KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanı Besê Hozat, Kürt düşmanlığındaki ısrarının, AKP-MHP yönetimindeki Türk devletini çıkmazlar içinde bitireceğini vurguladı.
KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanı Besê Hozat, ANF’nin sorularını yanıtladı.
İçte ve dışta iflas yaşıyor
AKP-MHP iktidarının, iç siyasette olduğu gibi dış siyasette de iflası yaşadığını; dış siyasetindeki sorunların da Kürt düşmanı politikalarından kaynaklandığını belirten Eşbaşkan Besê Hozat, “AKP-MHP iktidarı Türkiye’nin dış siyasetini tamamen Kürt düşmanlığı ekseni üzerine oturtmuştur. Bütün çabası, Kürtlere soykırım politikalarında dış desteği sağlamaya dönüktür. Türkiye’nin salt Kürt düşmanlığına odaklı politikaları mevcut bölge konjonktürü dikkate alındığında doğal olarak ABD, Avrupa ve NATO ile ciddi sorunlar yaşamasına neden oluyor” dedi.
ABD ve NATO’nun değişikliği
Türkiye’nin 2014’e kadar ABD ve NATO ile uyumlu ve paralel bir bölge politikası yürüttüğünü hatırlatan Hozat, sonrasını şöyle özetledi: “AKP’nin, DAİŞ’le ilişkileri ve YPG-YPJ tarafından Kobanê’nin DAİŞ’ten kurtarılması ve DAİŞ’in ölümcül bir darbe yemesiyle birlikte ABD ile ciddi sorunlar yaşamaya başladı. Çünkü Kobanê zaferiyle AKP-DAİŞ ortaklığı büyük darbe yedi. ABD ve NATO, o saatten sonra DAİŞ’e karşı bir pozisyon aldı; Kürtlerin ve Demokratik Suriye Güçleri’ni destekledi. ABD’nin ve NATO’nun bu politika değişikliği, AKP’nin paradigmasına ve siyasi çıkarlarına göre değildi. AKP, DAİŞ’le ilişkisine ve ittifakına dayanarak Suriye’de ve bölgede işgalci emperyal bir güç olmayı hedefliyor; Üçüncü Dünya Savaşı koşullarından yararlanarak Misak-ı Milli hülyasını gerçekleştirmek istiyordu.
Türkiye bir çıkmazın içinde
Türkiye, Suriye’de ve bölgede büyük bir çıkmazın içerisindedir. Suriye politikasında bazı konularda ortak hareket etseler de birçok bakımdan stratejik müttefikleriyle ters istikamette bir siyaset izliyor. Mısır’da ve Libya’da yine öyle. İran’da denge siyasetini yürütemez duruma geldi. Irak’ın zayıf ve parçalı durumundan faydalanmak istese de istediği sonucu burada da yeterince alamıyor. Rusya siyasetinde de stratejik müttefikleri ve NATO’yla ciddi problemeler yaşıyor, yaşamaya da devam edecek. Rusya ile S-400 savunma sistemini almaya kadar giden ilişkiler de Kürt düşmanı ve Neo Osmanlıcı politikaların bir sonucudur. İşgalci emperyal planlarını uygulamada ve Kürt soykırımında stratejik müttefiklerinden öngördüğü desteği alamayınca yönünü Rusya’ya verdi. Aslında Rusya’yla ilişkilerini esas olarak Kürt soykırımına izin alma konusunda bir şantaj olarak kullanıyor. Tüm çabası işgal ettiği Efrîn, Cerablus, Bab ve İdlib’de kalıcı olmaya çalışmak ve mümkünse bir yolunu bulup Rojava’nın diğer alanlarını da işgal etmektir.”
