama kendi dilimde de ibadet yapamıyorum. Önümüzü açmak yerine asimile etmekle uğraşıyorlar.

Gelelim Pirler ve Analar Kurulu’nun diğer görevine…

Pirler olarak maddi dünyanın nimetleri açısından fukarayız. Ama manevi dünyayı yaşam adına da çok zengini olduğumuzu söyleyebilirim. Bizler canlarımıza, taliplerimize, Alevi ailelerine, çocuklarına dergahlarda diyoruz ki; yeniden kendi inancınızla, yolunuzla, erkanınızla buluşun ve yeniden ikrarlaşalım. İkrarlaştığımız sürece bizim yolumuzun, erkanımızın, inancımızın, cemlerimizin, ocaklarımızın, civatlarımızın üzerindeki asimilasyonu politikalarını boşa çıkarabiliriz. Böylece bize unutturulmuş ana dilimizi, ibadetlerimiz yapabiliriz. Yüzümüzü ocaklarımıza dönelim. Yani Pirler Kurulu, taliplerle kesilmiş olan bağlarını yeniden kurmayı amaçlıyor.

Yani toplumu kökleri ile buluşturmak istiyorsunuz…

Evet çünkü biz köklerimizden koparıldık. Köyümüzden, baba ocaklarımızdan, ziyaretgahlarımızdan koparıldık. Bize yapılabilecek en büyük kötülük zulüm buydu. Bu nedenle Analar Pirler bir araya geldik ilkin kendimizi bir dara çekelim ve yolla ikrarlaşalım istedik. Çünkü toplumumuzu civatımızı kendi köklerimizle buluşturmayı amaçlıyoruz. Pirler ve Analar kurulunun asıl görevi budur. Biz zaman zaman Pirler ve Analar kurulu olarak bir araya gelip muhabbet demine giriyoruz.

Bu buluşmaların amacı yaşadığımız sorunlarımızı tespit etmek içindir. Ayrıca potansiyelimizin olduğu yerlerde dergah açmak, dergah aracılığı ile insanlarımızı yeniden buluşturup Pirlerimizin, analarımızın öncülüğü ile tekrar yolla ikrarlaştırma çalışmalarımız var. İnsanlarımıza yeniden kirve tutmak, musahip tutmak, yeniden yolla buluşmak, yeniden Piri ile buluşmak, yolun öğretisini anlamak-öğrenmek amaçlı faaliyetlerimiz vardır.

Devletin asimilasyon politikasından pirlerden de etkilenenler oldu mu?

Evet burada etkilenen oldu. Bazı Pirlerimiz ocak mensubudur. Devlet bir şekliyle onunla ilişkilenmiştir. Bazılarını korkutarak sindirmiştir. Yıldırmıştır. Böyle yol erkan yürütmesine mecal bırakmamıştır.

Bir de devletle artık uzlaşmış, devletin nimetlerini kabul etmiş Pirler var. Devletin verdiği lokma ile beslenenler haramzadedir. Bunlar artık yol düşkünüdürler. Öte yandan devletin desteği ile bunlar Alevi toplumu üzerinde hakim kılınmak isteniyor. Popüler hale getirilmeye çalışılıyor. Bunlara dernekler, federasyonlar, vakıflar kurdurdular. Alevileri bunların etrafında toplayarak asimile etmeye çalışıyorlar. Maalesef Avrupa’da bu oyunlara gelen var. İmkanlardan faydalananlar var. Bu işin ciddiyetinin farkında olmayanlar var. Maaşlar var. Pasaportları var.

Birde devletin verdiği bütün imkanları red eden o orijinal Aleviliği korumak isteyen, yaşamını ona göre sürdüren Pirlerimiz, Analarımız var. Kendi ocaklarına bağlıdırlar. ‘Bir lokma, bir hırka’ misali kendi talipleri ile gezerler. Fakat bu konuda çok zorlandığımızı da söyleyeyim.

Türkiye ile Avrupa’daki Alevi toplumunu karşılaştırdığımızda ne gibi farklar ortaya çıkıyor? 

Aslında birbirine benzer durumları gördüm. Türkiye’de Alevi toplumu üzerinde asimile edilmiş Şialaştırma ekolü, Alevi İslam ekolü ve bir de ateistleştirme ekolü var. Bu üç proje Türkiye’de var. Ben baktım burda yani Avrupa’da da aynı şeyler var. Fakat bunları bertaraf etmek için buranın imkanları daha fazla.

