Yapılan açıklamada “Gelin 2 Temmuz’da acılarımızı ortaklaştıralım. Acılarımızı paylaşarak azaltalım. Gelin hep birlikte dayanışmayı ve mücadeleyi büyütelim. Büyütelim ki bize bu acıları yaşatanlardan hesap sorabilelim” denildi.
Sivas Madımak Oteli Katliamı’nın 26. yılında yapılacak anma programı açıklandı. “Katliam, baskı ve asimilasyon politikalarına karşı eşitlik, özgürlük ve adalet için 2 Temmuz’da alanlarda buluşuyoruz” çağrısıyla yapılan açıklamada “Katliamın 26. yılında deyişlerimizi söylemeye, semahlarımızı dönmeye devam ediyoruz” denildi.
Mülkiyeliler Birliği’nde Sivas şehit ailelerinin katılımıyla yapılan basın açıklamasına birçok Alevi kurum temsilcileri de katıldı.
Pir Sultan Abdal Kültür Derneği Genel Sekreteri Onur Şahin tarafından okunan Sivas Şehitleri Anma ve Laiklik, Demokrasi, Barış Haftası Etkinlikleri programının ilki 25 Haziran’da, Ankara Mamak’ta bulunan Yaşlılar Parkı’nda yapılacak.
Birçok ilde çok sayıda etkinliğin yer aldığı anma programlarının en kitlesel olanı ise 2 Temmuz’da Sivas’ta düzenlenecek.
PSAKD Sivas Şubesi’nde saat 10:00’da toplanılacağını açıklayan Şahin, 12:00’de Madımak Oteli önünde anmanın gerçekleşeceğini duyurdu.
2 Temmuz’da kitlesel olarak yapılacak bir diğer anmanın adresi de Ankara Anadolu Meydanı olacak. 17:00’de Sıhhıye Toros Sokak’ta bir araya gelecek yurttaşlar, toplu halde yürüyerek 18:00’de başlayacak anma alanına geçecek.
Anmaların son günü olan 12 Temmuz’da ise Balıkesir Balya’da İnci Türk mezar anması yapılacak.
PSAKD Genel Sekreteri Onur Şahin, Sivas şehitleri için yapılacak anma programını duyurduktan sonra hazırlanan basın açıklamasını da okuyarak “26 yıl önce içlerinde gençlerimizin, kadınlarımızın, çocuklarımızın, yazarlarımızın, sanatçılarımızın, semah dönen canlarımızın da olduğu 33 canımız, 33 aydın insanımız Sivas’ın ortasında tekbirler eşliğinde bütün devlet güçlerinin gözü önünde yakılarak katledildi” dedi.
“BİLDİRİLER DAĞITIP ‘KIYAM’ VE ‘KATLİAM’ ÇAĞRILARI YAPTILAR”
Şahin, açıklamanın devamında şunları söyledi:
“Dönemin Sivas Belediyesi tarafından katliamdan birkaç gün önce şehrin içinde hiçbir yerde kaldırım çalışması gibi faaliyetler yok iken Madımak Otelinin çevresine kamyonlar dolusu parke taşları bırakıldı. Dönemin belediye başkanı katliam sırasında ‘gazanız mübarek olsun’ diyerek katliamı adeta teşvik etti. Otelin önünde bulunan askerler ise katliamcı güruha herhangi bir müdahalede bulunmadan otelin önünden ayrılarak katliamın yolunu açtılar. Birkaç kişilik eylemlere dahi binlerce polisi yığan devlet o gün hiçbir polisi müdahale etmek için katliamın yaşandığı bölgeye göndermedi. Gelen birkaç polis de ya olayları izledi ya da katliamcılarla kol kola hareket etti. Medya ise işbirlikçi rolüne yakışacak şekilde gericilerle birlikte Aziz Nesin’in bazı sözlerini çarpıtarak etkinliklere katılan canlarımızı günlerce hedef gösterdi. Gericiler haftalar öncesinden bildiriler dağıtıp ‘kıyam’ ve ‘katliam’ çağrıları yaptılar.
Katliamın yaşandığı gün devlet yetkilileri saatlerce gerici güruhun toplanmasını ve kalabalıklaşmasını izlediler ve daha da ötesinde teşvik edip yönlendirdiler. Katiller önce etkinliğin yapıldığı Kültür Merkezine saldırdılar ancak buradan püskürtüldüler. Gerici katil güruh ‘kahrolsun laiklik, şeriat isteriz’, ‘şeriat gelecek zulüm bitecek’ gibi sloganlar ve tekbirler eşliğinde otele yönelip kolluk güçlerinin gözü önünde katliamı gerçekleştirdiler.
