Yıllardır gözaltında kaybetmelere karşı kayıp yakınları mücadele ediyor. Kayıp yakınlarının ortak olan acıları sınırları ortadan kaldırdı, dayanışmayı ördü. Arjantinli Plaza De Mayo Anneleri, gözaltında kaybedilen oğullarının, kızlarının hesabını sormak için oturma eylemi başlattı. 14 anne ilk oturumlarını Nisan 1977'de gerçekleştirdi. Eylemleri her geçen gün büyüyen anneler; toplanıp eylem yaptıkları meydan sebebiyle, Plaza de Mayo yani Mayıs Anneleri adını aldı. 30 yıl boyunca aynı meydanda her Perşembe günü başlarında çocuklarının ismini işledikleri beyaz mendiller takarak eylem yaptılar. Mücadelenin peşini hiç bırakmayan Plaza De Mayo Anneleri, diktatör Jorge Rafael Videla’nın yargılamasını sağladı.
O GÜNDEN BU GÜNE
Türkiye’de ise kayıp yakınları 27 Mayıs 1995’ten bu yana Galatasaray Meydan’ında kaybedilen yakınlarının akıbetini soruyor. 4 aile ile başlayan iki hafta içinde 30 aileyi bulan eyleme onlarca kez polis müdahale etti. Mücadelelerinden vazgeçmeyen ve her hafta Galatasaray Meydanı'na çıkarak evlatlarının akıbetini soran Cumartesi Anneleri’nin sayısı her geçen gün arttı. Eylem büyüdükçe gözaltında kaybedilme olayları da o kadar azaldı. Onlar yaşadıkları gözaltı, darp ve müdahalelere rağmen eylemlerinden vazgeçmediler. Onlarca müdahaleye rağmen Galatasaray Meydanı’nda eylem yapmayı sürdürürken, artık belli bir yerden sonra Taksim’de bulundukları her yerde gözaltına alınmaya başladılar. 13 Mart 1999’da baskılar nedeniyle eylemlerine ara veren Cumartesi Anneleri, 31 Ocak 2009'da yeniden bir araya gelmeye başladı. O günden bu güne eylemlerine aralıksız bir şekilde devam ediyorlar.
ENGELLERİ DİNLEMEDİLER
Annelerin 25 Ağustos 2018 tarihindeki eylemlerinin 700’üncü haftası, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun talimatı doğrultusunda Beyoğlu Kaymakamlığı tarafından yasaklandı. Yasağa rağmen Galatasaray Meydanı’nda olacaklarını duyuran Cumartesi Anneleri’ne, polis müdahale etti ve çok sayıda kişi gözaltına aldı. Gözaltına alınan 34 kayıp yakını ve hak savunucusu akşam saatlerinde serbest bırakıldı. 700’üncü oturumunun ardından eylemleri her hafta engellenen Cumartesi Anneleri, İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şubesi önünde eylemlerine devam ediyor.
KAYIP HAFTASI KABUL EDİLDİ
Cumartesi Anneleri ile Arjantinli Plaza De Mayo Anneleri’nin kayıp yakınları için yaptıkları oturma eylemleri 17-31 Mayıs “Gözaltında Kayıplara Karşı Uluslararası Mücadele Haftası” kabul edildi. 17-19 Mayıs 1996 tarihleri arasında toplanan Uluslararası Gözaltında Kayıplar Kurultayı, Arjantinli Plaza De Mayo Anneleri ile Cumartesi Anneleri’ni ve dünyanın birçok yerinden kayıp ailelerini bir araya getirdi. Bu kurultayda birleşik mücadelenin sürekliliğini sağlamak amacıyla Gözaltında Kayıplara Karşı Uluslararası Komite’nin (ICAD) kurulmasına karar verildi. Yine Hasan Ocak’ın işkence edilerek öldürülmüş bedeninin bulunduğu tarih olan 17 Mayıs’tan hareketle 17-31 Mayıs tarihleri arası, “Gözaltında Kayıplara Karşı Uluslararası Mücadele Haftası” ilan edildi.
24 YIL GEÇTİ
Plaza de Mayo Anneleri ile Cumartesi Anneleri’nin, acılar da talepleri de ortak. Başlarından beyaz bir örtü, ellerinde kırmızı karanfil ve kaybedilenlerin fotoğrafı... Tek dilek ve talepleri var: “Kayıplar bulunsun failler yargılasın.” Yıllardır bu taleple seslerini duyurmaya çalışan Cumartesi Anneleri, bu yılki Gözaltında Kayıplara Karşı Uluslararası Mücadele Haftası’nda 24’üncü yıllarını geride bırakıyor.
GALATASARAY’DAN DÜNYAYA
19 Ekim 1995’te gözaltında kaybedilen Fehmi Tosun’un eşi Hanım Tosun, 1995 yılında yaptıkları oturma eylemine dikkat çekerek, eylemlerinin engellendiğinden, defalarca kez gözaltına alındıklarından ve yerlerde sürüklendiklerinden söz etti. Baskılara rağmen oturma eyleminden vazgeçmediklerini dile getiren Tosun, “İlk Hasan Ocak ve Rıdvan Karakoç aileleri oturma eylemine başladı. Ben daha sonraki aylarda katıldım ve meydanda düzenli olarak oturmaya başladım. Bu bizim için çok önemliydi. O meydandan önce her gün insanlar alınıp gözaltında kaybediliyordu. Ancak Cumartesi Anneleri oturmaya başladıktan sonra kayıplar olmamaya başladı. Bizim o meydandan başka gidecek bir mezarımız ya da sesimizi yükseltecek bir meydan olmadığı için Galatasaray’da sesimizi dünyaya duyurduk” dedi.
