Tartışmanın ilk bölümünde kıyasıya bir inkâr etme vardır. Sonraki aşamalarda « ama önce onlar başlattı » vb denir.
24 Nisan Ermeni Soykırımının senesi.
Bir başka deyimle Süryanilere, Ermenilere, Yezidilere yapılan soykırımın günü ve yıldönümü.
Ermeni Soykırımı, Süryani, Yezidi, Kürt-Alevilerin yurdu ‘Dersim Soykırımı ile ilgili arkadaşlarınızla hiç tartıştınız mı?
Tartışmanın ilk bölümünde kıyasıya bir inkâr etme vardır. Sonraki aşamalarda « ama önce onlar başlattı » vb denir.
Dönemin İttihat ve Terakki ziyniyeti, Türk ve müslüman olmayan halklara karşı kapsamlı bir imha, inkar, sürgün ve asimilasyon süreci başlatmış, Mezopotamya, Anadolu ve batı yerleşim merkezlerinde oluk oluk kan akıtmıştı.
101 yıl önce yapılan bu soykıırmda bir buçuk milyon Ermeni ve yüzbinlerce Süryani, Yezidi soykıırmdan geçirilmiş ve katledilmişti.
Yüzyılın bu ilk ve en kapsamlı soykırımı’nı yapan zihniyet, yapmış olduğu bu vahşetin hesabını vermesi bir yana, bu kanlı tarihi ile bir türlü yüzleşmemiş, vicdan muhabesine girmemiş ve kırımdan geçirdiği halkların ve inançların geride kalanlarından bir ‘özür’ bile dilememiştir..
1924 anayasası ile yaptığı ve yapacağı soykırım, katliam, baskı, inkar, imha, sürgün ve asimilasyon politikalarını ‘yasal güvence’ye kavuşturan TC, ‘tek’çi zihniyetini iyice pekiştirdi ve Türk, Türkçe ve Müslüman(?) suni bir toplum-millet inşa etmeye yeltendi.
Kan emici İttihat ve Terakki zihniyeti üzerinde şekillenen TC ise mazlum Kürt halkına ve Alevilere yönelmekte hiç tereddüt etmedi ve zaman kaybetmeden kıyımlar, katliamlar ve soykırımlar yapmaya devam etti.
Türklük, Türkçe dil ve islamiyet-müslümanlık adına Zilan katliamı, Koçgiri kıyımı, Şeyh Sait ve Dersim Soykırımı ile dünya’ya ‘merhaba’ diyen TC, sonraları ise Ermeni ve Rum’lar üzerindeki katliamcı, talancı, baskıcı, ırkçı ve inkarcı politikalarını zaman zaman sürdüregeldi.
1920’lerde başlayan Kürt-Alevi kıyımları, ‘Dersim Soykırımı’ ile TC tarihinin en kapsamlı soykırımı gerçekleşti ve Dersimli Kürt-Aleviler, soykırımcıların deyimi ile kıyımdan geçirildiler..
Dersim coğrafyası yakıldı, yıkıldı, üzerinde yaşayan insanları ile birlikte bombalandı ve 100 bine yakın insanımız vahşi bir şekilde katledildi, kurtulanlar, yaşlı veya çocuklar sürgünlere gönderildi, asimile dildi, kız çocukları türk subaylarına verildi ve bir çoğu kimliğini, inancını ve geçmişi bilemeden ya öldü gitti yada ömrünün son günlerinde farkına vardı..
Aynı zihniyet tarafından 6-7 Eylül olayları ile Rumların iş yerleri ve evleri, kültürel değerleri vb yağmalandı, kırıldı, döküldü ve adeta bir savaş ganimeti gibi yaklaşılarak başta devlet olmak üzere yağmalandı, el konuldu..
1978, 18 Nisan’ında Malatya’da bir kez daha ortaya çıkan faşist ruhlu ittihat ve terakki zihniyeti, burada alevi katliamı yaptı..
Yine 1978 Aralığında Maraş’ta Kürt-Alevi kıyımı yapıldı ve yüzlerce Alevi, vahşice katledildi, yüzlercesi sakat kaldı, Alevilerin iş yerleri ve evleri yağmalandı.. Bütün bu katliam da daha önceleri olduğu gibi yine devletin kontrolünde ve üstelik alevi oyları ile iktidara gelmiş CHP döneminde yapıldı, gerçekleşti..
Çorum’da, Reyhanli’da ve Kürt-Alevilerin yaşadıkları bir çok merkezde, yerleşim birimlerinde benzer uygulamalar, katliamlar ve baskıcı politikalar olagelmiştir..
