Ortadoğu denkleminde Kürtler bölgesel sömürgeci güçlerin yumuşak karnı. Uluslararası güçler açısında ise, hala bölgesel güçlere istediğini kabul ettirmenin ‘değerli’ kozu.
Rusya’nın S- 400’leri Türkiye’ye satışının bedeli, Kürdistan’ın batı bölgesindeki Kürtlerin kazanımlarıdır.
Yaygın söylentiye göre, S- 400’lerin karşılığında Rusya’nın Türk devletinin DAİŞ teröristleriyle birlikte(ÖSO dedikleri AL-Kayda, DAİŞ karışımı yapı) Rojava Kürtlerine karşı planladığı imha hareketi için İdlib’i üs olarak kullanma isteğine rıza göstereceği.
Dünya pazarında askeri malzeme satışıyla pastanın en büyük parçasına sahip olan ABD, Rusya’nın, hem de bir NATO ülkesi olan Türkiye’ye S- 400 hava savunma sistemini satması karşısında iki kere ‘şok’ yaşadı denebilir. Türkiye’nin NATO üyesi ve ABD’nin yarım Asırı aşan ‘stratejik’ dostu olması, ABD’nin bu şokunu anlaşılır kılıyor.
ABD şimdi bu beklenmedik gelişmeyi nasıl nötralize edeceğinin hesaplarını yapıyor. İlk tepki, Pentagonun açıklaması. Pentagon, Türk devletinin F-35’ ortaklığına son verildiğini açıkladı.
Önümüzdeki hafta üst düzey sivil ve askeri temsilcilerden oluşan bir heyet Türkiye’ye gidecek. Bu ziyaretin önden verilen ip ucu bilgileri arasında, ‘’Güvenlikli Bölge’’ hakkında da görüşmelerin olacağı vurgusu var.
Ortadoğu’da dönen bütün pazarlıklarda, Türk, İran, Suriye ve hatta Irak sahası söz konusuysa, egemen dış güçlerin elindeki en önemli silah Kürtlerdir.
Avrupa Birliği Türkiye ilişkileri de uzun zamandan beri iniş aşağı gidiyor. Erdoğan’ın AB’yi baskı altına alan iki önemli şantajında biri savaş göçünü Avrupa’ya yönlendirme iken, ikincisi, DAİŞ hücrelerini harekete geçirme tehditi uzun süre tuttu.
Türk devletinin Kıbrıs meselesini önemli ölçüde tolere eden AB, Türk devletinin Doğu Ak Denizde Hydro-Carbon Gaz araştırmalarını o oranda tolere etmeyeceğini gösteriyor.
AB Türkiye’ye karşı yaptırımlar kararı aldı.Tabii AB’nin Türkiye tezatlığı devam ediyor. Frankfurter Allgemeine Zeitung, Alman devletinin son dört ay içinde Türkiye’ye 184 milyon Euro değerinde savaş silahı tekniğini sattığını yazdı.
AB’nin Türk devletine yaptırım uygulama politikası daha müzakere halindeyken Alman devleti Türk devletiyle ticari ilişkilerine hız veriyor. Bunu nasıl anlamak lazım? Alman devleti, Birliğin birinci ve belirleyici aktörü!?
Türk ve Alman devletleri arasındaki bu derin ilişkiyi kimisi, ‘’Türkiye Almanya’nın 17. Eyaleti’’ diyor.
Yukarıda sıralananlar devletler arası ilişkinin ‘normal’ gelişim seyrinin grafiği. İnişler, çıkışlar, bazen kopma noktasına varacak gerilmeler.
Bütün bunların en şiddetli yaşandığı sırada dahi, perdenin arka tarafında en kirli ve en rezil pazarlıklar sürer.
Bu oyunun senaryosu, yapılan kirli pazarlıkların pazarlıkçıya ve pazarlayana ne kazandırdığı, ne kayıp ettireceği üzerine kurgulu.
Türk devletinin durumu:
Erdoğan, Rusya ve ABD arasındaki çelişkilere dayanarak kendi politik oyununu oynamak istiyor. Bu oyundaki piyonlar ise ABD F-35'leri ve Rusya S-400'leridir.Etkili de oluyor.
Türkiye’ye S-400'lerin verilmesinin bir anlaşmanın bir parçası olduğu yavaş yavaş ortaya çıkıyor. Suriye sınırına yığdırılan 80 bin asker, askeri teknik ve savaş uçakları böyle bir anlaşmanın ip uçları. Anlaşılan o ki sorun sadece
Mimbiç’i elde tutmak ve Fırat’ın doğusuyla sınırlı değil, Fıratın batısı da hesabın bir parçası.