‘ÇOK DİRENDİK’
İlk oturdukları yıllarda “Devlet tarafından meydana araba konuluyordu. Arabalardan ‘Gelin kayıplar için bize başvurun’ anonsu yapılıyordu” diyen Tosun, “Bir yandan bizi copluyordular, gaz kullanıyordular ve gözaltına alıyorlardı; bir yandan da ‘Gelin kayıplarınızı bulalım’ diyorlardı. Sonra görmemezlikten geldik onları” diye belirtti. 1999’da oturma eylemlerine ara verdiklerini hatırlatan Tosun, ara vermeden önce yaşadıklarını şu ifadelerle anlattı: “Biz İHD’de toplanıyorduk. Daha meydana varmadan yerlerden sürükleniyorduk. Elimizdeki fotoğraf veya herhangi bir materyal varsa saklıyorduk. Polisler bizi tanıyordu. Bu nedenle nerede görse orada alıyordu. Bazen taksilere biniyorduk meydana gitmek için, ona da engel oldular. İHD’nin kapısından dışarı çıkamıyorduk. Çünkü orayı da tutuyorlardı. Çok direndik ama belli bir yerden sonra oturma eylemimize ara vermek zorunda kaldık.”
‘KİRLİ YÜZLERİNİ ORTAYA ÇIKARDIK’
2009’da yeniden oturma eylemelerine başladıklarını dile getiren Tosun, 500 ve 600’üncü haftalarda on binlerce kişinin kendilerine destek vermek için alanlarda olduklarına dikkat çekerek, “O süreçlerde her kesim baskı altındaydı. Kimsenin sesinin çıkmasına izin vermiyorlardı. Fakat Cumartesi Anneleri onların kirli yüzünü ortaya çıkarmıştı. Onları eleştirmeye devam ediyorduk. İktidar bundan rahatsız olduğu için 700’üncü haftada bize müdahale etti” diye konuştu. 700’üncü haftada yaşanan müdahaleye de değinen Tosun, “Saatlerce gaz kullanıldı. Yaşlıları yerlerde sürüklediler. Biz 3 saat boyunca o meydanda direndik. Oradan hiç uzaklaşmadık. Bizi gözaltına aldılar” diye konuştu.
‘ANNELERİNİN HEYKELİNİ DİKECEĞİZ’
Her şeye rağmen Galatasaray Meydanı’nda oturmaya devam edeceklerini kaydeden Tosun, "Nasıl Plaza De Mayo Anneleri Perşembe Meydanı’nı 42 senedir koruyorsa, biz de Galatasaray Meydanı'nı alacağız. Haklı mücadelemizi sürdüreceğiz. Elimiz devletin iki yakasında olacak. Cumartesi Anneleri’nin heykelini o meydana dikeceğiz, iyice anlasınlar bunu” dedi.
1990’lı yıllarda gördükleri baskılar ile bugünkü baskıların birbirine çok benzediğine dikkat çeken Tosun, “Şuan ülkeyi yönetenler Kenan Evren’i, Tansu Çiller ve Süleyman Demirel’i geçmişlerdir. Şuan emniyettekiler Mehmet Ağar’ı geçmişler. Biz onların mitinglerinde Tansu Çiller ve Mehmet Ağar’ı gördük. Neden onlarla birlikteler? Herhalde onlardan şiddet biçimlerini öğrenmek istiyorlar. Nasıl Kenan Evren gitti, hiçbir Allah’ın kulu cenazesinde bulunmadı. Nasıl Tansu Çiller bugün toplum içine çıkamıyorsa, bu aileler bir gün onların da kirli yüzüne tükürecek” diye belirtti.
‘ÇOCUKLAR ÖLMESİN ANNELER AĞLAMASIN’
Hiçbir annenin gözyaşı dökmesini istemediklerini ifade eden Tosun, “Bir daha çocuklar ölmesin, anneler ağlamasın. Çocuklar ölmesin ki annelerine çiçek götürebilsinler” dedi. Kayıplar Haftası’nı nedeniyle kayıpların bulunmasını ve faillerin yargılanmasını isteyen Tosun, “Biz öyle bir dünya istiyoruz ki hiç kimse ne gözaltında ne de cezaevinde kaybolsun. Bu hafta da yaramız kanıyor. Kayıplarla ilgili devlet bir adım atarsa, failler yargılanırsa o zaman belki bizim içimiz daha rahat olur. Arjantinli anneler meclis açılışında ‘Siz katilsiniz konuşamazsınız’ diye pankart açtı. O pankart aklımdan çıkmıyor. İnşallah bir gün gelecek bu ülkeye bunu yaşatanlar yargılanacaktır. Bu ailelere hesap verecektir. Ve bizde bir gün gelecek onların yüzüne bakarak, ‘Siz katilsiniz, konuşamazsınız’ diyeceğiz” diye konuştu.
MA / Sadiye Eser