Hepsinin kaynağı Kürt düşmanlığı
AKP-MHP faşist iktidarı yönetimindeki Türk devletinin, Üçüncü Dünya Savaşı koşullarından ve Kürt örgütleri arasındaki çelişkilerden yararlanarak soykırım politikalarını sonuca götürmek; 21. yüzyılda Kürtlerin siyasi statü sahibi olmasını engellemek istediğini söyleyen Hozat, şöyle devam etti: “Kürt kazanımlarının kalıcı olmaması için her parçada çılgınca saldırıyor. ABD ve NATO ile büyük sorunlar yaşamayı göze alarak Rusya’dan S-400 füze savunma sistemi alması da Kürt düşmanı politikasıyla da yakından ilgilidir. Akdeniz, Kıbrıs krizi de Kürt düşmanlığından kaynaklanan gerici ve savaş politikasının yarattığı bir durumdur. Kıbrıs’ta da Efrîn, Cerablus, Bab, İdlib ve Bradost’ta olduğu gibi işgalci pozisyonundadır. Kıbrıs kara sularının enerji kaynakları Kıbrıs halkına aittir. Türkiye’yi ilgilendiren bir durum yoktur. Ancak Türkiye Kuzey Kıbrıs’ı ilerde resmi olarak da kendisine bağlamak istediği için bu tutum içine girmektedir. Türkiye’nin bu işgalci ve emperyal politikaları stratejik müttefiklerinden destek görmediği gibi Rusya’dan da destek görmeyecektir. Rusya, çıkarlarını sağlama alana kadar Türkiye’yi idare edecektir.”
Batı’dan koptuğunda olacakları biliyor
NATO’nun, Türkiye’nin tek taraflı kararlar alarak fiilli bir durum yaratıp kuralları ihlal etme tutumunu çok fazla tolere edemeyeceğini kaydeden Hozat, “Türkiye’yi kuran Batı dünyası, Türkiye’yi nasıl tutacağını ve kullanacağını da bilecektir. Türkiye de öyle NATO’yu bırakacak bir devlet değildir. NATO’dan ve Batı’dan koptuğunda başına geleceklerden korkuyor. Bu nedenle şimdi Rusya ilişkilerini şantaj olarak kullanıyor, ancak sürdürmesi mümkün değil. İki tarafla kurduğu ilişkilerin hareket kabiliyeti giderek daralıyor. Türkiye, Kürt düşmanlığını sürdürdüğü müddetçe iç ve de dış politikada istikrar sağlayamayacağından sürekli sorunlarla karşı karşıya gelecektir. Kürt düşmanlığına dayanan politikalar, sonunda Türkiye’yi çıkmazlar içinde bitişe götürecektir” şeklinde konuştu. BEHDÎNAN
ÖCALAN GÖRÜŞMELERİ SEÇİM İÇİNDİ
Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan ile 8 yıl sonra yapılan dört görüşmenin, direnişin yarattığı sonuç olduğu gibi seçimlerle ilgili olduğunu dile getiren KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanı Besê Hozat, şöyle izah etti: “31 Mart seçimlerinde AKP-MHP faşist iktidarı ciddi bir oy kaybı yaşadı ve gerçekten darbe yedi. Neredeyse tüm büyük şehirleri kaybetti. Bunu sindiremedi ve İstanbul seçimlerine darbe yaparak seçimi yenileme kararı aldı. İstanbul’u kazanması için Kürt oyları başta olmak üzere HDP seçmeninin oylarına ihtiyacı vardı. Önderlik görüşmesini yaptırarak bu oyları almaya çalıştı. Önderlik de bu görüşmelerden yararlanarak kendi siyasi çizgisini ortaya koydu. Türkiye’nin demokratikleşmesi doğrultusunda neler yapılması gerektiğini belirterek, demokrasi güçlerinin pozisyonunu güçlendirme çabası içinde oldu. AKP’nin yaklaşımıyla Önderliğin yaklaşımı tabi ki farklıydı. AKP’nin 18 Haziran’da İmralı görüşmesi yaptırması da seçimle ilgiliydi. Hatta AKP’yle ilişkisi olan birisinin Önderlik ile görüştürülmesi de bu amaçlaydı. Ancak Önderlik, HDP’nin kendi kararını kendisi alacağını belirtti, HDP de Türkiye demokrasi güçleriyle buluşma anlamına gelen bir duruş göstererek AKP’nin seçimi kaybetmesinde rol oynadı. AKP zaten görüşmeleri seçim ekseninde yürüttüğünden seçimlerden sonra tecridi devam ettiriyor.”