Beyaz Rusya ve Çin’den sonra Türkiye üçüncü ülke olarak S-400’lerin sahibi oldu. ABD’nin tüm itirazlarına rağmen, Erdoğan’ın S-400 sistemlerini almakta direnmesinin arkasında yatan ne? Gerçekten Türkiye’nin ülke güvenliğini tehdit eden bir tehlike var mı?
Ne Rusya, ne NATO, ne İran, Suriye ve ne de Kürtler, Türkiye için bir tehlike oluşturmuyorlar. Peki bu hava savunma sisteminin aciliyeti ve gerekliliği neye dayanıyor?
Türk devleti dış politikasını gerilimler üzerine inşa etmiş bir devlet. Eğer dünyanın egemen güçleri arasında gerilim yoksa, Türk devlet mantığı bu gerilime zemin sunacak sebepler yaratır. S-400 sisteminin alımı da ABD ve Rusya, yada NATO ve Rusya arasında gerilime yol açma oyunu. Tutar mı? Süreci izlemek lazım.
Kürtlerin durumu:
Ortadoğu’yu yeni düzenleme sürecinde Kürtler hem tarihin en avantajlı, ama hem de tarihi avantajı yine darmadağınık, bölük pörçük bir yapıyla karşılıyorlar. Bu, ortaya çıkan bu avantajı kullanma imkanını zayıflatıyor.
Halkların, hele hele devleti olmayan halkların bu oyun sahnesinde tutunma, haklarını savunma, var olan haklarını koruma mücadelesinde pazara sürecekleri fazla bir ‘malları’ yok. Bu sebepten de oyunun hep kayıp edenleri. Onların tek varlıkları, onların örgütlü ve ortak birliğidir.
Bu Dünya halkları açısından elzem olduğu kadar, ondan önce tek tek ülkelerin halkı, halkları için solunacak hava kadar hayatidir.
Ortadoğu’da süren kirli çıkar savaşından bütün Ortadoğu halkları kayıp ediyor; fakat en büyük kayıp edenler Kürtlerdir. Neden?
Kendi sistemleri tarafından ezilip sömürülmelerine rağmen, Ortadoğu’nun diğer halkları Etnik, Kültür, İnanç v.b. kimliklerinden ötürü baskı altında değiller. ‘Ulusal’ tarihsel hikayelerini özgürce yaşayabiliyorlar.
Devlet, mensubiyetini temsil ettiği toplumun aidiyet, Kültür, İnanç ve tarihsel hikayesine dayanan bütün haklarını uluslararası platformlarda savunur. Ulusu oluşturan toplumun ortak değerleri olan Kültür, İnanç, Tarih, Etnik kimliğini korur, BM’de temsil eder.
Devleti olmayan halklar bu haklardan mahrum kalırlar. Devletsiz ulus olan Kürtler de bütün bu imkanlardan yoksun.
Kürtlerin ülkesi, Parçalanarak sömürgeleştirilmiş bir ülke. Bu ülkede yaşayan insan topluluğu bölünmenin yarattığı toplumsal travma sonucu bir birine yabancılaştırılmış. O kadar ki, zaman zaman kendisini köleleştiren egemenlerin çıkarı için bir birine karşı savaşmış.
En trajik durum ise, Parçalanmış ülkenin birliği için mücadele yerine, ortaya çıkan tarihi fırsatlar parçanın hakimiyeti çabasına kurban ediliyor.
Bazı Kürt siyasi yapıları bu emeline ulaşabilmek için, ülkeyi köleleştiren sömürgeciye dayanarak, diğer parçadaki Kürde karşı üstünlük savaşı yürütecek kadar kendisine yabancılaşmıştır!
Ortadoğu’da yaşanan alt-üst oluşlar Kürtlere büyük avantajlar sunmakta. Ama ne yazık ki, Kürtler bu parçalı haliyle bu imkanları kullanamayacak.
Tarihin Kürtlerin önüne koyduğu bu imkanlardan yararlanmanın tek, ama gerçekten tek yolu Kürt ulusal birliğidir. Dünya siyaseti, her parçası kendisini Kürdistan ilan eden, 4 Kürdistanı ciddiye almaz. Ulus olmadan ulusal haklara sahip olmak, o hakların uluslararası temsiliyetini kazanmak kolay değil.
(*) Dersim İnşa Kongresi Eşbaşkanı
18.07.2019