HDP İstanbul Milletvekili Zeynel Özen’in Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne (TBMM) üzerinde Alevi önderlerin portrelerinin bulunduğu posta pullarının basılması için yaptığı başvuruya TBMM PTT yetkilileri sadece Pir Sultan Abdal ve Hacı Bektaş-ı Veli için olanları kabul ederek yanıt verdi. Dersimli Alevi-Kürt Önder Seyid Rıza için yapılan başvuru ise yetkililer tarafından reddedildi. Red gerekçesi olarak da merkezden onay alınmaması gösterildi.
Pir Sultan Abdal ve Hacı Bektaş-ı Veli gibi Alevi önderlerin portrelerinin bulunduğu pulların TBMM’de bir ilk özelliği taşıması ne kadar önemliyse, Kürt ve Alevi önder Seyid Rıza için yapılan başvurunun reddedilmesi de o kadar düşündürücüdür. Bunu, bu günün tarihine bakarsak daha iyi anlarız, zira bugün 4 Mayıs.
82 yıl önce bu gün, 4 Mayıs 1937’de Türkiye Cumhuriyeti Bakanlar Kurulu kararıyla Dersim Soykırımı başlatıldı. Dersim’de kendi halinde yaşayan onbinlerce suçsuz-günahsız sivil insan, devletin güvenlik güçleri ve onların işbirlikçileri tarafından öldürüldü. Mağaralara sığınan silahsız halk gazlarla katledildi. Henüz doğmamış bebeğin cinsiyeti kadın mı erkek mi diye yazı tura atan askerlerce hamile kadınların karnı deşildi, ceninler süngülerin ucunda sallandı. Dersim’in nehirleri günlerce kan aktı. Askerlerin eline geçmek istemeyen Dersimli kadınlar, saç örüklerini birbirine bağlayarak kendilerini uçurumlardan kayalıklara, köprülerden nehirlere attı. Devletin resmi tarihine göre 13 bin 500 kişi, gerçekte ise bunun en az dört katı insan yaşamını yitirdi.
Sağ kalanlar Türkiye’nin batısına zorla sürgün edildi. Dersimli Alevi Kürtler birbirinden uzak şehirlerde, Türk ve Sünni kesimin içinde “mecburi iskan”a tabi tutuldu. Katliamda anne-babası ve yakınlarını yitiren küçük kız çocukları soykırımı gerçekleştiren askerler tarafından alıkonuldu. Tarihi ve kültürü başta olmak üzere kökleriyle tüm bağları koparılarak bilinçli bir asimilasyon politikasına maruz bırakılan bu çocukların bazılarının akıbeti gün yüzüne çıksa da, binlercesine ne olduğu hala bilinmiyor.
Devletse yaptıklarını haklı çıkarmak için yıllardır yalan üstüne yalan uyduruyor ve hiç utanıp sıkılmadan “medeniyetten uzak” olduğunu iddia ettiği insanları “medeniyete kavuşturmak”la övünüyor!
Katliamda öldürülen insanların bir mezarı bile yok. Bazıları insanlık dışı bir tavırla toplu mezarlara gömüldü, bazıları katledildiği yerde bırakılarak kurda kuşa yem edildi. Bu gün bile hala Dersim’in her yerinden soykırımda yaşamını yitiren insanların kemikleri fışkırıyor.
Türk devleti, 2015 yılında, bir türlü yüzleşemediği Ermeni Soykırımının 100’üncü yıldönümünde Hozat’ın Bargini Köyü’ne bağlı Seka Surê Mezrası’nda yapılan kazı çalışmasıyla Dersim Soykırımıyla yüzyüze geldi. Burada yapılan kazıda soykırımda katledilen ve bir toplu mezara gömülen çoğu kadın ve çocuk 24 kişinin kemiklerine ulaşıldı, fakat gerçek bir yüzleşme yaşanmadı.
Dersim halkı, her yıl 4 Mayıs’ta soykırımda hayatını kaybedenler için dünyanın her yerinde anmalar gerçekleştiriyor ve devlete tekrar tekrar yüzleşme çağrısı yapıyor. Dersimliler yarım ağız dilenen taktik bir özür değil, devletin resmi arşivlerini açmasını, kanlı geçmişiyle yüzleşmesini ve gerçekleştirdiği tüm soykırımlar için özür dilemesini istiyor. Bu, Dersim halkının ve diğer soykırım mağdurlarının acısını asla dindirmeyecek olsa da, kalıcı toplumsal barış için gereklidir.
Dersim Soykırımında yaşamını yitirenleri saygıyla anıyorum.