Halkının yok edilişine tanık oldu, aile fertlerini birer birer kaybetti. Maruz kaldığı bedensel ve ruhsal işkencelere rağmen hayatta kalmayı başardı. Onun hikâyesini diğerlerinden ayıran ise, başrolünde oynadığı bir filmle yaşadıklarının beyazperdeye aktarılmış olması.
Çemişgezek’te başlayan yolculuğu Malatya, Diyarbakır, Urfa, Muş, Erzurum ve Kars’a uzanıyor; Tiflis’te son buluyor. İki yılda tam 2250 km yürüyor. Yol boyunca diğer Ermeni kadınlar gibi cinsel saldırılara, fiziksel ve manevi işkenceye maruz kalıyor. Köle olarak satılıyor; haremlerde yaşamaya katlanıyor. Gittiği her yerde binlerce Ermeni’nin bir arada ya da birer birer nasıl eziyet edilerek katledildiğine tanık oluyor. Tiflis’ten ABD’ye geçiyor, hayatta kalan tek aile ferdi olan erkek kardeşini bulmak umuduyla.
Soykırım üzerine ilk film
Aurora kurtulup da iki yıl sonra ABD’ye vardıktan sonra, başından geçenleri bir yardım kurumuna anlatır. Hikâyesi Henry L. Gates tarafından yayımlanır ve Hollywood’lu yapımcıların dikkatini çeker. Böylece Aurora, ne olup bittiğini bile tam olarak anlamadan acılarını sinemada yeniden canlandırarak, yaşadığı travmayı tekrar tekrar hatırlamak zorunda kalır.
Henüz soykırım kavramının ortaya atılmadığı bir dönemde bir anlamda soykırım üzerine çekilmiş ilk film olan bu prodüksiyon için büyük bir tanıtım kampanyası yapılır. Ermeni ve Süryani mağdurlara yardım toplamak için düzenlenen bir kampanyanın ana dayanağı haline gelen film, o dönem için inanılmaz bir rakam sayılabilecek 30 milyon dolarlık bir hasılat yapar.
Kitabın editörü Anthony Slide da tam bu nokta üzerinde duruyor. Aurora’nın tanıklığının, ortalama Amerikalı için popüler bir seyirlik haline getirilmesi ve yaralı bir ruhun daha da zedelenmesi üzerinde.
Kimsesizler mezarlığı
Hikâyedeki diğer can alıcı nokta da, filmin tıpkı Aurora’nın halkının akıbetine uğraması, yani ortadan kaybolmasıdır. Gösterime girdiğinde gişe rekorları kırmış olan film kaybolmuş, geriye bölük pörçük birtakım kareler kalmıştır. Filmin gösterildiği her eyalete götürülen, bir meta haline getirilen, hatta ruh dengesi sarsılınca dublörleri sahneye çıkarılan Aurora da unutulup gider. İlerlemiş yaşında bu dünyadan göçüp gittiğinde kimsesizler mezarlığına gömülecektir.
Anthony Slide, Aurora’nın ve kayıp filmin peşine düşerek, hem tarihi bir trajediye, hem sinema tarihinde unutulup gitmiş bir yapıma ışık tutuyor.
Özgür Politika