Özden koparma-asimilasyon politikasının bir ayağı pirler üzerinden mi yürütüyorlar?

“Biz Pirleri kazanalım talip zaten bize uyar” düşüncesini taşıyorlar. Biz binlerce yıldır devletsiz yaşayan bir topluluğuz. Dersim 3 bin yıldır Asurlar, Babîller, Medler, Sasaniler, Sefaviler, Emeviler, Abbasiler, Selçuklular, Osmanlı dönemi dahil olmak üzere bazı dalgalanmalar olmuştur. Fakat bunlara rağmen 3 bin yıldır Dersim devlet dediğimiz sistemin dışında yaşamıştır. Devletsiz yaşamayı kanıtlamıştır. Pirleri, rayberleri, mürşitleri yol ve erkanlarına göre, inanclarına göre yaşamıştır. Fakat 1950’lilerden sonra önümüze başka bir Alevilik çıkardılar. Alevilikle oynanmasına rêya heq Pirlerinin, Analarının, rayberlerinin izin vermemesi lazım.

Avrupa’da yaşayan Alevi toplumundan beklentiniz nedir?

Alevilik inancı adına, rêya heq adına açılan her cem evi, her dergah kendisini bir Alevi akademisi haline getirmelidir. Sadece gidip orada bir lokma dağıtmak yani hakka yürüme erkanı yapmak, hakka yürüyen canlarımızın erkanını yapıp toprağa sırlamak değildir. Yine bizim aslımızı inkar eden, hatta bizi yobazlaştıran devletle yamamaya çalışan tarihimizle oynayan kaynaklardan uzak durmalılar. Avrupa, ülke farketmez, bir insanın yaşamına bakın, o yaşam tarzı onun inancıdır. Dersim’e, Erzincan’a, bir Alevi köyünde insanlar nasıl yaşıyorsa doğru Alevilik odur. Orda devlet, cami, İslamiyet, sünnilik, ezan, bayram namazı gibi şeyler yok. Güneşe dua ediyorsa, Pirinden, rayberinden bahsediyorsa, ziyaretgahları varsa, doğayı kutsal görüyorsa, yetmiş iki milleti bir görüyorsa, ziyaretlerini kutsal görüyorsa o orijinal Alevidir. Onları örnek alsınlar.

‘Dede’ kavramının Alevilikte olmadığını söylüyorsunuz.

Dede, postnişin, hünkar, halife gibi kavramlar rêya heq (hak yol) Alevi inancında olmayan kavramlardır. Bunlar daha çok Bektaşî tarikatı aracılığı ile bizim inancımıza zerk edilmeye çalışılıyor. Hacı Bektaş hakka yürüdükten sonra onun adına bir dergah geliştirilmeye çalışılıyor. Şuanki Hacı Bektaş-ı Veli Dergahı ile o zamanki dergah arasında çok fark var. Hani Muhammedî İslamla, Emevi İslamı arasındaki fark gibi. Hatta Nakşi tarikatından bazı tasavvufçular Bektaşî Dergahı’na aktarıldı. Yani bu dergah aracılığı ile bu tür kavramları Anadolu’daki, Mezopotamya’daki Alevilere de aktarmak istediler. Bunlar sünni kavramlardır. Bunlar seyit olan, yol erkan yürütenlere dede dediler. Şimdi Pir, rayber, mürşid vb. Aryenik kavramlardır. Yani orijinal Kürt Kızılbaş kavramlardır. Eğer sen Pir kavramının yerine dedeyi koyarsan on bin yıllık bir kavramı unutturmuş oluyorsun. Bunu unutturduğun zaman Pir kavramının on bin yıllık yüklenmiş olduğu tüm anlamları ile birlikte bir kültürü yok ediyorsun.

(Ö.Politika)

Bu haber 365 kere okundu
  • Bu haberi paylaşın:
UYARI: Konuyla ilgisi bulunmayan, hakaret içeren cümleler veya imalar, inançlara saldırı, şiddete teşvik ve tamamı büyük harfle yazılan yorumlar onaylanmamaktadır.
Kategorisindeki Diğer Haberler
Demokratik Alevi Dernekleri (DAD), 4. Olağan Genel Merkez Kongresi’ni Dersi..