Açıkça görüldüğü gibi Sivas Madımak Oteli Katliamı egemenlerin askeriyle, polisiyle, yargısıyla, medyasıyla, belediyesiyle, hükümetiyle organize ettiği ve Ortaçağ artığı gerici katillerin tetikçiliğiyle hayata geçirdiği planlı bir katliamdı. Katliamdan sonra gerici katil güruh içinden sadece küçük bir grup hakkında dava açıldı. Uzun süren yargılamalar sonunda bu katillerin çoğu ya hiç ceza almadılar ya da küçük cezalarla kurtuldular. Haklarında dava açılan katillerin bir kısmı ise hiç bulun(a)madı. Daha sonra bu katillerin bazılarının Sivas’tan hiç ayrılmadan yaşamlarına devam ettikleri, hatta resmi olarak haklarında arama kararları olmasına rağmen evlendikleri, askere gittikleri, işe girip çalıştıkları, ehliyet aldıkları anlaşıldı. Bir kısmı da arama kararlarına rağmen ellerini kollarını sağlayarak yurtdışına çıktılar. Daha sonrasında devlet tarafından bulun(a)mayan bu katiller zaman aşımı kararıyla ceza almaktan kurtuldular. Dönemin başbakanı olan AKP Genel Başkanı ise bu karar için ‘hayırlı olsun’ dedi. Sivas katillerinin avukatları AKP tarafından milletvekili, belediye başkanı, bakan ve hatta Anayasa Mahkemesi üyesi yapılarak ödüllendirildiler. Sivas Katliamı’ndan bugüne kadar 26 yıl bu şekilde geçti.
Bugün ise AKP iktidarı Sivas Katliamı’nda kendi özünü ve ruhunu bulan bir parti olarak Alevi halkımıza ve diğer tüm ilerici-demokrat toplum kesimlerine karşı baskı ve tehdit politikalarına hız kesmeden devam ediyor.
AKP iktidarı Kürt sorununda demokratikleşmeyi değil güvenlik eksenli savaş politikalarını esas almaya devam etmektedir. Bu savaş politikaları nedeniyle birçok insan hayatını kaybetmiştir. Roboski’de sivil yurttaşlarımız uçaklardan atılan bombalarla acımasızca katledilmişlerdir. Cizre’de, Sur’da ve daha birçok yerde sivil yurttaşlarımız tarifsiz acılar yaşamışlardır.
AKP’nin kurduğu yeni düzende farklılıklara yer yoktur. Yeni devlet tekçilik üzerine inşa edilmiştir. Toplum üzerinde inşa edilen yeni bu tekçi iktidar ilişkisine karşı güçlü bir demokrasi mücadelesi verilmesi kaçınılmazdır. AKP iktidarı son yerel seçim sonuçlarından da açık bir şekilde görülebileceği gibi halk desteğini hızla kaybetmektedir.
Aleviler üzerindeki bin yıllık asimilasyon ve yok etme politikaları AKP iktidarı tarafından da hevesle uygulanıyor. Kutsal mekanlarımız ya çeşitli şekillerde yok ediliyor ya da çeşitli gerekçelerle elimizden alınarak Siyasal İslamcı yapılara teslim ediliyor. Cemevlerimiz tanınmıyor. Alevi çocuklarına zorla din dersleri dayatılıyor. Dersim, Maraş, Çorum, Sivas ve Gazi Katliamlarının üzeri devlet tarafından ısrarla örtülüyor. Alevi köylerine zorla cami yapılıyor. Cami olmayan köylerimize hizmet götürülmüyor. Kamuda ayrımcılığa uğruyoruz. Gençlerimiz Alevi kimliklerinden dolayı işe alınmıyorlar. Birçok insanımız baskı ve ayrımcılıktan dolayı toplumsal yaşamda Alevi kimliğini gizlemek zorunda kalıyor.
2 Temmuz 1993 Sivas Madımak Katliamı özünde sadece Alevilere karşı değil; ezilen, ötekileştirilen, dışlanan, yok sayılan bütün toplumsal kesimlere karşı yapılan bir katliamdır. O yüzden ezilen, ötekileştirilen, dışlanan ve yok sayılan herkesi zulme karşı ortak mücadeleye çağırıyoruz. Gelin hep birlikte 2 Temmuz’da tek adam rejimine, faşizme, ırkçılığa, gericiliğe ve baskı politikalarına karşı laikliği, özgürlüğü, eşitliği, adaleti, barışı, demokrasiyi ve halkların kardeşliğini savunarak katliamda yitirdiğimiz canlarımızı analım. Gelin 2 Temmuz’da acılarımızı ortaklaştıralım. Acılarımızı paylaşarak azaltalım. Gelin hep birlikte dayanışmayı ve mücadeleyi büyütelim. Büyütelim ki bize bu acıları yaşatanlardan hesap sorabilelim. Bütün halkımızı bir daha böyle acıları ve katliamları yaşamamak için 26. yılında Sivas Madımak Katliamı’nda yitirdiğimiz canlarımızı meydanlarda ve alanlarda anmaya davet ediyoruz. Önderimiz Pir Sultan Abdal’ın ‘Dönen Dönsün Ben Dönmezem Yolumdan’ şiarıyla Sivas Madımak Katliamı’nın 26. yılında Sivas Madımak Oteli önünde buluşalım.
Sivas Madımak Katliamını Unutmadık Unutmayacağız!
Sivas’ın Işığı Sönmeyecek! Madımak Utanç Müzesi Olacak!”