70’li yıllardaki sağ-sol çatışmasında yine en çok katledilen kesim sol’dan ve devrimcilerden olduğu, ve bu kesimi oluşturan dinamik gençliğin ise esas kaburgasını yine Kürt ve Alevi gençleri olduğunu hatırlar isek görülecektir ki Aleviler ve Kürtler TC devletinin ortaya çıkışından günümüze değin bir hedef haline gelmişlerdir.
Zaten süreç içinde devletin ‘Üç K’ karşıtlığı ‘Kürt, Kızılbaş, Komünist’ olarak tanımlanmış ve bu kesim üzerine sistematik olarak giderek imha etmiş, Kürtlerin, Alevilerin ve Devrimcilerin örgütlü olmasına izin vermediği gibi en ufak bir hak arayışını, demokratik bir talebi ise kanla bastırmıştır..
Sivas-Madımak katliamı, İstanbul Gazi mahallesi Kürt-Alevi katliamı bu sürecin bir devamı ve en son örnekleridir..
Kürt itirazı ile başlayan süreçte ve 30 yıl boyunca sürdürülen kirli savaşta bir çok merkezde ve çeşitli tarihlerde Kürt kıyımları, katliamları gerçekleşmiştir..
Özetlersek Orta Asya’da iken ona-buna saldıran, komşularının tarlasını, yulafı’nı, atı’nı çalan ve önüne gelen bütün canlıları yok ederek, kültürlerini tar-u mar ederek Malazgirt’e, oradan da Viya’na kapılarına kadar gelen saldırgan zihniyet, kan döktüğü topraklarda hesap vermemiştir..
Örneğin bugün hala dünyanın gözünün içine baka baka, 1453 yılında işgal-ilhak ettiği, üzerinde yaşayan halkları ve inançlarını imha ettiği İstanbul’un (Kostantinopol) ‘işgal-ilhak’ etmenin günü’nü coşku ile kutluyor.
Dünyanın bir başka yerinde, ‘işgal’ ettiği, ‘gasp ve ilhak’ yolu ile el koyduğu değerlerin kutlaması varmıdır veya var ise bu durumda yerleri, yurtları ellerinden alınan halklar, devletler bu durumda ne gibi tepki gösterirler ?
Ancak soykırımcı, katliamcı, talancı, inkarcı ve asimilasyoncu sistemin gerçek yüzü, karakteri ve kanlı tarihi demekki bu vb durumları kanıksamış, doğallaştırmış ve soykırımı, katliamı bir yaşam biçimi haline geitmiş.
Bugün ise, bu kanlı geçmişe sahiplenen, onu ayakta tutabilmek için her türlü gericiliği, ırkçılığı, baskıcı, bir ayağında takunya, bir ayağında postal aşırı dinci ittihat ve terakki zihniyeti temsilcileri aynı yöntemler peşindedirler..
Nusaybin, Cizre, İırnak, Sur vb yererde Kürt halkına karşı gerçeleştirilen devlet terörü devam etmektedir..
Adım atmak, savuna geldiği devletin, yürütmenin başı olarak ona hükümet etmenin gereği olarak yapması gereken demokratik, özgürlükçü ve barışçıl, kardeşçe bir siyaset yapmak yerine ayırımcı bir dil kullanmaktadır.
Sömürgecilerin ve ırkçı, tek’çi, faşist uygulamaları ile halklarımıza ve inançlarımıza soykırım uygulayanları şiddetle kınıyorum..
Bütün bunlar bir yana şimdi;
Soykırımcılara, Katliamcı, İnkarcı, asimilasyoncu, Gerici-Dinci ve her türlü baskıcı, Faşizan sisteme karşı nasıl karşı durulur, ne yapmalı ve nasıl yapmalı sorularına verilecek en öncelikli cevap, ‘Soykırım kurbanı’ halkların ve inançların derhal bir cephede buluşması olacaktır..
Ortak acımız ‘soykırım’dır..
Bu soykırımlar bizlere, yani ermeni, Süryani, asuri, Yezidi, Kürt, Alevi vb ezilen bütün halklara ve inançlara yapılmıştır..
Halkların birlikteliği, güç birliği ve hesap sorma ancak ve ancak ‘ortak acılarımız’ olan soykırımları bilince çıkartmakla olacaktır..
Dost, düşman ve yapılması gerenler bellidir..
Soykırım kader değildir..
O halde ne bekliyoruz..