HABER MERKEZİ - Hükümetin, Temmuz 2015 tarihinden itibaren Kürt kentlerini büyük bir askeri abluka altına alarak 7 şehrin 22 ilçesinde onlarca mahalleyi kapsayacak şekilde toplamda 817 günü aşan sokağa çıkma yasaklarını tam 63 kez ilan etti. Suruç Katliamı’nda 33, Zergelê Katliamı’nda 8, Ankara Katliamı’nda 100 insan olmak üzere 141 kişi yaşamını yitirdi. 127 kişi protesto gösterilerinde, asker ve polis infazlarında yaşamını yitirdi. Ablukalarda yaşamını yitiren 600 kişiyle birlikte AKP hükümetinin yürüttüğü özel savaş konsepti bugüne kadar 102’si çocuk, 99’u kadın olmak üzere toplamda 868 kişinin yaşamını yitirmesine neden oldu.
Cizîr raporu tamamlandı
HDP yüzlerce kişinin sokaklarda ve Vahşet Bodrumları’nda devlet tarafından Cizîr ile ilgili raporunu tamamladı. 14 Aralık 2015’te ilan edilen ve 79 gün süren yasağa ilişkin raporda, sadece Cizîr’de Temmuz 2015 tarihinden beri 282 kişi yaşamını yitirdiği belirtilirken, aralık ayında başlayan abluka boyunca, 177 kişi vahşet bodrumlarında olmak üzere 251 insanın acımasızca katledildiği belirtiliyor. “Kuşkusuz söz konusu ablukaların ve sokağa çıkma yasaklarının bir vahşete ve yıkıma dönüştüğü yerlerin başında Cizre gelmektedir” denilen rapor, HDP’nin abluka kalktıktan sonra Cizîr’de yaptığı gözlem ve görüşmelerden oluşuyor.
Bombardıman, göç, katliam...
Raporda, “Yaşananların sadece hendeklerin kapatılmasına yönelik askeri operasyonlar değil, aynı zamanda zorla göç ettirme, sivil yerleşim alanlarına yönelik ağır bombardıman sonucu oluşan katliamlar ve Kürt siyasal hareketinin kitle tabanını göç ve katliamlarla sindirme ve susturma girişimi olduğu sonucuna varmış bulunmaktayız” deniliyor.
Halk boyun eğmedi
Şırnak Valiliği’nin 14 Aralık 2015’te ilan ettiği ve 79 gün süren askeri kuşatma ile sokağa çıkma yasağını ele alan raporda, “Cizre halkı 79 gün boyunca tarihte ender rastlanan acımasız bir katliama tanıklık etti. İnsanca ve özgürce bir yaşam için evlatlarını direnişte kaybetti. Ama boyun eğmedi, aman dilemedi” deniliyor. Rapor Cizîr halkına adanıyor.
Toplarla tanklarla saldırı
14 Aralık 2015 tarihinde başlayan Cizîr ablukası, “insanlık tarihinde kara bir leke olarak anılacak vahşi bir katliam” olarak tanımlanıyor. Onlarca insanın evlerinin mutfağında yemek yaparken, oturma odalarında çay içerken, tuvalet ihtiyacını gidermeye giderken, sokak ortasında, bazen gündüz bazen akşam yaşamını yitirdiğine dikkat çeken rapor, devlet güçlerinin intikam alırcasına saldırdığına dikkat çekiyor.
Psikolojik baskı ile boşalttılar
Raporda, savaşın psikolik yönüne ise, “Cizre ablukası başlamadan önce yapılan “evlerinizi boşaltın, son uyarımızdır” anonsları, yerleşim alanlarına yönelik top atışları ve başkaca psikolojik baskı yöntemleriyle halk göçe zorlanmış, evlerini terk etmek zorunda bırakılmıştır” notları ile vurgu yapılıyor.
Bebek, kadın, yaşlı: 251 can!
Rapor; Aralık ayında başlayan abluka boyunca, 177 kişinin Vahşet Bodrumları’nda olmak üzere 251 insanın acımasızca katledildiği verilerine yer veriyor. Bu kişilerin ise, 1’i bebek olmak üzere 41’i çocuk, 22’si kadın. 79’unun ise kimliği henüz tespit edilemedi. Öte yandan raporda, “Henüz doğmamış bebeklerden, 3 aylık Miray İnce’ye, 80 yaşında yaşlı bir amcadan 50 yaşındaki annelere kadar onlarca sivil, devlet şiddetine maruz kalmış, yaşamını yitirmiş ve onlarca kişi yaralanmıştır” bilgisi de veriliyor.
Sağlık hakkı hiç edildi!
Rapora göre, abluka boyunca, Cizîr’i gören hakim bir noktada olduğu için, Cizre Devlet Hastanesi, devlet güçleri tarafından karargâh olarak kullanılmış, abluka kalktıktan sonra da kullanılmaya devam edildi. Raporda yurttaşların sağlık hakkının hiçe sayıldığı ise, “Abluka boyunca en çok sıkıntı çekenlerin başında kronik hastalığı olanlar gelmiştir. Abluka boyunca Cizre halkının ilaç temini imkansız hale getirilmiştir” şeklinde yer alıyor.
Bu çocuklara ne yaptınız?