Sessiz kalmak insanlık suçudur
Buna sessiz kalınamayacağını, sessiz kalmanın insanlık suçu olduğunu belirten Hozat, “18 Haziran’dan bu yana görüşmeler olmuyor. Buna güçlü bir toplumsal tepkinin geliştirilmesi gerekiyor. Halkımız her yerde tecritin tamamen ortadan kaldırılması için mücadelesini kesintiye uğratmadan sürdürmelidir. Dostlarını ve demokratik kamuoyunu harekete geçirmelidir. Şu bilinmelidir ki; tecrit sürdürülse de büyük zindan direnişinin yarattığı sonuçlar nedeniyle artık eskisi gibi sürdürme imkanı kalmamıştır. Toplumsal mücadele yürütüldüğünde tecridi kırmak mümkündür. Siyasi partiler, demokrasi güçleri, demokratik hukuk kurumları başta olmak üzere tüm sivil toplum kurumları tecrite karşı harekete geçmeli ve güçlü bir mücadele içerisine girmelidir. Önderliğin her düşüncesi ve görüşü, Türkiye demokrasisine ve demokrasi güçlerine büyük bir güçtür. Özgür Önderlik, demokratik Türkiye’dir. Herkes, kendi üzerinde tecrit görerek mücadele etmeli, demokrasi mücadelesini büyütmelidir.”
AKP-MHP faşist iktidarının, Kürt soykırımı politikalarıyla iktidarını sürdüreceğini düşündüğünü; Türkiye’de yaşanan siyasi, ekonomik ve toplumsal sorunları savaş politikasıyla örtbas etmeye çalıştığını ifade eden KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanı Besê Hozat, şunları söyledi: “Türkiye’nin gündemini sürekli savaşla doldurarak, dikkatleri savaşa çekerek esas sorunların gündemleşmesini önlüyor. Türkiye’de çok ciddi ekonomik ve siyasi kriz olmasına rağmen milletçiliği kışkırtarak dikkatleri Başûr’daki işgal savaşına, Rojava’ya saldırılara çekiyor. Savaş politikasında ısrar etmesinin temel bir nedeni de Türkiye’de yaşanan sorunların üstünü savaşla örterek iktidarını sürdürme çabasıdır. Elbette bu da soykırım politikalarıyla ilgilidir. AKP-MHP faşist iktidarı, Kürtlere karşı bir soykırım savaşı yürütüyor. Başûr’u işgal harekatı da bunun bir parçasıdır. Türk devleti, Başûr’u Misak-ı Milli planı temelinde işgal etmek istiyor.”
Türk devletinin yıllardır Kürtler arasındaki parçalanmadan, çelişkilerden ve çatışmalardan yararlanarak soykırım amaçlı işgal politikalarını uyguladığını anımsatan Hozat, “Kürtler birlik olursa soykırım siyasetini yürütemeyeceğini çok iyi biliyor. Kürtleri birbiriyle savaştırarak, çatıştırarak inkar/imha siyasetini sürdürüyor. Şimdi de büyük bir gayretle KDP ile PKK’yi çatıştırmaya, pêşmerge ile gerillayı birbiriyle savaştırmaya çalışıyor. Bu büyük bir tuzaktır. PKK, Başûr’daki kazanımların güvencesidir. KDP’yi de ayakta tutan temel güçtür. Doğru olan; bu süreçte demokratik ulusal birliği sağlayarak ortak bir ulusal duruş geliştirebilmektir. Kürtlerin kazanımlarını koruyacak, Kürtlerin haklarını güvenceye alacak duruş budur. Zaman ve süreç tam da ulusal birlik sürecidir. Ulusal Kongre ile ulusal demokratik birliği taçlandırma sürecidir. Diğer biçimiyle Kürt düşmanı soykırımcı bir rejimin aleti olunur” dedi.