Raporda, devletin katledemediği çocukların yaşamında onarımı zor hasarlar bıraktığı da ortaya koyuluyor. Çocukların ciddi psikolojik rahatsızlıklar yaşadıkları da “Ailelerle yapılan görüşmelerde, çocukların çok korktukları için geceleri huzursuz oldukları, altlarını ıslattıkları, sokakta arkadaşlarıyla oyun oynayamadıkları ve sürekli evde ağladıkları, huzursuz ve saldırgan bir ruh haline girdikleri söylenmiştir” şeklinde yer alıyor.
Vahşet Bodrumları
Raporda, sokağa çıkma yasağının 41’inci gününe kadar ilçede günde ortalama 3 veya 4 kişi öldürülürken, 22 Ocak 2016 tarihinden itibaren ilçede güvenlik birimleri tarafından toplu katliama varan saldırılar gerçekleştirildiği belirtiliyor. İnsanlık tarihine eşi benzeri olmayan bir utanç lekesi olarak geçen Vahşet Bodrumları’ndaki katliamlara ilişkin ise, “Heyetimiz yasağın kaldırılmasından 2 gün sonra, 4 Mart 2016 tarihinde vahşet bodrumlarının olduğu bina enkazlarında ve bodrumların bulunduğu sokaklarda incelemelerde bulunmuştur. Yerinde yapılan incelemelerde, vahşet bodrumlarının olduğu bina ve sokakların tank ve top başta olmak üzere ağır silahlar ile vurulması sonucu enkaza dönüştüğü, yakıldığı gözlemlenmiştir” deniliyor.
Çocuk kemikleri!
Enkaza dönüşen bodrumların enkazlarında patlamış ve patlamamış çok sayıda tank ile top mermisi görüldüğü kaydedilirken, raporda tüyler ürperten bilgiler yer alıyor: “Vahşet bodrumlarının olduğu sokaklarda hâlâ ağır cenaze kokuları yükselirken, birçok evin iç ve dış duvarlarına sıçrayan kan izleri de görülmüştür. Bodrumlarda insan kemikleri ve askeri mühimmat atıkları görülmüştür. Adli Tıp Uzmanları, bodrumlarda çocuklara ait olduğu kabul edilen kemik parçaları bulmuştur. Cesetlerin parçalanmış ve yakılmış olması, bodrumlara yönelik henüz tespit edilemeyen yakıcı silahların ve yüksek düzeyde etkili patlayıcı maddelerin kullanıldığını ortaya koymuştur.”
Aç susuz 79 gün sonra...
Benzeri olmayan katliamın ardından kaldırılan 79 günlük ablukanın ardından yaşananlar ise, “Abluka döneminde aç, susuz ve bombardıman altında hayatta kalmaya çalışan, evlerini terk etmeleri için elektrikleri kesilen, su depoları patlatılan insanlar, kente döndüklerinde evlerini adeta yerinde bulamamıştır. Cizre’de, JÖH ve PÖH’lerin yakıp yıktıkları evlere Türk bayrağı asmaları, duvarlara cinsiyetçi, aşağılayıcı ve rencide edici yazılamalar yapmaları, nefret söylemi içeren hakaretlerde bulunmaları, bilinçli ve sistematik bir ırkçılığın uygulandığını göstermiştir” diye özetleniyor.
Sistematik kadın nefreti!
“Cizre’de ablukalar süresince devlet doğrudan kadınları hedef alarak 22 kadını katletmiştir. Devletin kadınlara yönelik şiddeti sadece katliamlarla sınırlı kalmamıştır. 79 gün aralıksız devam eden son ablukada, bütün Cizreli kadınlara yönelik bilinçli ve sistematik bir şiddet de uygulanmıştır” vurgusu raporda dikkat çekerken kadın bedenine yönelik işkenceler de devletin kadın düşmanlığının boyutlarını ortaya koyuyor: “Kadın bedenine yönelik işkenceler özellikle cenazeler üzerinde gerçekleşmiştir. Kadın cenazelerine çok ağır işkencelerin yapılması, Cizreliler tarafından IŞİD yöntemi olarak adlandırılmıştır. Öyle ki, kadın cenazelerinin otopsilerine avukatların ve hekimlerin girmesinin özellikle engellendiği tanıklıklarda anlatılmıştır.”
Hakikat yok olmasın diye...
Raporun sonuç bölümünde ise, “Savaş ve çatışma öldürür. Barış yaşatır. Diyalog ve müzakere ile çözülebilecek talep ve sorunların militarist yöntemlerle çözülmeye çalışılması 40 yıldır denenen bir yoldur ve bu yolun herhangi bir çözüm üretmediği, aksine sorunları derinleştirdiği görülmüştür” tespitine yer veriliyor. Vahşet Bodrumları’nın, halkının toplumsal hafızasında asla unutmayacağı bir dönem olarak yer ettiğinin altı çiziliyor. Yaşanan akıl almaz katliamın toplumsal hafızadaki yeri, “Öyle ki, ablukadan sonra Cizre halkı evlerine gitmeden önce sanki hafızalarına kazımak istercesine ve unutmamak için Vahşet Bodrumları’nın olduğu yere gidip, ondan sonra evlerine gitmişlerdir. Devletin yaşananları unutturma ve hakikati yok etme politikasına karşı, Cizre halkı hafızasını korumak için direnmektedir” şeklinde kaydediliyor. Bu direnişin bir sembolü olarak, bir daha bu tür katliamların yaşanmaması, yaşananların da bir gün hesabının sorulması ve unutulmaması adına, Vahşet Bodrumları’nın birer hafıza mekanına dönüştürülmesi Cizre halkının talebi olarak raporda yer alıyor.
(Ö.Gündem)