Kürtlerin inkarı ve imhası üzerinde kurulan Türk devleti ve İttihatçı anlayışın varisi AKP-MHP iktidarı gerçekliğine işaret eden Hozat, “Aslında KDP, Türk devletinin gerçeğini bilmiyor, anlamıyor değil. Böyle düşünmek de hatalıdır. KDP’nin sorunu zihniyetle ilgilidir ve bir tercih meselesidir. KDP’nin ulusal bilinci ve yurtseverlik duyguları çok zayıftır, varlığını Kürt düşmanlarının yanında yer alarak diğer Kürt örgütlerini, siyasi güçlerini etkisizleştirmede görüyor. Kürt sorununa demokratik ulusal ve özgürlükçü bir çözüm perspektifi yoktur. Kürtlük istismarcılığına ve değer tüketiciliğine dayanan, ilkel milliyetçi bir anlayışı temsil ediyor. Bu duruş KDP’ye fazla bir şey kazandırmaz” şeklinde konuştu.
Şu anda Başûr’un değil, Türkiye’nin Başûr’a muhtaç bir durumda olduğunun altını çizen Hozat, şunları vurguladı: “Başûr’dan Türkiye’ye bir gün petrol gitmezse ve Türkiye ucuz mallarını getirip Başûr’da satmazsa AKP iktidarı bir ay bile ayakta kalamaz. AKP iktidarı sürekli geçen yıllarda ekonomik iyileşmeden söz ediyor. Bunun sağlatan kesinlikle Başûrê Kurdistan’ın bir sömürge haline getirilmesidir. Başûr halkına ait olan değerlerin bir kesimin tüketim ve konformist yaşamı için Türkiye’ye aktarılmasıdır. AKP iktidarı, yıllardır hem ekonomik hem de siyasi olarak Başûr yönetiminin desteğiyle ayakta kalıyor. Bu soykırım savaşını da KDP yönetiminin desteğiyle yürütüyor. Yoksa bırakalım Xakurkê’ye gelmeyi, Başûr toprağına adımını dahi atamazdı.”
‘Kürdistan’da demokratik özerklik, Türkiye’de demokratik cumhuriyet’ formülasyonunun, çözümü sağlayacağını belirten Besê Hozat, şöyle konuştu: “Demokratik özerklik, Türkiye sınırları içerisinde en makul, en gerçekçi ve en demokratik çözüm modelidir. 21. yüzyılda bu çözüm modelini reddetmek, inkar ve imha siyasetinde ısrar etmek, soykırımcı faşizmle açıklanabilir ve nitekim yüzyıldır yaşanan, AKP-MHP faşist iktidarıyla daha da katmerleşerek devam eden durum budur.”
Demokratik bir anayasanın aciliyetine işaret eden Eşbaşkan Hozat, 12 Eylül faşist darbesinin, İttihat ve Terakki anlayışından doğan anayasadan kurtulmak gerektiğini söyledi. Yamalı bohça haline getirilmiş 12 Eylül anayasanın tamamen bir kenara atılarak yepyeni demokratik ve özgürlükçü bir anayasanın yapılması gerektiğini vurgulayan Hozat, kapsamını ise şöyle özetledi: “Kişi hakları, farklı etnik ve dinsel topluluklar dahil tüm topluluk hakları, emekçilerin hakları, kadın hakları, çevre hakları, çocuk hakları vb anayasada en demokratik çağdaş kriterlere uygun yer almalıdır. Düşünce ve örgütlenme özgürlüğünün kısıtlanmadığı bir anayasa gereklidir. Yeni anayasada Kürtler, Türkiye’nin asli kurucu halklarından biri olarak eşit özgür yurttaşlık temelinde demokratik özerk bir statüye kavuşmalıdır. Topluluk hakları kapsamında Kürtlerin dil, kültür ve siyasi hakları öz yönetim modeliyle anayasal güvenceye kavuşturulmalıdır. Aynı biçimde Türkiye’de yaşayan milyonlarca Alevinin özgürce inancını yaşaması, örgütlenmesi ve hakları güvenceye alınmalıdır. Yanı sıra Türkiye’de yaşayan tüm inanç ve kültürel toplulukların özgürce yaşaması ve örgütlenmesi anayasada güvenceye kavuşturulmalıdır.”
KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanı Besê Hozat, Kürt ulusal birliğini önündeki engelleri şöyle sıraladı: